Hafta İçi : 09:00-18:00
·

Şirket ihya davası, tamamlanmamış tasfiyelerin tamamlanmasını sağlayan bir müessesedir. Şirketin tüzel kişiliği ticaret sicilinden terkin edilmesi ile sona erer. Tüzel kişiliğin sona ermesi için de, tasfiye işlemlerinin eksiksiz tamamlanması gerekir. Şayet, tasfiye işlemleri gerektiği gibi tamamlanmamış ve tasfiyesi gereken hususlar eksik bırakılmışsa, tüzel kişilik ticaret sicilinden terkin edilmiş olsa dahi, şirketinin ihyası sağlanarak, tüzel kişiliğin davalara taraf edilmesi mümkündür. Tasfiye süreci; ya tasfiye memuru atanarak, ya da şirket ana sözleşmesinde düzenleme var ise şirket ortaklarınca yerine getirilebilir. Bu sebeple tüzel kişiliği sona ermiş şirketin hak ehliyetinin ve bu kapsamda davada taraf ehliyetinin varlığından söz edilemez. “Feshedilmekle tüzel kişiliği sona eren şirketin, medeni haklardan yararlanma ve bu hakları kullanma ehliyeti de son bulacağından, münfesih tüzel kişiliğin, gerek yargıda gerekse diğer resmi merciler önünde temsil edilebileceğinden bahsetmek olanaklı değildir. Dolayısıyla, tasfiyesi tamamlanıp ticaret sicilinden silinmek suretiyle hukuk alemindeki varlığı sona eren münfesih şirketin takibin tarafı olma ehliyeti de bulunmamaktadır. Ticaret sicilinden terkin edilmiş şirket hakkında takip işlemlerine başlanması ve yürütülmesi, tasfiye memuru ile ticaret sicile yöneltilecek dava sonucunda tüzel kişiliğin yeniden ihyası ile mümkündür. Taraf ehliyeti kamu düzeni ile ilgili olup hakimin bu hususu resen de göz önünde bulundurması zorunludur”.( 12. Hukuk Dairesi 2015/6656 E. , 2015/15822 K.)

Ticaret sicilinden terkin edilmekle tüzel kişiliği sona ermiş ve hukuk aleminden silinmiş olan şirketin, haklara sahip olması, borçlu kılınması ve temsilinin hukuken olanaklı olmadığı, bunun sonucu olarak, münfesih şirket adına tüzel kişiliğin sona ermesinden önceki dönemlerle ilgili olsa dahi, hukuki işlem tesis edilemeyeceği, tesis edilen işlemlerin hukuki sonuç doğurmayacağı, hukuki sonuç doğurmayan; diğer bir ifadeyle hukuk düzeninde sübut etmesi mümkün olmayan işlemlerin, herhangi bir kişinin menfaatini ihlal etmesinin de söz konusu olamayacağı hususları dikkate alındığında, tüzel kişiliği sona eren şirketin medeni haklardan yararlanma ve bu hakları kullanabilme ehliyeti son bulacağından, yargı mercileri nezdinde temsil edilmesi ve yargılamaya taraf olması mümkün değildir.

Sicilden terkin edilmesi nedeniyle tüzel kişiliği sona eren şirket adına ya da aleyhine icra takibi başlatılabilmesi için, ihya davası açılarak şirketin ihyasına karar verilmesi gereklidir. İhya kararı neticesinde taraf teşkili sağlanmış olacağından şirket alacaklı ya da borçlu sıfatına sahip olabilecektir.

6102 Sayılı TTK`nun geçici 7. maddesi uyarınca sicilden terkin edilen şirketin aynı maddenin 15. bendine göre ihyası mümkündür. Geçici 7. madde sicilden terkinin resen Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından yapılmış olması halini düzenlemektedir. Resen terkinin söz konusu olduğu hallerde ihya davasının tabi olduğu zamanaşımı süresi 5 yıldır. Bu süre zarfında terkin işleminin geçici 7. maddede belirlenmiş usul ve esaslara aykırı olarak gerçekleştirildiği tespit edilirse Asliye Ticaret Mahkemesi’nde terkin işlemini yapan ticaret sicil müdürlüğü davalı gösterilerek ihya davası açılabilmektedir.

