Hafta İçi : 09:00-18:00
·

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Kararı – Banka Teminat Mektubunun Garanti Sözleşmesi Niteliği

T.C.

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

E. 1989/4046

K. 1990/8459

T. 27.12.1990

• BANKA TEMİNAT MEKTUBUNUN GARANTİ SÖZLEŞMESİ NİTELİĞİ ( Şekle Tabi Olmaması – Başka Şubeye Teyid Ettirilen Sahte Mektubun Geçerliliği )

• TEMİNAT MEKTUBUNUN GARANTİ SÖZLEŞMESİ NİTELİĞİ ( Şekle Tabi Olmaması – Başka Şubeye Teyid Ettirilen Sahte Mektubun Geçerliliği )

• GARANTİ SÖZLEŞMESİNDE ŞEKİL ŞARTI BULUNMAMASI ( Başka Şubeye Teyid Ettirilen Sahte Mektubun Geçerli Olması )

• ŞEKİL SERBESTİSİ ( Garanti Sözleşmesinde Şekil Şartı Bulunmaması )

818/m. 110, 113

ÖZET : Garanti sözleşmesi şekle bağlı olmadığına, mektubu veren banka teminat mektubunun verildiğini ve yürürlükte olduğunu kabul ettiğine, bu kabul bankanın diğer bir şubesi tarafından teyid edildiğine ( ispat ), muhatap da bankanın bu irade beyanına ittila kasbedip reddetmediğine ( taklit teminat mektubunu iade etmediğine ), böylece zımni kabulünü göstermiş bulunmasına ve mektubu veren şubenin de bu suretile mektubun, muhatabın eline geçtiğini öğrenmiş olmasına göre taraflar arasında garanti sözleşmesinin oluştuğunun kabulü gerekir. Bu teyidin, teminat mektubunu veren banka şubesinden araştırılıp bilgi alınmak suretiyle verilmiş olması ve bunun sabit olması kaydıyla asıl veya taklit ( sahte ) Teminat mektubunun üzerine yahut ayrı bir kağıda yazılarak verilmesinin hiçbir önemi yoktur. Hangi şekilde yapılmış olursa olsun be teyid, şekle tabi olmayan garanti sözleşmesinin oluştuğunun kanıtı niteliğindedir.

DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı İstanbul Asliye 7. Ticaret Mahkemesince verilen 3.3.1989 tarih ve 23-188 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 27.11.1990 gününde davalı avukatları Mutlu Dölaslan ve Alaattin Selçuk gelip davacı avukatı tebligata rağmen glmediğinden temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan davalı avukatları dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması duruşmadan sonraya bırakılmıştı. Bu kere dosyadaki kağıtlar okundukton sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin davalı bankanın Şişli Şubesinin müvekkiline hitaben tanzim ettiği 4.02.1987 tarihli teminat mektubuna güvenerek dava dışı Besa Ltd. Şt.ne mal sattığını, mektubun, davalının İstanbul şubesine de teyit ettirildiğini, daha sonra davalı bankanın, müvekkilinin ibraz ettiği teminat mektubunun sahte olduğunu, hakikisinin mal alıcısınca iade edildiğini belirterek kendilerini ilzam etmediğini ileri sürdüğünü, teyit edilmekle her halikarda sahih bir teminat mektubunun mevcut olduğunu, müvekkilinin elindeki mektup sahte olsa bile adına tanzim edilmiş ve teyit ettirilmiş hakiki mektubun davalı tarafından iptali ile zararının doğduğunu ileri sürerek ( 99.995.000 ) TL.’nın faiziyle birlikte davalıdan tahsinini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davacıya hitaben düzenlenen teminat mektubunun daha sonra iade edildiğini, davacının elinde bulunan sahte mektup nedeniyle bankanın sorumluluğunun bulunmadığını, dilekçe ile vaki müracaat üzerine miktar ve seri numarası belirtilen mektubun verildiğinin bildirildiğini, sahte teminat mektubu düzenlenmesinde ve haksız fiilde bunkanın ilgisi olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, davalı banka tarafından dava dışı Besa Ltd. Şt.ne verilen teminat mektubunun adı geçen şirket tarafından sahtesi düzenlenerek davacıya verildiği, davacının teminat mektubunun unsurlarını belirterek yaptığı müracaat üzerine davalı bankanın bu unsurları havi teminat mektubunu verdiklerini teyit ettiği, bu teyidin davacının elindeki sahte mektubu gerçek bir teminat mektubu haline dönüştürmeyeceği, gerçek mektubun daha sonra bankaya iade edilerek iptal edildiği, bankanın işlemlerinin bankacılık kurallarına uygun bulunduğu, davacının dava dışı Besa Ltd. Şti. tarafından dolandırılmış olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.

