Kıymetli evrakın içerdiği hak senetten ayrı olarak ileri sürülemez. Bu sebeple yetkili hamil, senedin çalınması, yanması gibi durumlarda, hakkını ileri sürememe tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadır. Bu durum, borçlu borcunu ifa etmemesine rağmen borçtan kurtulması sonucunu doğuracaktır. Kanun koyucu bu sakıncaları bertaraf etmek için kıymetli evrakın mahkeme kararıyla iptali kurumunu getirmiştir. Bu sayede senetteki hakkın senetsiz bir şekilde ileri sürülebilmesine imkan tanınmıştır. Kısacası zayi olan yalnızca senet olmakta senedin içerdiği hak ise varlığını korumaktadır. İptal kararından sonra borçlu, iptal edilen senedi ibraz eden ve senedin niteliğine göre alacaklı olduğu anlaşılan kişiye ödeme yapmak mecburiyetinden kurtulmaktadır.
Kambiyo senetleri dışında kalan nama yazılı kıymetli evrakta borçlu, adi borç senetlerinde olduğu gibi, mahkeme kararına ihtiyaç duymaksızın, alacaklı kendisine senedin iptal ve borcun ödendiğini gösteren, resmen düzenlenmiş veya usulen onaylanmış bir belge verdiği takdirde, senet ibraz edilmeksizin ve iptaline karar verilmeksizin de geçerli olmak üzere ödemek hakkını da saklı tutabilir.
Tedavüle çıkarıldığı sırada henüz unsurları eksik olan ve eksik unsurların tamamlanması hususunda düzenleyen ile lehtar arasında anlaşmanın bulunduğu açık kambiyo senetlerinin de iptali istenebilecektir. Ancak açık senedin iptali halinde, unsurları tam olan senedin iptali kararının aksine, zayi olduğu sırada senedin unsurları hala tam olmadığından, hak senetsiz olarak ileri sürülemeyecektir.
Buna karşılık kıymetli evrak niteliğini haiz olmadığından, borçlunun imzasını içermeyen çek yapraklarının iptali istenemeyecektir.
Karşılıksızdır işlemine tabi tutulan çekin kıymetli evrak niteliğini koruduğundan, zayi edilen karşılıksız işlemi görmüş çekin de iptali istenebilecektir.
Hamile yazılı senetlerin iptaliyle alakalı TTK m. 688/1’e göre banknot ve büyük miktarda çıkarılıp görüldüğünde ödenmesi gereken ve para yerine ödeme aracı olarak kullanılan ve belirli bedelleri yazılı olan diğer hamile yazılı senetlerin iptaline karar verilemeyecektir.
Ayrıca senedin zayi olduğunun tespiti talepli davalar maddi vakıaların tespit davasının konusu olamayacağı gerekçesiyle hukuki yarar yokluğundan reddedilmektedir. (Yargıtay 11. HD., E. 2016/1259 K. 2017/1116 T. 27.2.2017)
Kıymetli Evrakın İptal Çekişmesiz Yargı İşidir
Kıymetli evrakın iptali çekişmesiz yargı işidir. Çünkü iptalde ne ilgililer arasında bir uyuşmazlık, ne bir kişinin diğerine sürebileceği bir hak, ne de hakimin resen harekete geçtiği bir hal söz konusudur. Bu sebeple iptal isteminde hasım yoktur. Bununla birlikte iptal istemi sürerken yapılan ilanlar sonucu zayi olduğu iddia edilen senet mahkemeye sunulursa, artık çekişmesiz yargı sona erer, çekişmeli yargı aşamasına geçilir ve mahkeme iptal isteminde bulunana iade davası açması için süre verir.
Zayi Olma
Ziya, hak sabinin kıymetli evrak üzerindeki zilyetliğini kaybetmesi ya da kıymetli evrakın yok olması şeklinde gerçekleşebilir.
