Vergi Usul Kanunu’nda düzenlenen vergiyi doğuran olayların gerçekleşmesi ile doğan vergi alacaklarının tahakkuk edebilmesi başka deyişle ödenmesi gereken safhaya gelebilmesi için tarh ve tebliğ aşamalarının tamamlanması gerekmektedir. Tarh, kanunda gösterilen ve güncel içtihatlarla düzenlenen tüm etmenler doğrultusunda ödenmesi gereken borç miktarının hesaplanması anlamına gelirken tebliğ ise bu borçtan mükellefinin haberdar edilmesi anlamına gelmektedir. Hukukumuzda vergi alacakları, amme alacağı niteliğindedir. Dolayısıyla bu alacaklar Vergi Usul Kanuna tabi olduğu gibi aynı zamanda Amme Alacaklarının Tahsili Hakkındaki Usul Kanuna da tabidir.
Amme Alacaklarının Tahsili Hakkındaki Usul Kanunu’nda Alacağın vadesini takip eden yılın başından başlayarak 5 yıl boyunca tahsil edilmemesi halinde zaman aşımına uğrayacağı şeklinde düzenleme yer almaktadır. Aynı husus vergi alacakları için Vergi Usul Kanunu m:114’te düzenleme alanı bulmaktadır. Buna göre bir vergi alacağı, tahakkuk ettirildiği yılı takip eden yılın başından itibaren 5 yıl süreyle hakkında tarh ve tebliğe ilişkin olarak işlem yapılmaması halinde zamanaşımına uğramaktadır. Maddenin lafzından anlaşıldığı üzere borcun doğumundan sonra tarh ve tebliğ edilmesi gerekmektedir. Usulüne uygun bir tebligat yapılmaksızın geçen 5 yılda vergi cezası ile ilgili alacak zamanaşımına uğramaktadır. Aynı zamanda usulüne uygun tebliğ yapılmaması nedeniyle tahsil kabiliyetini kaybeden vergi alacağının vergi idareleri tarafından daha sonra tahsil edilmek istenmesi veya ödenmeyen vergi dolayısıyla vergi cezası uygulanmak istenmesi usul ve yasaya aykırılık teşkil etmekte ve muhatabına itiraz etme hakkını tanımaktadır.
Bir vergi alacağının tebliğinde usul kurallarına sıkı sıkıya bağlı kalınması aranmaktadır. Bunun için öncelikle tebligatın yapılacağı kişinin ve tebliğ şeklinin doğru şekilde tespit edilmesi gerekmektedir. Vergi alacağının muhatabı, vergiyi doğuran olay ile ilişkili olan mükelleflerdir. Vergi alacağı muhatabına öncelikli olarak eğer e-tebliğ adresi bulunuyorsa elektronik alarak tebligat yapılmalıdır. E-tebliğ adresi bulunan kişiler için tebligatın buradan yapılması zorunludur. E-tebligat muhataba gönderilmesinin üzerine muhatabın tebligatı ne zaman gördüğü veya okuduğu önem arz etmeksizin 5. Günün sonunda yapılmış sayılmakta ve başlayacak olan hak kaybı sürelerinde de bu tarih baz alınmaktadır. E-tebliğ adresi bulunmuyorsa veya e tebligat adresine tebligat çıkartılamıyorsa o halde tebligat posta ile yapılmaktadır. VUK M:101 uyarınca öncelikli olarak varsa muhatap tarafından bildirilmiş işyeri adresine; bildirilmiş bir işyeri adresi olmaması halinde yoklama fişinde yer alan iş yeri adresine veya ilgilinin imzası bulunmak şartıyla memurlar tarafından tutanakla tespit edilmiş bir iş yeri adresine tebliğ yapılır. Muhatap kişinin bu adreslerde bulunmaması işi bırakmış olması gibi durumlarda muhatabın adres kayıt sisteminde bilinen adresine tebliğ yapılır. Kişinin bilinen bir adresi olmaması yahut bu bilinen adresine tebligat yapılamıyor olması halinde ilanen tebligat yapılmaktadır.