Uyuşmazlığın çözülebilmesi için garanti aktinin oluşması, sona ermesi ve olayın özelliği itibariyla teminat mektubunun teyidi üzerinde durulması gerekmektedir.

Türk Hukukunda, banka teminat mektuplarının bir garanti sözleşmesi olduğu artık yerleşmiş bulunmaktadır. ( 13.12.1967 gün, 1966/16 esas, 1967/7 karar sayılı ve 11.6.1969 gün, 1969/4-6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararları ). Garanti sözleşmesinin oluşması ise bir şekle tabi değildir, iradelerin birleşmesi yeterlidir ( Seza Reisoğlu, Garanti Mukavelesi, 1963, sy. 137-141 ). Banka teminat mektubu bir garanti sözleşmesi olarak banka ile muhataf arasındaki iradelerin birleşmesi ile banka için bir yükümlülük doğurur ( Prop. Dr. Seza Reisoğlu, Banka Teminat Mektupları ve Kontrgarantiler, 1990, sy. 35 ). O halde garanti sözleşmesinin yazılı metni ( teminat mektubu ), garanti sözleşmesinin ve kapsamının bir ispat vasıtasından başka bir şey değildir. Binnetice muhatap ( garanti alan ), usulen mümkün olan diğer herhangi bir delille garanti sözleşmesinin varlığını kanıtlayabilir. Garanti sözleşmesinin oluşması için muhatabın kabul iradesinin varlığı gereklidir. Bu kabul, açık veya zamni olabilir. Muhatap tarafından kabul edilinceye kadar bankaca düzenlenen teminat metubu bir icaptan ibaret ise de, mektubun muuhatabın eline geçmesi ve muhatapça reddedilmemiş olması zımnen kabulü oluşturur ( Prof. Dr. Seza Reisoğlu, age, 1990, sy. 35 ).

Olayda garanti sözleşmesi oluşmuş mudur? Banka, teminat mektubunu düzenledikten sonra muhataba ulaştırmak üzere lehdara vermiştir. Kural olarak bankanın, garanti sözleşmesi ihtiva eden teminat mektubunu kendi elemanları vasıtası ile muhataba ulaştırması gerekir. Ancak uygulamada, bazen muhataba iletilmek üzere teminat mektubunun lehdara teslim edildiği de görülmektedir. ( Prof. Dr. Seza Reisoğlu, age, 1990, ay. 35 ) Bu durumda lehdarın, teminat mektubunu lehdara ulaştırması ve muhatabın da teminat mektubunu alması ve reddetmemesi ile garanti sözleşmesi oluşur. Lehdar tarafından bankanın verdiği teminat mektubunun aynısı taklit edilerek sahtesinin muhataba iletilmesinin etkisi ne olabilir? Kural olarak, sahte bir teminat mektubunun bankayı bağlamaması gerekir. Ancak burada, mektubun teyid edilmiş olması hususu devreye girmektedir. Teminat mektubunun teyidi müessesesinin uygulamada kullanıldığı davalı banka vekilinin layihalarındaki beyanlarından da anlaşılmaktadır. Davacı muhatap, kendisine getirilen teminat mektubunun sıhhati yönünden tedbirli davranarak davalı bankanın bir başka şubesine yazı ile müracaat edip elindeki teminat mektubunun teyidini istemiş, bu şube de teminat mektubun veren şubeden böyle ( yani tarih, sayı, miktar ve lehdarı belirtilen şekilde ) bir teminat mektubu verilip verilmediğini soruşturmuş, olumlu cevap alması üzerine de bu hususları kayıt etmek ve teminat mektubunun şubece verildiğini teyid etmek suretiyle düzenlediği yazıyı muhataba vermiştir. Bu tarihte, asıl teminat mektubu henüz bankaya iade edilmiş değildir. Bu durumda ve işbu teyid ile şu sonuç doğmaktadır. Garanti sözleşmesi şekle bağlı olmadığına, mektubu veren banka teminat mektubunun verildiğini ve yürürlükte olduğunu kabul ettiğine, bu kabul bankanın diğer bir şubesi kararından teyid edildiğine ( ispat ), muhatap da bankanın bu irade beyanına ittila kasbedip reddetmediğine ( taklit teminat mektubunu iade etmediğine ), böylece zımni kabulünü göstermiş bulunmasına ve mektubu veren şubenin de bu suretile mektubun, muhatabın eline geçtiğini öğrenmiş olmasına göre taraflar arasında garanti sözleşmesinin oluştuğunun kabulü gerekir. Bu teyidin, teminat mektubunu veren banka şubesinden araştırılıp bilgi alınmak suretiyle verilmiş olması ve bunun sabit olması kaydıyla asıl veya taklit ( sahte ) teminat mektubunun üzerine yahut ayrı bir kağıda yazılarak verilmesinin hiçbir önemi yoktur. Hangi şekilde yapılmış olursa olsun be teyid, şekle tabi olmayan garanti sözleşmesinin oluştuğunun kanıtı niteliğindedir. Davacı elindeki taklit ( sahte ) teminat mektubunun, bu taklit aslının tıpatıp benzeri olduğu cihetle, garanti sözleşmesinin içeriğinde tesbit ve ispatı yönünden ayrıca bir hukuki değeri vardır.