Kıymetli evrakın zilyetliğinin kaybedilmesinde, hak sahibi, kıymetli evrakın nerede veya kimin zilyetliğinde olduğunu bilemeyecek şekilde zilyetliğini kaybetmektedir. Bu duruma nisbi ziya da denmektedir.
Kıymetli evrakın yok olması suretiyle ziya uğraması halinde ise kıymetli evrak ya tamamen yok olmakta ya bir araya getirilemeyecek ölçüde parçalara ayrılmakta yahut kıymetli evrak tanınamaz hale gelmektedir. Bu duruma mutlak ziya da denmektedir.
Yok olma sayılamayacak, dolayısıyla içeriğinin zor da olsa anlaşılabildiği yıpranma ve bozulmalar halinde senedin iptali istenemeyecektir. Bu durumda hak sahibi, giderlerini karşılamak kaydıyla, borçludan yeni bir senet verilmesini isteme hakkına sahip olmalıdır. Nitekim uygulamada da bu gibi hallerde TTK m. 488 hükmü kıyasen kıymetli evraka da uygulanmaktadır.
Kıymetli evrak, borcu sona erdirme kastı olmaksızın sehven yok edilirse doğal olarak zayi olmuş sayılacaktır. Ayrıca iptal davası açılabilmesi için senet rızaen elden çıkmamış olmalıdır.
İptal İsteminde Bulunabilecek Kişiler
İptal isteminde bulunabilecek kişiler, kıymetli evrak zayi olduğu esnada senet üzerinde hak sahibi olan kişidir. Diğer bir deyişle hak sahibi senedin niteliğine göre alacaklı olduğu anlaşılan kişidir. Buna göre hamile yazılı kıymetli evrakta senedi elinde bulunduran; emre yazılı kıymetli evrakta senette adı yazılı bulunan veya düzgün ciro zinciriyle senede zilyet olan; nama yazılı kıymetli evrakta ise senette adı yazılı olan veya onun hukuki halefi olan ve aynı zamanda senedin zilyedi olan kişi alacaklı sayılır. Ayrıca başvuru aşamasında ödeme yapan ve senet elindeyken zayi olan bir başvuru borçlusu da hak sahibidir ve senedin iptaline karar verilmesi isteminde bulunabilir.
Senedin iptalini talep eden hak sahibinin malik olması gerekmez. Öncelikle senet üzerinde rehin hakkı sahibi, intifa hakkı sahibi ile kıymetli evrakı tahsil cirosuyla devralanın da iptal isteminde bulunma hakkı vardır. Ayrıca bedeli tahsil amacıyla bir kişiye yetki verilmesi veya taşımak üzere zilyetliğinde bulunduran kargo şirketi örneklerinde olduğu gibi haklı sebeple senedin zilyedi olan diğer kişiler de iptal isteminde bulunabilmektedir.
Malikin istemi sonucunda senet iptal edilirse, hakkı senetsiz olarak ileri sürebilecek kişi malik değil, diğer ayni hak sahibi olan rehin veya intifa hakkı sahipleridir. Zayi olan bononun teminat vasfı devam eder. Çünkü bu kişiler senet üzerindeki hakkı tahsil cirosuyla devralan kargo şirketi ve sairden farklı olarak senet üzerinde sınırlı ayni hak sahibidirler ve senetten doğan hakkı kendi adlarına kullanırlar.
Hukuki Yarar Şartı
İptal isteminde bulunmak için yetkili kişinin iptali istemekte hukuki yararı bulunmalıdır. Örnek olarak borcun ifa edilmesi veya başka bir sebeple senedin bedelsiz kalması halinde iptali talep edilemeyecektir.
Buna karşılık senetten doğan istemler zamanaşımına uğrasa bile hak sahibi iptal isteminde bulunabilecektir. Çünkü senet zamanaşımına uğrasa dahi borçlu def’i hakkını kullanmadıkça alacak hakkı düşmediği gibi dava hakkı da düşmeyecektir. Ayrıca senetten doğan istemler zamanaşımına uğradığı takdirde hak sahibi, sebepsiz zenginleşme davası açma hakkına da sahip bulunmaktadır.