Posta ile yapılan tebligatlarda tebligat adresi kadar adrese gelindiğinde tebligatın kime yapılacağı da önem arz etmektedir. Tebligatın yapıldığı kişinin buna yetkili olması gerekmektedir. VUK m:94 vergi alacağının tebliğ edileceği kişileri hem gerçek hem de tüzel kişiler bakımından düzenlemektedir. Buna göre vergi alacağı; mükelleflerine, mükelleflerin kanuni temsilcilerine veya umumi vekillerine veya vergi cezası kesilenlere tebliğ edilir. Tüzel kişiler veya tüzel kişiliği bulunmayan vakıf gibi teşekküllerde ise kanuni temsilci veya müdürlerine tebliğ yapılır. Ancak bazı hallerde mükelleften farklı kişilere de tebligat yapılması gerekebilir. Örneğin asıl muhatabın adreste bulunmaması gibi hallerde adreste bulunan farklı kişilere tebliğ yapılabilecektir. 94. Maddenin üçüncü fıkrası uyarınca tebligatın asıl muhatabının adreste bulunamaması halinde ikametgah adresinde bulunan kişilere yahut iş yerindeki memur veya müstahdemlere tebliğ yapılabileceği düzenlenmiştir. Ancak bu kişilerin görünüşleri itibariyle 18 yaşından büyük olmaları ve bariz şekilde fark edilecek bir akıl hastalığına sahip olmamaları gerekmektedir.
Kanunen atanmış bir velisinin, vasisinin veya kayyımın bulunması durumunda tebligat bu kişilere yapılmaktadır. Birden fazla veli, vasi veya kayyım olması halinde yalnız birine tebligat yapılması yeterli olacaktır. Ancak eğer vergiyi doğuran olayla bizzat ilgilenen bir vasi, veli veya kayyım bulunması halinde tebligatın ona yapılması gerekmektedir.
Tüzel kişilere yahut tüzel kişiliği bulunmayan teşekküllere yapılacak tebligatlarda öncelikli olarak tebliğ edilecek verginin niteliği doğru şekilde tespit edilmeli ve bu nitelik doğrultusunda tebligat yapılmalıdır. Örneğin adi otaklıkta gelir vergisi, stopaj, KDV gibi bazı vergiler ortaklık adına ve bunlar dışında kalan diğer vergiler ise ortakların payları oranında tesis edilmektedir. Haliyle adi ortaklık adına tesis edilen vergilerde mükellef, adi ortaklığın kendisi olup dolayısıyla tebligatın muhatabı ortaklığın temsilcileridir. Adi ortaklara payları nispetinde tesis edilen vergi alacaklarında ise tebliğin muhatapları ortakların kendileri olmaktadır. Bu nedenle verginin doğru şekilde tebliğ edilerek zaman aşımına uğramasına engel olmak için öncelikli olarak doğru bir niteleme ve bu niteleme neticesinde doğru muhataba tebligat çıkarılması gerekmektedir.
İstisnai bir yol olarak muhatabın kabul etmesi şartıyla vergi alacağının dairede veya komisyonda tebliğ edilmesi de mümkündür.
Son olarak kanunda sınırlı sayıda düzenlenmiş olan verginin hükümsüzlüğünü doğuran haller mevcuttur. Bu haller VUK m:108 uyarınca düzenlenmiştir. Buna göre mükellefin adının, vergi türü veya miktarının yanlış yazılmış olması, vergi mahkemesinde dava açma süresinin hiç yazılmamış olması yahut tebligatın görevli ve yetkili bir makam tarafından çıkarılmamış olması tebligatı bütünüyle hükümsüz hale getirmektedir. Ancak tebligatı hükümsüz kılan haller sınırlı sayıdadır. Bu haller dışında başka bir nedenle tebligatın hükümsüzlüğü gündeme gelemez.