Kamu güvenine karşı suçlar başlığı altında yer alan Muhafaza Görevinin Kötüye Kullanılması Suçu , Türk Ceza Kanunu’nun 289. maddesinde düzenlenmiştir. Bu suç tipi, doğrudan kamu otoritesine ve yargı erkinin icra yetkisine duyulan güveni koruma amacını taşımakta, adli veya idari süreçlerde el konulan malların muhafazasından sorumlu kişilerin bu görevlerini kötüye kullanmaları halinde ağır yaptırımlar öngörmektedir. TCK m. 289/3 hükmü ise, muhafaza altındaki eşyanın bizzat onu korumakla yükümlü kişi tarafından alınması ya da üzerinde hukuka aykırı tasarrufta bulunulması durumunda cezanın artırılmasını düzenler.
Muhafaza Görevinin Kötüye Kullanılması Suçunun faili yalnızca eşyayı muhafaza etmekle görevlendirilmiş kişi olabilir; bu yönüyle söz konusu düzenleme “özgü suç” niteliğindedir. Fail sıfatına sahip olan kişiler, genellikle adli emanette görevli memurlar, zabıta ve polis görevlileri, gümrük muhafaza personeli veya yediemin olarak görevlendirilmiş gerçek/tüzel kişilerdir. El konulan veya zapt edilen eşyanın, onu korumakla yükümlü kişi tarafından herhangi bir menfaat amacıyla, yetkisi dışında alınması, kullanılması, satılması ya da gizlenmesi fiilleri bu suçu oluşturur. Dolayısıyla suç, çoğu zaman zimmet suçu ile karıştırılsa da zimmet yalnızca kamu görevlisi tarafından kamu malı üzerinde işlenirken; muhafaza görevini kötüye kullanma suçu daha geniş bir fail grubu ve daha farklı bir eşya kapsamını barındırır.
Muhafaza altındaki eşya, hukuken koruma altına alınmış ve taraflar arasında uyuşmazlığa konu olan veya delil niteliği taşıyan mal varlığı unsurlarıdır. Bu eşyanın güvenli bir şekilde korunması, yalnızca somut olayla ilgili kişilerin değil, aynı zamanda toplumun ve adalet sisteminin çıkarlarının da bir gereğidir. İşte tam da bu nedenle, söz konusu malın yok edilmesi, eksiltilmesi veya failin zimmetine geçirmesi hâlinde yalnızca bireysel menfaat ihlali değil, aynı zamanda kamu otoritesinin adil ve güvenilir işleyişine duyulan inanç da sarsılmaktadır.
TCK m. 289/3 kapsamında cezayı ağırlaştırıcı neden, muhafaza görevinin bizzat kötüye kullanılmasıdır. Yani failin kendisine yasal olarak teslim edilmiş bir mal üzerinde, kamu adına hareket etmek yerine kendi çıkarını önceliklendirmesi ve malı yetkisiz olarak kullanmasıdır. Örneğin, trafikten men edilen bir aracın yediemin otoparkından çıkarılıp izinsiz kullanılması, adli emanetteki telefonun memur tarafından kullanılması, ya da muhafazaya alınmış eşyaların üçüncü kişilere verilmesi bu suçu doğurur. Yargıtay da bu tür olaylarda failin konumuna, malın niteliğine ve kullanım amacına dikkat ederek TCK 289/3’ü uygulamaktadır.
Suçun manevi unsuru kasttır. Fail, malı korumakla yükümlü olduğunu bilmesine rağmen, kasıtlı biçimde bu yükümlülüğünü ihlal etmekte ve fiiliyle kamu güvenine zarar vermektedir. Taksirle işlenmesi mümkün değildir. Aynı zamanda suçun konusu olan eşyanın değerinin yüksek veya düşük olması, yalnızca cezanın alt ve üst sınırlarının belirlenmesinde dikkate alınabilir; ancak suçun oluşmasını engellemez.
Muhafaza Görevinin Kötüye Kullanılması Suçu ile güveni kötüye kullanma (TCK 155), zimmet (TCK 247), mala zarar verme (TCK 151) gibi suçlar arasında uygulamada sıkça karışıklık yaşanmaktadır. Aralarındaki temel fark, failin sıfatı, malın hukuki statüsü ve kullanma biçimidir. Örneğin kamu görevlisinin kamu malı üzerinde yaptığı yetkisiz işlem zimmet suçunu oluştururken, yediemin sıfatıyla muhafazaya alınan malın üçüncü kişiye satılması TCK 289/3 kapsamında değerlendirilir.
Uygulamada en çok rastlanan sorun, muhafaza görevini yerine getiren kişilerin yeterli denetime tabi olmamaları ve özellikle yediemin sisteminin kötüye kullanılmaya son derece açık olmasıdır. Gerek idari gerekse adli yollardan bu sistemin daha sıkı denetim altına alınması, suça konu fiillerin caydırılması açısından önem arz etmektedir. Örneğin emanet altındaki mal varlığı unsurlarının dijital kayıt sistemine geçirilmesi, sorumluluk takibinin netleştirilmesi, eşyanın teslimi ve muhafazasına ilişkin prosedürlerin şeffaflaştırılması gibi önlemler, bu tür fiillerin azalmasına katkı sağlayabilir.
Sonuç olarak, TCK m. 289/3 hükmü, kamu adına emanet edilen mal ve eşyaların güvenliğini sağlamak ve bu konudaki sorumlulukların kötüye kullanılmasını engellemek açısından önemli bir ceza normudur. Failin görevli sıfatı, suçun oluşumunda belirleyici olup, cezayı artırıcı unsur olarak düzenlenmiştir. Uygulamada doğru bir ayrım yapabilmek, benzer suç tipleriyle karıştırmamak ve kamu güvenini zedeleyen eylemlerin etkili biçimde cezalandırılmasını sağlamak, ceza adaletinin tesisi açısından büyük önem taşımaktadır.
Kaynakça:
- Özgenç, İzzet. Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayıncılık, 2022.
- Centel – Zafer – Çakmut. Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Beta Yayınları, 2023.