Başvuru hakkının düşmesi de iptal isteminde bulunulmasına engel teşkil etmeyecektir.
Hak sahibi olmadıkları için borçlular iptal isteminde bulunamayacaktır. Örneğin bono ve çekte düzenleyen, başvuru borçluları.
Bununla birlikte daha önce borç altına girdiği kambiyo senedini ciroyla devralan veya kendi pay senetlerini devralan anonim şirket, bu gibi hallerde alacaklı ve borçlu sıfatının birleşmesi borcu sona erdirmeyeceği ve senet tekrar tedavüle çıkabileceği için, senet zilyetliklerinde bulunduğu sırada zayi olursa iptal isteminde bulunabilecektir.
İptal isteminde bulunabilecek kişilerin külli halefleri de iptal isteminde bulunabilecektir.
Önleyici Önlemler
Hamile yazılı kıymetli evrakta senedi elinde bulunduran ile emre yazılı kıymetli evrakta senette adı yazan veya düzgün ciro zinciriyle senede zilyet olan, gerçekte öyle olmasa da alacaklı sayılır ve hile veya ağır kusuru bulunmadıkça borçlu, vade geldiğinde, senedin niteliğine göre alacaklı olduğunu anlaşılan ifade bulunmak zorundadır. Ziya kıymetli evrak üzerindeki zilyetliğin kaybedilmesi şeklinde ortaya çıktığı hallerde senet üçüncü kişilerin eline geçebilecektir. Bu sakıncanın önüne geçebilmek için hak sahibi mahkemeden önleyici tedbir talebinde bulunabilecektir.
Önleyici tedbir, borçlunun, senedi ibraz eden ve senedin niteliğine göre alacaklı olduğu anlaşılan kişiye, kambiyo senetlerinde senet bedelini ödemekten men edilmesi şeklinde olmaktadır.
Bu karara uymayarak borcu senedi ibraz edene ifada bulunan borçlu, kural olarak borcundan kurtulmuş olmayacaktır.
Mahkeme men kararında, poliçe ve çekte muhataba, bonoda düzenleyene vade yada ibraz süresinin gelmesi üzerine senet bedelini tevdi etmeye izin verir ve tevdi yerini gösterir. Görüldüğünde ödenecek bonolarda düzenleyen senedin belirli bir günden önce ödenmek üzere ibraz edilemeyeceğini şart koymadıkça, vade olarak düzenleme tarihini takip eden ilk iş günü esas alınmalıdır. Çeklerde tevdi, muhatap bankanın hesaptaki karşılık oranında çek bedelini bloke etmesi şeklinde gerçekleşecektir.
Önleyici önlem talebi üzerine mahkeme, bonoda düzenleyene, çeklerde çek hesabında mevcut karşılık oranında muhatap bankaya, yeterli teminat karşılığında, senet bedelini ödeme yükümü de getirebilecektir. Ödeme, tevdide olduğu gibi bonolarda vadede, çeklerde ise ibraz süresinin gelmesi üzerine gerçekleşebilecektir.
Senet iptal edildiği veya senetten doğan haklar başka bir sebeple ortadan kalktığı takdirde teminat geri alınacaktır.
Önleyici önlem talebinde bulunan iptal isteminin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır. Aynı şekilde senedin iptali için de istemde bulunan senet üzerinde hak sahibi olduğu ve senedin zayi olduğu yolundaki iddialarının mahkemece inandırıcı bulunması gerekmektedir. Haklılığın yaklaşık olarak ispat edilmesi ile iddiaların mahkemece inandırıcı bulunması aynı anlama gelmektedir. Bu noktada yaklaşık ispat aranması durumun niteliği gereğidir. Zira çoğu zaman senet üzerinde hak sahibi olma ve senedi zayi etmenin ispatı tam olarak mümkün değildir. Ayrıca iptal sürecinde yapılan ilanlar sonucunda hak sahibinin ortaya çıkabilmesi ve iptal isteminde bulunanların onlara karşı açacakları istirdat davalarında tarafların iddialarının tartışılıp ispat olunması ve iptal kararının kesin hüküm niteliği taşımaması karşısında yaklaşık ispatın yol açabileceği sakıncalar azalmaktadır.
