Hafta İçi : 09:00-18:00
·

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı – Terör Eylemi Sebebiyle Yapı Malikinin Sorumluluğunda İlliyet Bağının Kesilip Kesilmediği

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2014/3-841

K. 2016/321

T. 16.3.2016

• MADDİ TAZMİNAT DAVASI (Terör Eylemi Sebebiyle – Üçüncü Kişinin Yani Terör Örgütünün Ağır ve Kasıtlı Kusuru Sebebiyle Olay İle Zarar Arasındaki İlliyet Bağının Kesildiği Sabit Olup Davalının Zarardan Sorumlu Tutulamayacağı/Davanın Reddi Gerektiği)

• TERÖR EYLEMİ SEBEBİYLE UĞRANILAN ZARAR (Boru Hattındaki Patlamanın Tesislerin Yapımındaki Bozukluk ya da Bakımındaki Bir Eksiklikten Değil Emniyet Güçleri Tarafından Alınan Güvenlik Önlemlerine Rağmen Terör Örgütünün Kasta Dayanan Saldırısı Sonucunda Meydana Geldiğinin Gözetilmesi Gerektiği – Maddi Tazminat)

• İLLİYET BAĞININ KESİLMESİ (Maddi Tazminat Davası – Boru Hattındaki Patlamanın Tesislerin Yapımındaki Bozukluk ya da Bakımındaki Bir Eksiklikten Meydana Gelmediği/Üçüncü Kişinin Yani Terör Örgütünün Ağır ve Kasıtlı Kusuru Sebebiyle Olay İle Zarar Arasındaki İlliyet Bağının Kesildiği)

• ÜÇÜNCÜ KİŞİNİN KUSURU (Yeterli Ağırlığa Ulaşıp İlliyet Bağını Kesmedikçe Sonuç Doğurmayacağı – Terör Örgütünün Ağır ve Kasıtlı Kusuru Sebebiyle Olay İle Zarar Arasındaki İlliyet Bağının Kesildiği Sabit Olup Davalının Zarardan Sorumlu Tutulamayacağı)

6098/m. 69

ÖZET : Dava, terör eylemi sebebiyle petrol boru hattının patlaması sonucu davacıya ait taşınmazda ve üzerinde ekili üründe oluşan zararın tazmini istemine ilişkindir. Üçüncü kişinin kusuru gerekli objektif yoğunluğa, başka deyişle gerekli ağırlığa ulaşmadıkça illiyet bağını kesmeye yetmeyecektir. Diğer bir anlatımla, üçüncü kişinin kusuru yeterli ağırlığa ulaşıp, illiyet bağını kesmedikçe sonuç doğurmayacaktır. Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında, davacıya ait taşınmazın bulunduğu bölgeden davalı şirketin bakım ve sorumluluğu altında bulunan Ham Petrol Boru Hattının geçtiği, terör örgütü tarafından boru hattına saldırı yapılarak hattın patlatıldığı, çıkan yangında davacıya ait taşınmazın önemli ölçüde zarar gördüğü hususları dosyadaki bilgi ve belgelerden açıkça anlaşılmaktadır. Bu durumda boru hattındaki patlamanın tesislerin yapımındaki bozukluk ya da bakımındaki bir eksiklikten değil, emniyet güçleri tarafından alınan güvenlik önlemlerine rağmen terör örgütünün kasta dayanan saldırısı sonucunda meydana geldiği, üçüncü kişinin (terör örgütünün) ağır ve kasıtlı kusuru sebebiyle olay ile zarar arasındaki illiyet bağının kesildiği sabit olup, davalının zarardan sorumlu tutulması olanaklı değildir. Davanın reddi gerekmektedir.