Garanti sözleşmesi bu şekilde oluştuktan sonra teminat mektubu lehdarının mektup aslını bankaya iade etmesinin garanti sözleşmesi üzerindeki etkisi, diğer bir deyimle garanti sözleşmesini ortadan kaldırıp kaldırmadığı hususu üzerinde durmak gerekmektedir. Garanti sözleşmesi, garanti edilen neticenin tahakkuk etmesi ( riskin son bulması ), garanti alanın zararının tazmin edilmesi, garanti alanın garanti vereni ibra etmesi, takas, sürüle bir garanti sözleşmesi söz konusu ise risk gerçekleşmeden bu sürenin dolması gibi ve genellikle garanti sözleşmesinin niteliğine aykırı olmadıkça Borçlar Kanununun 113. ve devamı maddelerindeki borcun sukutu sebepleriyle sona erer ( seza Reisoğlu, Garanti Mukavelesi, 1963, sy. 169-171, Prof. Dr. Haluk Tandoğan, Borçlar Hukuku, Özel Borç İlişkileri, Cilt. II, 1987, sy. 881-882 ). Banka teminat mektupları verilmesi olayında da bir garanti sözleşmesi söz konusu olduğundan aynı hükümler bunlar hakkında da uygulanacaktır.

Banka teminat mektupları, kıymetli evrak niteliğinde olmadıklarından bankanın sorumluluğunun sona ermesi için mektubun mutlaka bankaya iadesi zorunlu değildir. Süreli teminat mektuplarında bu sürenin dolması ( risk gerçekleşmeden ) ve genelde muhatabın bankayı ibra etmesi veya hükümsüzlüğü tesbit eden bir mahkeme kararı gibi sebeplerle teminat mektubunun sağladığı garanti sözleşmesi sona erer. ( Prop. Dr. Seza Reisoğlu, age, 1990, sy. 167- 168 ). Ancak özellikle süreli teminat mektuplarında, süre dolmadan garanti sözleşmesinin sona ermesi için muhatabın ( garanti alanın ) bu yöndeki iradesine gerek vardır. Bu irade nasıl tezahür edecektir? Uygulamada, işlevi kalmamış teminat mektubunun muhatap tarafından bankaya verilmek üzere lehdara iade edildiği hususuna rastlanmaktadır. Hatta 13.12.1967 gün ve 16/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında dahi “borcun ödenmesi üzerine… garanti alanın, taahhüdü muhtevi mektubu veren bankya veya ona iade edilmek üzere fiili taahhüt edilen kimseye iade etmesi gerekir” denilmiştir. İçtihadı Birleştirme Kararındaki bu görüş, içeriğinde de ifade edildiği gibi borcun ödenmesi haline münhasır olmakla birlikte bu ifadeden, lehdara iade eylemi arkasında muhatabın mektubun bankaya iadesi iradesi, diğer bir deyimle sözleşmenin sona erdiği ve bankayı ibra eylediği iradesinin mevcut olduğu varsayımına dayandığının baku.u gerekir. Burada muhatabın, iradesini nakletmek üzere lehdarı vekil tayin ettiğinden söz edilebilir.

Süresi dolmamış ve henüz garanti taahhüdünün devam ettiği bir dönemde garanti sözleşmesinin sona ermesinin ancak muhatabın ( garanti alanın ) bu yönde oluşan iradesine bağlı olduğuna değinmiştik. Öğretide ve genelde bu husus “… muhatabın bankayı ibra etmesi veya rizikonun sona erdiğini ikrar etmesi…” şeklinde ifade edilmektedir. ( Prof. Dr. Seza Reisoğlu, age, 1990, sy. 167 ). Süresi dolmadan bizzat muhatap tarafından mektubun bankya iade edilmesi durumunda muhatabın garanti sözleşmesinden dolayı bankayı ibra ettiği iradesinin mevcut olduğunun kabulü gerekir. Aynı irade ile muhataf tarafından mektubun lehdara iadesi de aynı sonucu doğurur. Muhatabın böyle sözleşmeye son verme veya bankayı ibra etme gibi bir iradesi mevcut olmadan teminat mektubunun şu veya bu şekilde lehdar tarafından ele geçirilip bankaya iadesi halinde aynı sonuca varmak mümkün müdür? Buna, olumsuz cevap vermek gerekir. Çünkü bu durumda, muhatabın o yönde bir iradesi mevcut değildir. Doğaldır ki, muhatap ile lehdar arasında bu durumda bir vekalet ilişkisinin varlığından da bahsedilemez.