Senedin kıymetli evrak vasfını haiz olduğunu ispatlayabilmek için varsa senedin bir sureti ibraz edilmeli veya senedin esas içeriği hakkında bilgi verilmelidir. Suretin ibrazı, zayi olunan senedin kıymetli evrak olduğunu ve onun üzerinde hak sahibi olunduğunu yaklaşık ispat için yeterlidir. Suret ibraz edilemiyorsa senedin esas içeriği hakkında bilgi verilmelidir. Verilecek bilgiler sayesinde senedin somut olarak hangi senet olduğu belirlenebilmelidir. Yargıtay içtihatlarına göre, çekte düzenleyenin kim olduğu, verildiği banka, şubesi, numarası ve tutarının mahkemeye bildirilmesi yeterli sayılmaktadır. Ayrıca senedin fotokopisinin sunulması da ispat konusunda büyük kolaylık sağlamaktadır.
Senedi eline geçiren kişinin bilindiği, dolayısıyla iade davası açılmasının söz konusu olduğu her durumda yaklaşık değil tam ispat aranacaktır. Ancak bu dava öncesinde veya esnasında önlem talep edilirse, önleyici önleme karar verilebilmesi için yaklaşık ispat yeterli sayılacaktır.
Görevli ve Yetkili Mahkeme
Önleyici önlem konusunda görevli mahkeme Asliye Ticaret Mahkemesidir. Kambiyo senetleri ile emre yazılı senetler hakkında önleyici önlem vermeye yetkili mahkeme ise, ödeme veya hamilin yerleşim yeri mahkemesidir. Diğer senetlerde yetkili mahkeme ise borçlunun yerleşim yeri veya pay senetlerinde A.Ş. merkezinin bulunduğu yer mahkemesidir.
İptal kararı bakımından ise, TTK m. 757/1’deki ödeme yasağı kararının ödeme yeri veya hamilin yerleşim yeri mahkemesinden talep edilebileceği kıyasen iptal kararı için de uygulanacaktır. Bu halde iptal kararı ödeme yeri veya hamilin yerleşim yeri mahkemesinden talep edilebilecektir. Ayrıca TTK m. 661/2’de hamile yazılı senetlerin iptalinde yetkili mahkeme düzenlenmiştir. Borçlunun yerleşim yeri mahkemesi ya da pay senetleri için anonim şirketin merkezinin olduğu yer Asliye Ticaret Mahkemesi iptal kararı vermeye yetkilidir.
İptal Usulü
Önlem kararı iptal isteminden önce verilmişse, önlemi talep eden bu kararın uygulanmasını talep ettiği tarihten itibaren iki hafta içinde iptal isteminde bulunmak ve istemde bulunduğuna ilişkin evrakı kararı uygulayan memura ibrazla dosyasına koydurtmak ve karşılığında bir belge almak zorundadır. Aksi halde önlem kendiliğinden kalkacaktır. Söz konusu iki haftalık süre içerisinde iptal talebinde bulunulur ise, aksi belirtilmedikçe kararın kesinleşmesine kadar önlem kararının etkisi devam edecektir.
Buna karşılık önleyici önleme hükmedildiği sırada kambiyo senedini eline geçiren kişi bilindiği takdirde mahkeme, dilekçe sahibine iade davası açması için uygun bir süre verecektir. Dilekçe sahibi verilen süre içerisinde davayı açmazsa, mahkeme muhatap hakkındaki ödeme yasağını kaldıracaktır.
İptal isteminde bulunanın senet üzerinde hak sahibi olduğu ve senedin zayi olduğu hususları mahkemece inandırıcı bulunursa ilan ve ihtar süreci başlayacaktır. Mahkeme, verilecek ilanla, senedi eline geçireni senedi belirli bir süre içinde getirmeye davet eder ve aksi halde senedini iptaline karar vereceğini ihtar edecektir.