DAVA : Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Midyat 2. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından davanın kabulüne dair verilen 13.06.2013 gün ve 2012/363 E., 2013/234 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 12.12.2013 gün ve 2013/15091 E., 2013/17785 K. sayılı kararı ile;

(… Davacı vekili, davacıya ait Söğütlü Beldesinde bulunan 222 Ada 1 parsel sayılı tarla vasfındaki taşınmazın davalıya ait boru hattının terör saldırısı sebebiyle patlaması sonucunda çıkan yangın sebebiyle Midyat Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2012/11 Değişik iş sayılı tespit dosyasıyla 11521 TL zarara uğradığından dolayı 11521 TL tazminatın olay tarihi olan 26/07/2012 tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davacı vekili 12.06.2013 havale tarihli dilekçesi ile; bilirkişi heyeti raporu ile zarar miktarı 14.166,16 TL olarak hesaplandığından HMK hükümleri gereğince davanın belirsiz alacak davası niteliğinde olduğunu, bilirkişi heyeti raporunda yapılan değer tespitine göre davanın kabulüne karar verilmesini, eksik harcın mahkeme veznesine yatırıldığını beyan etmiştir.

Davalı vekili cevap dilekçesinde davanın reddini istemiştir.

Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm davalı … vekilince temyiz olunmuştur.

Dava, petrol boru hattında terör saldırısı sebebiyle meydana gelen patlama sonucu davacının taşınmazında ve üzerinde ekili ürünlerde zarar meydana geldiği iddiasına dayalı olarak açılan maddi tazminat davasıdır.

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.

Yapılan jandarma tahkikatından 20.07.2012 tarihinde Söğütlü ve Şenköy Beldeleri arasındaki, davalı şirkete ait petrol boru hattında terör eylemi neticesinde patlama meydana geldiği anlaşılmıştır.

Dava, davalı kuruma ait petrol boru hattında terör saldırısı sonucu meydana gelen patlamalar neticesinde, davacılara ait taşınmazda oluşan zararın Türk Borçlar Kanununun 69.maddesi gereğince tazmini istemine ilişkindir. Taraflar arasında, 20.07.2012 tarihinde Söğütlü ve Şenköy Beldeleri arasındaki, davalı şirkete ait petrol boru hattında terör eylemi neticesinde patlama meydana geldiği hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.Uyuşmazlık konusu olan ve çözümü gereken olgu davalının meydana gelen zarardan sorumlu tutulup tutulmayacağıdır. TBK’nın 69.maddesinde yapı malikinin sorumluluğu düzenlenmiştir. Buradaki sorumluluk, objektif özen yükümlülüğüne aykırılıktan doğan kusursuz sorumluluktur. Davalı …’ın sorumluluğu TBK.md.69 kapsamında değerlendirilmelidir.

TBK.’ nun Yapı Malikinin Sorumluluğuna dair 69.maddesi:

“Bir binanın veya diğer yapı eserlerinin maliki, bunların yapımındaki bozukluklardan veya bakımındaki eksikliklerden doğan zararı gidermekle yükümlüdür.

İntifa ve oturma hakkı sahipleri de, binanın bakımındaki eksikliklerden doğan zararlardan, malikle birlikte müteselsilen sorumludurlar.

Sorumluların, bu sebeplerle kendilerine karşı sorumlu olan diğer kişilere rücu hakkı saklıdır.” yasal ifadesini içermektedir.

Türk Borçlar Kanununun 69. maddesinden kaynaklanan inşa eseri sahibinin sorumluluğu, kusursuz yani objektif bir sorumluluğa dayanmaktadır. Başka bir deyişle, zarar ile bina veya yapı eserinin kullanılması arasında illiyet bağının bulunması sorumluluk için yeterlidir, ayrıca kusur aranmamaktadır. Ancak, yapı ya da bakım noksanı ile zarar arasındaki nedensellik bağı üçüncü kişinin kusuru ile kesilmiş olursa, malik meydana gelen zarardan sorumlu tutulamaz. Dava konusu zararın meydana gelmesine sebep olan patlamaların, terör eylemi neticesinde meydana geldiği anlaşılmakla, nedensellik bağının kesilmesi sebebiyle davalı …’ın oluşan zarardan sorumlu tutulmasının mümkün olmadığı anlaşılmakla, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, kabulü cihetine gidilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir…),