O halde, açıklanan tüm bu nedenlerle davacı muhatap ile davalı banka arasında bir garanti sözleşmesinin oluştuğunun ve devam ettiğinin, rizikonun gerçekleştiğinin ve bankanın teminat mektubu bedelini ödemesi gerektiğinin kabulu doğru olur.

Diğer yandan, mektubu veren banka şubesi yetkililerinin, mektubun buhatabın eline geçtiğine, mektubu teyid eden diğer şubenin sorması ile muttali olduğuna, böylece mektubun yürürlüğe girdiğini öğrenmelerine rağmen bundan çok kısa bir süre sonra mektup aslının lehdar tarafından iade maksadıyla getirilmesi karşısında tedbirli davranarak durumu muhataptan sormamakla ve muhataptan bu hususta belge getirilmesini istememekle de kusurlu davranmışlardır. Esasen bankaların, teminat mektuplarının muhatap tarafından iadesi sırasında sadece teminat mektubunun iadesini kabul ile yetinmemeleri ayrıca muhataptan iade sebebini belirten bir belge de almaları hem hukuka daha uygun, hem de bu dava konusunda olduğu gibi benzer uyuşmazlıkların çıkmasını engelleyici ve tedbirli bir davranış olur.

Her ne kadar mahkemece dava, başlangıçta haksız fiile dayalı bir tazminat davası olarak nitelendirilmiş ise de gerek davacının garati sözleşmesine de dayanmış olması, gerekse mahkemece “davacı elindeki sahte teminat metubu davalının teyidi ile gerçek bir teminat mektubuna dönüşmez” denilmesi ve teminat ve teminat mektubuna dayanak davacının mektubun paraya çevrilmesini isteyebileceği, şeklindeki bilirkişi kurulu görüşüne iştirak edilmediğinin, açıklanması karşısında mahkemenin taraflar arasındaki garanti sözleşmesi ilişkisini de inceleyecek bir sözleşme ilişkisi bulunmadığı gerekçesiyle de davayı reddetmiş olduğunun kabulü gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün, temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, vekili gelmediğinden davacı yararına duruşma vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz edene iadesine 27.12.1990 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY YAZISI ( 1 )

Davacı vekili, dava dilekçesinde teminat mektubundan ( 1 ) ve ( 2 ) numaralı bendelirned bahsetmiş ve aynı dilekçenin ( 3 ) numaralı bendinde teminat mektubunun sahteliği kabul edildikten sonra banka görevlilerince sahte teminat mektubuna teyid verilmek uretiyle mektup lehdarının haksız fiiline iştirak edildiği maddi vakıasına dayanılmış aynı dilekçenin ( 4 ) numaralı bendinde de barka görevlilerinin haksız fiillerine dayanarak meydana gelen zararın tazminin davalı bankadan tahsilini talep ve dava etmiştir. Ancak, davacı vekili 5.8.1988 tarihli cevaba cevap layihasında bu defa haksız fiil iddiasından vazgeçerek, teminat mektubunun geçerli olduğunu, davalı bankanın bu sözleşmeden tek yanlı olarak dönemeyeceğini ileri sürerek davasını sözleşme ilişkisinden doğan alacağın tahsiline dönüştürmüş blunmaktadır.

Davalı vekilince ise, bu layihaya karşı verilmiş olan 15.9.1988 günlü dilekçede iddianın değiştirilmesine usulen karşı çıkılmamış ve işin esasına ilişkin savunma yapılmış olmakla, davacının iddiasını sözleşme ilişkisine dayandırdığını zımnen kabul edilmiş bulunmaktadır. Bu durum karşısında mahkemece, davanın esasının sözleşme ilişkisi çerçevesinde incelenerek hasıl olacak sonuc çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, bu husus gözden kaçırılarak davanın haksız fiil hukuki esaslarına göre çözümlenrek, reddolunması doğru değildir.

Dairemizce öncelikle ele alınması gereken bu usül orunu incelenerek, kararın sadece bu gerekçe ile bozulması gerekirken, mahkemece sözleşme ilişkisi incelendiğinden bahisle sözleşme ilişkisi yönünden esasına girilerek bozma yapılmış olmasını usul hükümleri çerçevesinde isabetli görmediğinden, sayın çoğunluğun işin esasına ilişkin bozma nedenlerine ( henüz incelenen safhasına gelinmediğinden ) katılmıyorum.

KARŞI OY YAZISI ( 2 )

Sayın I. Ulaş’ın karşı oy gerekçesine aynen katılıyorum, çoğunluğun işin esasına ilişkin bozma nedenlerine karşıyım.

İlgili Yazılar

whatsappdestek iletişim iletişim