Senedin getirilmesini ilişkin ilan Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde üç defa yapılacaktır. Özellik gösteren olaylarda mahkeme, gerek duyduğu takdirde, ayrıca uygun göreceği diğer şekillerde de ilanlar yapılmasına karar verebilecektir.
Bu ilanlar ve ihtar üzerine kambiyo senetleri ile emre yazılı senetleri getirme süresi en az üç ay ve en çok bir yıldır. Vadesi gelmiş poliçe ve bono ile ibraz süresi gelmiş çeklerde zamanaşımı üç ayın geçmesinden önce gerçekleşirse, mahkeme üç aylık süre ile bağlı olmayacaktır. Süre, vadesi gelen poliçe ve bono ile ibraz süresi gelen çeklerde birinci ilan gününden, vadesi gelmeyen poliçe ve bonolarda vadenin gelmesinden, ibraz süresi gelmeyen çeklerde ise ibraz süresinin gelmesinden itibaren işlemeye başlayacaktır.
İlan ve ihtar üzerine senet mahkemeye sunulursa mahkeme, istemde bulunana iade davası açması için uygun bir verecektir. İstemde bulunan bu süre içinde dava açmazsa mahkeme, senedi sunmuş olana geri verecek ve önleyici önlemleri kaldıracaktır. Mahkeme sunulmaktan kasıt, senedin ibraz edilmesi değil ayrıca mahkemeye tevdi edilmesidir bu bakımdan senedin fotokopisin tevdi edilmesi tevdi yerine geçmeyecektir.
İade davası açıldığı takdirde tıpkı iptal davasında olduğu gibi önleyici önlemler kendiliğinden kalkmamaktadır. Bununla birlikte hem teminat karşılığında hem durum ve koşulların değişmesi sebebiyle tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılması mümkündür. (HMK m. 395-396)
İade davası açıldıktan sonra artık çekişmeli yargı ortaya çıkacak ve iptal istemi konusuz kalacaktır. Süre verilmesine rağmen iptali davası açılmadığı takdirde ise iptal istemi reddedilecektir. Verilen sürede iade davası açılmaması dava hakkını kaybettirmeyecektir, istemde bulunan sonradan da bu davayı açabilecektir.
Ayrıca Yargıtay istikrarlı bir şekilde, iptal davasına müdahalenin mümkün olmadığını kabul etmektedir. (Yargıtay 11. HD. 2015/8776 E., 2016/3417 K.)
İade davasının hukuki niteliği duruma göre ya TMK m. 982, 984 anlamında zilyetliğin gaspından doğan davadır ya TMK m. 989 vd. Anlamında taşınır davasıdır ya da TMK m. 683/2 anlamında istihkak davasıdır.
İlan ve ihtar üzerine verilen süre içerisinde senet mahkemeye sunulmazsa iptaline karar verilecektir.
İptal isteminin kabulü yahut reddi kararına karşı hukuki yararı bulunmak şartıyla ilgililer, kararın öğrenilmesinden itibaren iki hafta içinde istinaf yoluna başvurabilecektir. İlgili kavramına, iptal talebinin reddi halinde talepte bulunan olacaktır. Yargıtay iptale konu senedi elinde bulunduranın iptal kararına karşı istinafa başvuramayacağını kabul etmektedir. İstinaf mahkemesi kesin olarak karar verecektir.
İptal Kararının Sonuçları
İptal kararı üzerine istemde bulunan, hakkını senetsiz olarak ileri sürebilecektir. Dolayısıyla borçlu, iptal kararı almış olan kişiye, iptal kararını ibraz etmek şartıyla, kural olarak borcu ifa etmek zorundadır. Bunun doğal bir sonucu olarak da zilyetliğin kaybedildiği hallerde, senedi elinde bulunduran kişi senedin niteliğine göre yetkili hamil gözükse dahi, elindeki senede dayanarak borçludan talepte bulunamayacaktır. Bulunsa dahi, borçlu kural olarak ifadan kaçınmak zorundadır. Bu halde iptal kararıyla, zayi edilen senedin teşhis fonksiyonu ortadan kaldırılmakta, bu fonksiyon onun yerine iptal kararına yüklenmektedir.