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, terör eylemi sebebiyle petrol boru hattının patlaması sonucu davacıya ait taşınmazda ve üzerinde ekili üründe oluşan zararın tazmini istemine ilişkindir. Davacı vekili, davalı tarafa ait petrol boru hattındaki patlama sonucu çıkan ve günlerce süren yangında, müvekkiline ait bağ niteliğindeki taşınmazın etrafındaki duvarla birlikte yandığını, taşınmazın petrolden dolayı kullanılamaz hale geldiğini ileri sürerek 11.521,00 TL tazminat ile duvar bedelinin tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, olayın kimliği belirsiz kişiler tarafından gerçekleştirildiğini ve illiyet bağının kesildiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece terör saldırısı sebebiyle petrol boru hattında patlama meydana geldiği, çıkan yangında davacıya ait taşınmazın zarar gördüğü, davalının bakım ve sorumluluğu altındaki boru hattının neden olduğu zarar sebebiyle 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 69. maddesi uyarınca kusursuz olarak sorumlu olduğu, olayın terör eylemi sonucu gerçekleşmesinin davalının sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı gibi boru hattının güvenliğinin kolluk kuvvetleri yerine geçici köy korucuları tarafından sağlanması, davalı şirket tarafından da başka bir güvenlik önlemi alınmamış olması sebebiyle hakkaniyet indirimi yapılmasına yer olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Davalı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıya metni aynen alınan ilam ile bozulmuş; Yerel Mahkemece, önceki gerekçeler tekrar edilip genişletilerek direnme kararı verilmiştir.

Hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davaya konu zararın, petrol boru hattına yapılan terör saldırısı sonucu doğmuş olması sebebiyle uygun illiyet bağının kesilip kesilmediği, varılacak sonuca göre davalı Boru Hatları ile Petrol Taşıma A.Ş.’nin davacının zararından sorumlu olup olmayacağı noktasında toplanmaktadır.

Öncelikle sorumluluk kavramının açıklanmasında yarar bulunmaktadır.

Geniş anlamıyla sorumluluk kavramı bir kişinin başka bir kişiye verdiği zararları giderme yükümlülüğü olarak açıklanmıştır. Hukuki anlamda sorumluluk ise taraflar arasındaki borç ilişkisinin zedelenmesi sonucu doğan zararların giderilmesi (tazmin edilmesi) yükümlülüğünü içerir.Sorumluluk hukukunun tarihsel gelişim süreci içerisinde kusur sorumluluğundan kusursuz sorumluluğa uzayan bir yol izlenmiştir. Kusur sorumluluğunda bir zararı başkasına tazmin ettirmek, ancak zarar onun kusurlu bir fiilinden doğmuş ise mümkündür (TANDOĞAN, H.: Türk Mes’uliyet Hukuku, Ankara 1967, s.89). Bu sorumlulukta kusur, sorumluluğun ögesi, bir diğer ifade ile kurucu unsurudur (EREN, F.: Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, 16.b., Ankara 2014, s. 571).Sorumluluk için mutlaka kusurun aranması bazı hâllerde modern tekniğin ve makineleşmenin icaplarına yabancı düşmektedir. Bu sebeple hukukun, esas prensibi olan kusur sorumluluğu yer yer zayıflamış hatta bazı hallerde tamamen ortadan kalkarak yerini kusursuz sorumluluğa terk etmiştir. Teknik ilerlemeler ve ona bağlı olan tehlikelerin artması karşısında, kusura dayanan sübjektif sorumluluk artık yalnız başına, zarar görenlere etkili bir koruma sağlamaya elverişsiz ve dolayısıyla adaleti gerçekleştirmek bakımından yetersiz kalmıştır. Kusur yoksa sorumluluk da ortaya çıkmaz görüşü artık geçerliliğini kaybetmiştir. Objektif ihtimam vazifesinin ihlâli mülâhazası gereğince; bir şeye veya şahsa karşı kendisine, kanunî bir ihtimam vazifesi yükletilen kimse, bu vazifeyi kusuru olmaksızın yerine getirmese dahi, bu yüzden doğan zarardan mesul olmalıdır. Kusura dayanmayan sorumlulukta; sorumluluğu doğuran olay, zarar ve zararla söz konusu olay arasında bir illiyet bağı bulunması sorumluluğu doğurmak için yeterlidir (TANDOĞAN, H.: Kusura Dayanmayan Sözleşme Dışı Sorumluluk Hukuku, Ankara 1981, s.

