Yargıtay 6. Hukuk Dairesi
2000/6663 E. , 2000/8455 K. , 9.10.2000 T.
KARAR
Dava, konut ihtiyacı nedeniyle kiralananın tahliyesi istemine ilişkindir. Mahkemece istem gibi karar verilmiş, hükmü davalılar vekili temyiz etmiştir. Davacı vekili; boşaltılması istenen mesken nitelikli kiralananın davalılardan Gülüm’ün babası ve Hande’nin eşi Tevfik tarafından 1.4.1995 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli kira sözleşmesi ile müvekkilinden kiralandığını, kiracı Tevfik’in ölümü ile kira ilişkisinin davalılarla devam ettiğini, davacının konut ihtiyacı nedeniyle kiralananın tahliyesini istemiştir.
Davalı vekili, kiracı Tevfik’in öldüğünü, husumetin yanlış yöneltildiğini, veraset belgesi ibrazı için önel verilmesini istemiş, mahkemece bu önel kendisine verilmiş, bundan sonraki oturumlara davalı vekili gelmemiştir.
Yerel mahkeme davanın kabulüne karar vermiş, hükmü davalılar vekili temyiz etmiştir.
Tahliye davaları kiracı aleyhine, dava açılmadan önce kiracı ölmüşse, ona halef olan mirasçıları aleyhine açılır.
Olayımızda veraset belgesi sunulmamasına rağmen kiracının öldüğü davacı ve davalı tarafça kabul edilmekte olup, çekişmesizdir. Çekişmeli olan husus ve bu davada halledilmesi gereken konu ölen kiracınıun mirasçılarının tümü aleyhine mi yoksa kiralananda bilfiil oturan kişiler aleyhine mi davanın açılacağıdır.
Miras bırakanın ölümü ile hak ve borçları halefiyet suretiyle mirasçılarına geçer. Kişisel hak doğuran kira sözleşmesinden doğan borçlar da ölenin terekesine dahil olup, mirasçılarına iştirak halinde intikal eder. İşte böyle bir durumda bütün mirasçılar aleyhine dava açılması, yahut bir kısım aleyhine dava açılmışsa diğerlerinin davaya katılmaları zorunluluğu vardır. Çünkü kiralanandan çıkma borcu bölünmez borçlardandır. Bu nedenle tümüne karşı davanın devam etmesi gerekir. Bu mecburi dava arkadaşlığının da tabii bir sonucudur.

6570 sayılı Yasanın 13. maddesine göre meskende kiracı iken ölen kimse ile birlikte oturanların kiracılıkları kabul edilmekle, tahliye davasının yalnızca bunlar aleyhine açılması gereğini yasa koyucu özel bir yasa ile kabul etmiştir denilebilirse de bu madde sadece ölen kimse ile birlikte oturanlar aleyhine fuzuli işgal nedeniyle hemen dava açılamayacağını düzenlemektedir. Yoksa somut olayda olduğu gibi mirasbırakanın ölümünden sonra bir süre kiralananda oturan kişiler varsa tüm mirasçıların aleyhine ihtiyaç nedeniyle tahliye davası açılamayacağını göstermemektedir.
Açıklanan ve dosya içeriğinden anlaşılan durum karşısında, kiracının veraset belgesi celbedilerek, mirasçılarının da davaya katılmaları veya Medeni Kanunun 630. ve 581. maddeleri gereğince terekeye bir mümessil tayin ettirilerek onun huzuru ile davaya bakılması
gerekirken bundan zuhul ile davalılar hasım gösterilip yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle yerel mahkeme hükmü bozulmalıdır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi uyarınca ( BOZULMASINA ), istek halinde halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 9.10.2000 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.(Konuya ilişkin makaleye https://www.eyavuz.av.tr/olen-kiracinin-mirascilari/ linkinden ulaşabilirsiniz)