İptal kararının bunların dışında hiçbir hukuki etkisi bulunmamaktadır. Diğer bir deyişle iptal kararı maddi hukuk bakımından hiçbir etki doğurmamaktadır. Buna göre her şeyden önce, iptal kararıyla senedin içerdiği hakkın varlığı ve kapsamı değişmeyecektir. Çünkü iptal kararı yalnızca kıymetli evrakın senet kısmını ilgilendirmektedir bu sebeple hak üzerinde herhangi etkisi olması mümkün değildir. Ayrıca iptal kararı borçlunun durumunu da değiştirmeyecektir. Son olarak ise iptal kararı, senet üzerindeki hak sahipliği sorununu çözmeyecektir. İptal kararının verilmesinden sonra iptal olunan senet üzerinde bir üçüncü kişi hak iddiasında bulunursa gerçek hak sahipliği ancak yeni bir yargılama neticesinde ortaya çıkacaktır. Çünkü iptal kararı, istemde bulunanın, yalnızca şeklen yetkili hamil olduğunu gösterecektir.
Bütün bunlar iptal kararının yalnızca senedin teşhis işlevini kaldırdığı ve teşhis işlevini iptal kararına yüklediği bunun haricinde kambiyo ilişkisinin tarafları arasındaki hukuki durumu ise değiştirmediğini göstermektedir. Bunun nedeni ise kıymetli evrakın iptalinin çekişmesiz yargı işi olmasıdır. Bilindiği üzere çekişmesiz yargı kararları maddi anlamda kesin hüküm oluşturmayacaktır.
İptal kararının teşhis işlevi göz önünde bulunduruğunda, hile veya ağır kusuru bulunmadıkça borçlu, vade geldiğinde, iptal kararını ibraz eden kişiye, ödemede bulunmakla borcundan kurtulacaktır.
İptal kararı borcun vadesinde değişiklik yaratmayacaktır.
Borçlu, iptal isteminde bulunan kişi senedi ibraz etseydi hangi defileri ileri sürebilecek ise iptal kararını ibraz etmesi halinde yine aynı defileri ileri sürebilecektir.
İptal istemine konu senedin iptal isteminden önce ve iptal sürecinde iyiniyetle iktisabı mümkündür. İptal kararından sonra ise senedin iyiniyetli iktisap edilip edilemeyeceği tartışmalıdır. Yargıtayın da katıldığı bir görüş; iyiniyetle iktisabın ancak yetkili hamilden iktisap etmekle mümkün olacağı oysa iptal kararıyla birlikte artık iptal edilen senedi elinde bulunduran ve senedin niteliğine göre alacaklı gözüken kişi değil iptal isteminde bulunan kimse yetkili hamil sayılacağı için iptal kararından sonra senedin iyiniyetli iktisabının mümkün olmadığı yönündedir. Diğer bir görüşe ise; iptal kararının senedin içerdiği hak ve maddi hukukla bir ilgisi bulunmaması dolayısıyla iptal kararı verilmesinden sonra da iyiniyetle iktisabın mümkün olduğu yönündedir.
İptal kararı yalnızca senedin teşhis işlevini ortadan kaldırmakla sınırlı etki doğurduğundan, iptal kararı, iptal edilen senedin yerine geçmeyecektir. Bu sebeple iptal kararına dayanılarak kambiyo senetlerine mahsus takip usullerine de başvurulamayacaktır. Ayrıca kambiyo senetlerine mahsus takibe özgü olan çek tazminatı ya da komisyon talep hakkı da bulunmayacaktır.