3-) 10; TEKİNAY/AKMAN/BURCUOĞLU/ALTOP, Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, 7.b., İstanbul 1993, s. 671).Öğretide kusursuz sorumluluk halleri “olağan sebep sorumluluğu-tehlike sorumluluğu” gibi ikili ayırıma tabi tutulduğu gibi (TANDOĞAN, Kusura Dayanmayan Sözleşme Dışı Sorumluluk, s. 22); “hakkaniyet sorumluluğu-nezaret ve ihtimam gösterme yükümünden doğan sorumluluk-tehlike sorumluğu” şeklinde üçlü ayırım yapanlar da vardır (TEKİNAY/AKMAN/BURCUOĞLU/ALTOP, s. 498 vd.; EREN, s.614 vd.). Kusursuz sorumluluk, genellikle olumsuz bir biçimde sorumlu kişinin kusurunu gerektirmeyen bir sorumluluk olarak tanımlanır. Burada sorumluluk, kusur yerine kanunun öngördüğü belirli bir olguya bağlanmıştır.

Bu noktada “yapı malikinin sorumluluğuna ” dair olarak kusursuz sorumluluk/ağırlaştırılmış sebep/ağırlaştırılmış objektif sorumluluğa dair kuralların uygulanacağında doktrinde ve uygulamada görüş birliği bulunmaktadır.

TBK’nun 69. maddesinde (Mülga 818 Sayılı Borçlar Kanununun 58. maddesi) yapı malikinin giderim yükümlülüğü düzenlenmiş olup, anılan maddenin birinci fıkrasında; “Bir binanın veya diğer yapı eserinin maliki, bunların yapımındaki bozukluklardan veya bakımındaki eksikliklerden doğan zararları gidermekle yükümlüdür” denilmektedir. Burada, yasa koyucu bozuk yapılan bir yapı eserinden zarar görenlere mümkün olduğu kadar basit ve dolaysız bir tazmin imkanı sağlayarak onları korumaktadır. Bu anlamda sorumlu olabilecek malik gerçek kişi veya özel hukuk tüzel kişisi olabileceği gibi, kamu hukuku tüzel kişisi de olabilir.

Bina veya yapı eseri malikinin sorumluluğu, yapı eserinin yapımındaki bozukluğa veya bakımındaki eksikliğe dayanmaktadır. Sorumluluğun doğmasında, yapılıştaki bozukluk- bakım eksikliği ayrımının bir önemi bulunmamaktadır. Zira malikin sorumlu olması için bakım eksikliği veya yapılıştaki bozukluktan herhangi birinin varlığı yeterli görülmektedir. Her iki olasılıkta da yalnızca malikin sorumluluğu söz konusu olmaktadır.

Bir bina veya yapı eseri malikinin sorumlu tutulabilmesi için zararın, yapım bozukluğu veya bakım eksikliğinden doğduğu ispatlanmalıdır. Buradaki ispat yükü zarar görene düşer.