Geçici 7. maddede belirlenmiş usulü açıklamakta fayda vardır. Ticaret sicil müdürlüğü, şirketin ticaret sicilinden terkin edileceğinin ihtarını içeren tebligatı şirket merkezine gönderir. Tebligatın gönderilmesi ile birlikte Ticaret Sicili Gazetesinde ve ilgili Ticaret Sicili Müdürlüğünün ilan panosunda ihtar konusu ilan edilir. Tebligatın yapılıp yapılmadığından bağımsız olarak Ticaret Sicili Gazetesinde ilandan itibaren 30 günlük sürenin dolmasıyla tasfiye işlemleri başlatılır. Kanun, tasfiye işlemlerinin başlaması için tebligatın usulüne uygun şekilde yapılmasını değil ticaret sicilindeki ilanın üzerinden 30 günlük sürenin geçmesini esas almıştır. Şayet tebligat usulüne uygun şekilde çıkarılmış ancak tebellüğ edilememiş ise bunun bir karşılığı olmayacaktır. Zira kanun tebliğ tarihi olarak ilanı esas almaktadır.

Yine geçici 7. maddede yer aldığı üzere resen terkin işlemi tüzel kişiliğin bir davaya taraf olması halinde yapılamaz. Dolayısıyla henüz görülmekte olan bir davada taraf olan tüzel kişilik ticaret sicilinden terkin edilemeyecek, tüzel kişiliği sonlandırılamayacaktır.

6102 Sayılı TTK`nun 547. maddesinde de; Tasfiyenin kapanmasından sonra ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olduğu anlaşılırsa, son tasfiye memurları, yönetim kurulu üyeleri, pay sahipleri veya alacaklıların, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden, bu ek işlemler sonuçlandırılıncaya kadar, şirketin yeniden tescilini isteyebilecekleri belirtilmiştir. Dolayısıyla, tasfiyesi tamamlanıp ticaret sicilinden silinmek suretiyle hukuk alemindeki varlığı sona eren (münfesih) şirketin takibin tarafı olmak ehliyeti de bulunmamaktadır. Ticaret sicilinden terkin edilmiş şirket hakkında takip işlemlerine başlanması ve yürütülmesi tasfiye memuru ile ticaret sicile yöneltilecek dava sonucunda tüzel kişiliğin yeniden ihyası ile mümkündür. (T.C.YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİ E.2017/3770K. 2017/9184T. 12.6.2017)

Türk Ticaret Kanunu’nun 547. maddesi uyarınca, tasfiye işlemleri tamamlandıktan ve terkin işlemi gerçekleştirildikten sonra tüzel kişiliğin aktifi yahut pasifi mevcut ise ek tasfiye işlemleri başlatılabilir. Bu durumda tasfiye sırasında gözden kaçan birtakım alacak veya borçlardan söz edilir. Ek tasfiye tüzel kişiliğin bu alacak veya borçların tahsil edilmesine mahsus olmak üzere geçici süre ile ihya edilmesi durumudur. Ek tasfiye nedeniyle geçici olarak ihya edilmek istenen tüzel kişilik adına Asliye Ticaret Mahkemesinde dava açılmalıdır. Davada karşı taraf olarak ilgili ticaret sicili müdürlüğü ve tasfiye memurları gösterilir. Davayı son tasfiye memurları,  yönetim kurulu üyeleri, pay sahipleri veya alacaklılar açabilirler.

Yukarıda da anlatıldığı üzere şirket ihya davası – davaları tüzel kişiliğin tekrar kazanılması üzerine davalardır. Tüzel kişiliğin zaman zaman geçici olarak zaman zamansa süresiz şekilde kazanılması söz konusudur. İş bu davalarla usule ve yasaya aykırı terkin işlemlerinin bertaraf edilmesi yahut hatalı tasfiye işlemlerinin düzeltilmesi amaçlanmaktadır. Geçici 7. madde kapsamında açılan davalarda ticaret sicili müdürlüklerine karşı yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmez. Nitekim geçici 7. madde kapsamındaki davalarda ticaret sicili müdürlüğünün davalı olarak gösterilmesi zorunludur.

 

 

İlgili Yazılar

whatsappdestek iletişim iletişim