İptal kararı, iptal edilen senetteki hakkın varlığı ve kapsamı bakımından ispat işlevi de göremeyecektir. Bu sebeple iptal kararına konu senette borçlu olduğu iddia edilen kişi borçlu olmadığını, herhangi bir kambiyo taahhüdünde bulunmadığını, iptale konu senetteki imzanın kendisine ait olmadığını ve saire iddia ederse, iptal kararı sahibi, inkar edilen her bir hususu ispat etmekle yükümlüdür.
İptal kararının kambiyo senetlerinde başvuru borçlularına müracaat imkanı verip vermediği ise tartışmalıdır. Bir görüşe göre TTK m. 764/2’de iptal kararıyla kimlere karşı senetten doğan hakkın ileri sürülebileceği sınırlı bir şekilde gösterildiğinden poliçelerde kabul eden muhataba, bonolarda ise TTK m. 779/1 uyarınca tıpkı bir poliçeyi kabul eden gibi sorumlu olduğundan düzenleyene ve TTK m. 702/2 uyarınca kimin için taahhüt altına girmişse aynen onun gibi sorumlu tutulduğu için anılan kişiler lehine aval verenlere karşı senetten doğan istem hakkı ileri sürülebilecektir. Dolayısıyla başvuru borçlularına senetten doğan istem hakları ileri sürülemeyecektir. Diğer bir görüşe göre ise iptalin amacı hak sahibinin senedin ziyaı anında sahip olduğu bütün hakları ileri sürebileceği duruma yeniden kavuşturmak olduğundan başvuru borçlularına da iptal edilen senetten doğan istem hakları ileri sürülebilecektir.
Çeklerde ise TTK 764/2 hükmüne atıf yapılmadığından, iptal kararına istinaden kimlere karşı senetten doğan istem haklarının ileri sürülebileceği konusunda bir sınırlama bulunmamaktadır. Bu sebeple istem hakları başvuru borçlularına karşı da ileri sürülebilecektir.
İptal isteminde bulunan, iptal kararı üzerine, gideri kendisine ait olmak üzere yeni bir senet düzenlenmesini de isteyebilecektir.
İptal kararından sonra senedi elinde bulunduran ve iptal kararının gerçeği yansıtmadığını, gerçek hamilin kendisi olduğunu iddia eden üçüncü kişi borcun henüz ifa edilip edilmemesine göre farklı yollara başvurabilecektir.
İptal kararına istinaden borç ifa edilmişse, üçüncü kişi, iptal isteminde bulunana karşı, haklı bir sebep olmaksızın kendisinin malvarlığından zenginleştiği iddiasıyla, bu zenginleşmeyi geri almak için TBK m. 77 vd. uyarınca sebepsiz zenginleşme davası açabilecektir. Bu davada öncelikle iptal kararına konu senedin ve içeriğindeki hakkın kimin mülkiyetinde olduğunun, diğer bir deyişle kimin gerçek alacaklı olduğunun tespiti yapılacak akabinde varılacak sonuca göre dava kabul veya reddedilecektir. Bu dava hukuki niteliği itibariyle bir eda davasıdır.
İptal Kararının İptali
İptal kararı üzerine borcun henüz ifa edilmediği aşamada ise senedi elinde bulunduran, iptal kararı hamiline karşı, iptal kararına konu senedin ve onun içerdiği hakkın kimin mülkiyetinde olduğunun diğer bir deyişle kimin gerçek alacaklı olduğunun tespiti için HMK m. 106 uyarınca tespit davası açacaktır. Bu davaya öğreti ve yargı kararlarında “muarazanın men’i”, “iptal kararının iptali” gibi isimler verilmektedir.
Yargıtay’a göre bir senet ziya sebebiyle iptal ettirildiğinde senedi iptal ettiren kişinin hak sahibi olduğuna ilişkin bir karine oluşmaktadır.
Bu davada, senedi elinde bulunduran davacının senedin iktisabındaki kötüniyetini veya ağır kusurunu ispat yükü davalıya aittir. Davacının yalnızca senede göre şeklen yetkili hamil olduğunu ispat etmesi yeterlidir.