Bununla birlikte sorumluluğun son şartı; zararla yapım bozukluğu veya bakım eksikliği arasında uygun illiyet bağının bulunmasıdır. Yani zararın yapımdaki bozukluktan veya bakımdaki eksiklikten dolayı meydana gelmiş olması gerekmektedir. Buna karşılık zarar, aradaki illiyet bağını kesecek derecede bir mücbir sebepten, zarar görenin kusurundan ya da üçüncü bir kişinin kusurundan doğmuş ise yapı eseri malikinin sorumlu tutulması düşünülemez. TBK’nun 69. maddesi kapsamında sorumluluğun doğabilmesi için illiyet bağının kesilmemiş olması gerekir.

Belirtmek gerekir ki, üçüncü kişinin kusuru gerekli objektif yoğunluğa, başka deyişle gerekli ağırlığa ulaşmadıkça illiyet bağını kesmeye yetmeyecektir. Diğer bir anlatımla, üçüncü kişinin kusuru yeterli ağırlığa ulaşıp, illiyet bağını kesmedikçe sonuç doğurmayacaktır.Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında, davacıya ait 222 ada 1 parsel sayılı taşınmazın bulunduğu bölgeden davalı şirketin bakım ve sorumluluğu altında bulunan Kerkük-Yumurtalık Ham Petrol Boru Hattının geçtiği, 20.07.2012 tarihinde gece saat 23: 00 sıralarında terör örgütü tarafından boru hattına saldırı yapılarak hattın patlatıldığı, çıkan yangında davacıya ait taşınmazın önemli ölçüde zarar gördüğü hususları dosyadaki bilgi ve belgelerden açıkça anlaşılmaktadır.

Öte yandan boru hattının güvenliğinin Jandarma Genel Komutanlığı ile davalı şirket arasındaki protokol uyarınca, her ilin kendi bölgelerindeki jandarma komutanlıkları tarafından sağlandığı, davaya konu olayın meydana geldiği yerde ise Şenköy Jandarma Karakol Komutanlığı tarafından sağlandığı, görevin Şenköy Jandarma Karakol Komutanlığında yeterli personel bulunmadığından 24 saat esasına göre geçici köy korucuları tarafından yürütüldüğü, davalı …’ın ise sadece pompa, blok, vana, basınç düşürme istasyonları gibi sabit tesisler üzerindeki güvenliği temin etmekle yükümlü olduğu Midyat İlçe Jandarma Komutanlığının 16.01.2013 havale tarihli yazıları ile bildirilmiştir.

Bu durumda boru hattındaki patlamanın tesislerin yapımındaki bozukluk ya da bakımındaki bir eksiklikten değil, emniyet güçleri tarafından alınan güvenlik önlemlerine rağmen terör örgütünün kasta dayanan saldırısı sonucunda meydana geldiği, üçüncü kişinin (terör örgütünün) ağır ve kasıtlı kusuru sebebiyle olay ile zarar arasındaki illiyet bağının kesildiği sabit olup, davalının zarardan sorumlu tutulması olanaklı değildir.Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında bir kısım üyeler tarafından, petrol boru hattının önemli ölçüde tehlike arz ettiği, bu sebeple davalının sorumluluğunun tehlike sorumluluğu olduğu, bu tür sorumlulukta ise ağırlaştırılmış özen yükümlülüğü bulunduğu, olayın meydana geldiği bölgede terör örgütünün zaman zaman boru hattına saldırılarda bulunması sebebiyle bu tür olayların beklenmeyen bir hal olmadığı, davalı şirketin ağırlaştırılmış özen yükümlülüğü kapsamında terör saldırılarına karşı yeterli güvenlik önlemi alması gerekirken bu yükümlülüğünü yerine getirmediğinden davacının uğramış olduğu zarardan sorumlu tutulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından yukarda açıklanan gerekçelerle kabul edilmemiştir.

O halde, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarda gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istenmesi halinde temyiz peşin harcının yatırana iadesine, 16.03.2016 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

İlgili Yazılar

whatsappdestek iletişim iletişim