Ev hizmetleri konusunda ki yazımıza başlamadan önce “işçi” kavramını tanımlamak gerekirse bu konuda İş Kanununun 2. Maddesine göre ; bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişiye işçi, işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişiye yahut tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlara işveren, işçi ile işveren arasında kurulan ilişkiye iş ilişkisi denir. Kanun işçiyi, iş sözleşmesinden hareketle tanımlamayı tercih etmiştir. Tanıma göre tüzel kişiler işçi olamayacak yalnızca gerçek kişiler işçi olabilecektir. İş Kanunun 8. maddesine göre iş sözleşmesi; bir tarafın (işçi) bağımlı olarak iş görmeyi, diğer tarafın (işveren) da ücret ödemeyi üstlenmesinden oluşan sözleşmedir.
Bu tanıma göre iş sözleşmesi üç unsurdan oluşmaktadır. Bunlardan ilki bir işin görülmesidir. İşin görülmesinden anlaşılması gereken bir kimsenin ekonomik olarak iş olarak değerlendirilebilen her türlü çalışmasıdır. Bu çalışmanın bedenen veya fikren olmasının bir önemi yoktur. (Nuri Çelik/Nurşen Caniklioğlu/Talat Canbolat, İş Hukuku Dersleri, 29. Bası, İstanbul 2016, s. 116)
İkinci olarak işçinin yaptığı işi ücret karşılığı görmesidir. Yargıtay’a göre, kural olarak, her iş bir ücreti gerektirir ve işi yapan işçinin ücretini sonradan isteme hakkı vardır. Ancak, ahlaki bir görev olarak veya hatır için yapılan bir iş ücreti gerektirmeyeceğinden böyle bir ilişki iş sözleşmesi olarak nitelenemez.
Üçüncü ve son olarak ise iş sözleşmesini diğer iş görme sözleşmelerinden ayıran en önemli unsur bağımlılık unsurudur. İşçi iş görürken işverene bağımlı olarak bu işi görür. Bağımlılıktan anlaşılması gereken, işçinin işverenin emir ve talimatlarına sıkı sıkıya bağlı olarak işi görmesi ve ayrıca işveren tarafından işin görülmesiyle alakalı denetlenmesidir. Bağımlılık unsuru günümüzde yeni iş modellerinden kaynaklı olarak şekil değiştirmekle beraber hala varlığını sürdürmektedir.
İŞ KANUNU KAPSAMI DIŞINDA BULUNANLAR
İş Kanunu 4. maddesinde bu unsurları taşımasına rağmen bazı iş ve iş ilişkilerini kanunun kapsamı dışında tutmuştur. Bunlar;
a) Deniz ve hava taşıma işlerinde,
b) 50’den az işçi çalıştırılan (50 dahil) tarım ve orman işlerinin yapıldığı işyerlerinde veya işletmelerinde,
c) Aile ekonomisi sınırları içinde kalan tarımla ilgili her çeşit yapı işleri,
d) Bir ailenin üyeleri ve 3 üncü dereceye kadar (3 üncü derece dahil) hısımları arasında dışardan başka biri katılmayarak evlerde ve el sanatlarının yapıldığı işlerde,
e) Ev hizmetleri,
f) Çıraklar hakkında,
g) Sporcular hakkında,
h) Rehabilite edilenler hakkında,
ı) 507 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Kanununun 2 nci maddesinin tarifine uygun üç kişinin çalıştığı işyerlerinde,
Yukarıda sayılan işler yapanlar veya bu meslek gruplarına dahil olanlar işçi olunsa bile İş Kanunu hükümleri uygulanamayacaktır.
EV HİZMETLERİ NELERDİR?
Hizmet sözleşmesi ile ev hizmetleri görenlerin işçi olduğu yönünde bir şüphe olmamakla beraber İş Kanunu ev hizmetlerini işin niteliği bakımından kapsam dışında bırakmıştır (İşK. m.4/1,e).
Ancak belirtmek gerekir ki, İş Kanunu hükümleri nispi emredici nitelikte olduğu için tarafların hizmet sözleşmesinde İş Kanunu hükümlerinin uygulanacağını kararlaştırmaları mümkündür.
Bunun yanında, işçinin ev hizmetleriyle birlikte evde yahut başka bir yerde ev hizmetlerinden sayılamayacak bir iş yapması halinde Yargıtay’a göre ağırlıklı işin tespit edilmesi gerekecektir. Yargıtay ağırlıklı işin ev hizmeti olmaması halinde söz konusu işçinin İş Kanunu kapsamında yer aldığına karar vermektedir.
Yargıtay 9.HD. 09.10.2008 tarih ve 2007/27814 Esas, 2008/25988 K. sayılı kararında “4857 sayılı Yasanın 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi uyarınca, “ev hizmetlerinde çalışanlar” hakkında bu kanun hükümleri uygulanmaz. Ev hizmetlerinde aşçı, uşak, temizlikçi gibi işlerde çalışan işçi ile ev sahibi işveren aralarındaki uyuşmazlığın iş mahkemesi yerine genel mahkemelerde çözümlenmesi gerekir. İş Kanunu kapsamı dışında bırakılan bu hizmetleri gören kimselerle bunları çalıştıranlar arasındaki hukukî ilişkilerde Borçlar Kanununun hizmet akdine ilişkin hükümleri uygulanır. Aile bireylerini evden alarak alışverişe, şehir içinde gezmeye götüren, boş zamanında ev ve eklentilerinde zamanını geçiren şoföründe ev hizmeti yaptığı ve iş kanunu kapsamında olmadığı kabul edilmelidir” denilerek ev hizmetlerinde çalışanları örnekleme yoluyla tanımlamaya çalışmıştır.
Yargıtay 22. HD. 10.10.2017 tarih ve E. 2017/8730 K. 2017/21258 sayılı kararında “Buna karşın ev hizmeti yapmasına rağmen evde hastaya bakan hemşire ve çocuk eğiticisi 4857 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilmelidir. Ev sahibine ait ev ve bahçesinde ev hizmeti yanında bekçilik yapan ve ağırlıklı hizmeti bekçilik olan işçi de, iş kanunu kapsamında sayılmalıdır.” denilerek hasta ya da yaşlı bakımını ev hizmeti olarak kabul etmemiştir. Ayrıca güvenlik hizmeti sağlanmasını da ev hizmeti kabul etmemektedir.
SONUÇ
Yukarıda detaylıca anlatıldığı üzere işçinin yaptığı işe göre İş Kanununa tabi olup olmaması uyuşmazlığa uygulanacak hükümler bakımından önemli farklılıklar yaratmaktadır. Eğer ki evde çalışan kişinin yaptığı iş, ev hizmeti olarak nitelendirilirse kıdem tazminatı, ihbar tazminatı gibi bir takım haklardan yararlanamayacaktır. Bu durumda iş ilişkisine Türk Borçlar Kanununun hizmet sözleşmesine ilişkin hükümleri uygulanacak görevli mahkeme ise Asliye Hukuk Mahkemesi olacaktır. Eğer ki İş Kanununa tabi bir işçi olduğu kabul edilirse bu durumda İş Kanununun hükümlere uygulanacak ve görevli mahkeme iş mahkemeleri olacaktır.