Hafta İçi : 09:00-18:00
·

Vekalet Görevinin Kötüye Kullanılması

 

Vekil, vekalet akdi çerçevesinde edimini ifa ederken gereken özeni göstermek zorundadır. Güven ilişkisinin en yoğun olduğu akit tiplerinden biri olan vekalet akdinde, vekilin üstlendiği iş ve edimleri sadakat ve özen yükümlülüğüne uygun olarak yerine getirmesi kanundan doğan bir zorunluluktur.

 

TBK MADDE 506

Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.

Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.

Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.

 

Vekil, aradaki güven ilişkisinin en yoğun olduğu akit türü olan vekalet sözleşmesinde, vekalet verenin iradesine uygun davranmakla yükümlüdür. Vekil, vekalet verenin iradesine ve yararına uygun davranmazsa bu görevi kötüye kullanma kapsamında değerlendirilecektir. Bu durumda vekilin sorumluluğu gündeme gelecektir.

 

 

VEKALET SÖZLEŞMESİNİN KAPSAMI

 

TBK MADDE 504

Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir.

Vekâlet, özellikle vekilin üstlendiği işin görülmesi için gerekli hukuki işlemlerin yapılması yetkisini de kapsar.

Vekil, özel olarak yetkili kılınmadıkça dava açamaz, sulh olamaz, hakeme başvuramaz, iflas, iflasın ertelenmesi ve konkordato talep edemez, kambiyo taahhüdünde bulunamaz, bağışlama yapamaz, kefil olamaz, taşınmazı devredemez ve bir hak ile sınırlandıramaz.

 

**Vekâletin sözleşmesinin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. Vekâlet, özellikle vekilin üstlendiği işin görülmesi için gerekli hukuki işlemlerin yapılması yetkisini de kapsar.

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2003/1-323 K. 2003/318 T. 30.4.2003

“…Vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu gözardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin birinci fıkrası uyarınca sorumlu olur…”

 

 

VEKİLİN YÜKÜMLÜLÜKLERİ

 

  • Verilen Talimata Uygun İfa Borcu.

Vekil, vekâlet verenin açık talimatına uymakla yükümlüdür. Ancak, vekâlet verenden izin alma imkânı bulunmadığında, durumu bilseydi onun da izin vereceği açık olan hâllerde, vekil talimattan ayrılabilir. Bunun dışındaki durumlarda vekil, talimattan ayrılırsa, bundan doğan zararı karşılamadıkça işi görmüş olsa bile, vekâlet borcunu ifa etmiş olmaz.

 

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2017/13-628 K. 2019/1052 T. 10.10.2019

“…Dava, taraflar arasındaki vekalet sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin olup, vekalet sözleşmesinin en önemli unsurları arasında; vekilin talimata uygun hareket etme borcu, özen borcu ve hesap verme borcu gelmektedir. Vekalet sözleşmesinde vekilin hesap verme borcu, vekalet sözleşmesinin kurulmasıyla birlikte doğup; işin vekil tarafından yürütülmesi sırasında ve sona ermesinde de devam etmektedir. BK’nun 392.maddesi hükmü gereğince vekil, talep üzerine yaptığı işin hesabını vermeye ve müvekkili nam ve hesabına edindiği her şeyi iade etmeye, iade edinceye kadar da almış olduğu şeyleri saklamaya zorunludur. Bu nedenle de vekilin aldıklarını geri verme borcunda zamanaşımı, vekilin hesap vermesi ile işlemeye başlar…”

 

 

YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ E. 2016/10648 K. 2019/4989 T. 16.4.2019

“…Davalı …, zamanaşımının dolduğunu ileri sürmüş; esastan davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, TBK nun 126(1)-5 maddesinde vekalet sözleşmesinden doğan alacakların 5 yıllık zaman aşımına tabi olduğu, taşınmazın satışının 07/10/2005 tarihinde yapıldığı, tüm dosya kapsamı ile satıştan davacı tarafın haberdar olduğu, dava tarihinin ise 02/09/2013 olduğu dikkate alınarak dava tarihi itibariyle zaman aşımı süresi dolmakla davalı … hakkında açılan davanın zaman aşımı nedeni ile reddine karar verilmiştir. Dava, vekâlet sözleşmesine dayanılarak yapılan taşınmaz satışından kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkindir. Davacının, davalıya 29.08.2005 tarihinde satışa konu taşınmazlardaki kendi hissesine düşen kısmı satması için vekaletname verdiği, davalının da, taşınmazın 07.10.2005 tarihinde diğer davalı …’e satışını yaptığı dosya kapsamı ile sabittir. Vekâlet sözleşmesinin en önemli unsurları arasında, vekilin talimata uygun hareket etme borcu, özen borcu ve hesap verme borcu gelmektedir. Vekalet sözleşmesinde vekilin hesap verme borcu vekalet sözleşmesinin kurulmasıyla birlikte doğup, işin vekil tarafından yürütülmesi sırasında ve sona ermesinde de devam etmektedir. BK.nun 392.maddesi (TBK. 508. maddesi) hükmü gereğince vekil, talep üzerine yaptığı işin hesabını vermeye ve müvekkili nam ve hesabına edindiği her şeyi iade etmeye, iade edinceye kadar da almış olduğu şeyleri saklamaya zorunludur. Bu nedenle de vekilin aldıklarını geri verme borcunda zamanaşımı vekalet sözleşmesi sürdükçe işlemez. Bir başka deyişle iade borcunda muacceliyet, vekilin hesap vermesi veya sözleşme ilişkisinin bitmesi ile başlar. Nitekim Hukuk Genel Kurulu’nun 2011 tarih ve 2011/13-161 esas ve 2011/276 karar sayılı ilamı da bu yöndedir. Somut olayda, davalı vekil hesap verme yükümlülüğünü davanın açıldığı 02.09.2013 tarihinden önce yerine getirdiğini ispat edemediğinden zamanaşımının başlangıç tarihinin davanın açıldığı tarih olduğu ve davanın zamanaşımı süresi içerisinde açıldığının kabulü gerekir. O halde, mahkemece, işin esasına girilip taraf delilleri toplanarak hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir…”

 

  • Vekilin Şahsen İfa, Sadakat ve Özen Gösterme Borcu.

Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.

Vekil, yetkisi dışına çıkarak işi başkasına gördürdüğünde, onun fiilinden kendisi yapmış gibi sorumludur. Vekil başkasına vekâlet vermeye yetkili ise, sadece seçmede ve talimat vermede gerekli özeni göstermekle yükümlüdür. Vekâlet veren, her iki durumda da vekilin kendi yerine koyduğu kişiye karşı sahip olduğu hakları, doğrudan doğruya o kişiye karşı ileri sürebilir.

 

 

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2017/1-1217 K. 2021/687 T. 3.6.2021

“…Sadakat borcu kavramı, vekilin gerek vekaletin ifası sırasında gerekse sonrasında kendisine duyulan güvene uygun olarak müvekkilinin menfaatlerini sözleşme ile güdülen amaç çerçevesinde koruma ve kendi menfaatini müvekkilinkine tabi kılma yükümlülüğünü ifade eder. Vekilin iş görme ile hedeflenen sonucun başarılı olması için hayat deneylerine ve işlerin normal akışına göre gerekli girişim ve davranışlarda bulunması ve başarılı sonucu engelleyebilecek davranışlardan kaçınması ise özen borcunun konusunu oluşturur. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanlarda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır. Bu nedenle vekil üzerine aldığı işi ifa ederken aynı şartlar altında iş gören basiretli, özenli bir vekil gibi hareket etmelidir.

Yukarıdaki hükümler uyarınca vekilin, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altında olacağı açıktır. Vekaletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse TBK’nın 504/1. maddesi uyarınca görülecek işin niteliğine göre belirlenir. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur.

Vekil bu yükümlülüğünü yerine getirmediği, özellikle vekaleti kasten vekil edenin zararına, kendisinin veya başka birinin yararına kullandığı takdirde vekalet sözleşmesinin kötüye kullanılması söz konusu olabilir. Dolayısıyla böyle bir durumda vekil eden zararlandırılırken, vekil çok zaman kendisine veya başka bir kimseye çıkar sağlamaktadır. Oysa ki, sadakat ve özen borcunun temel amacı başkası adına iş gören kimsenin yetkisini kötüye kullanma riskini önlemektir. Vekalet sözleşmesi, güven esasına dayalı bir iş görme edimi ihtiva ettiğinden bu güvenin korunması her şeyden önce TBK’nın 506. ( BK’nın 390. ) maddesinin bir gereği olduğu gibi 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun ( TMK ) 2. maddesinde ifadesini bulan dürüstlük kuralının da bir gereğidir…”

 

Uygulamada vekaletin kötüye kullanılması durumlarının, özellikle vekilin satmakla yetkili kılındığı bir taşınmazı rayiç değerine nazaran çok düşük bir bedelle satarak devrettiği hallerde yoğunlaştığı görülmektedir. Ancak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 19.12.2019 tarihli ve 2017/1-1272 E., 2019/1399 K. sayılı kararında da vurgulandığı gibi malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermeyecektir. Vekilin, vekalet sözleşmesinde belirtilen yetkilerin dışına çıkması, vekil edenin talimatına uygun hareket etmemesi ve onun yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapması durumunda yukarıda saydığımız maddeler uyarınca sorumlu olacağı açıktır.

***Diğer taraftan vekalet görevinin kötüye kullanılması halinde vekilin üçüncü kişilerle yaptığı işlemlerin vekalet veren açısından bağlayıcı olup olmayacağı sorunu ile de karşılaşılmaktadır. Bu durumda, vekil ile sözleşme yapan kişi iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil, vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

***Ancak üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa, vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK’nın 2. maddesindeki dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi emredici nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden göz önünde tutulması zorunludur.

 

  • Vekilin Hesap Verme Borcu.

Vekil, vekâlet verenin istemi üzerine yürüttüğü işin hesabını vermek ve vekâletle ilişkili olarak aldıklarını vekâlet verene vermekle yükümlüdür. Vekil, vekâlet verene tesliminde geciktiği paranın faizini de ödemekle yükümlüdür.

 

YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ E. 2020/8310 K. 2021/8433 T. 14.9.2021

“…İleri sürülüş şekli ve dayanılan olgular çerçevesinde, davacının isteminin, davalının vekalet görevini kötüye kullanması, özellikle de vekilin özen ve sadakatle iş görme ve hesap verme yükümlülüğüne aykırı davranması hukuksal nedenine dayandırıldığı açıktır. Gerçekten de vekil, vekaleti iyi bir surette ifa ile yükümlüdür. Başka bir ifade ile, müvekkilin kendisine verdiği görevi özen ve sadakatle ifa etmek yükümlülüğü altındadır. Öte yandan, müvekkilin talebi üzerine, yapmış olduğu işin hesabını vermekle, her ne nam ile olursa olsun, almış olduğu şeyi müvekkile tediye etmekle yükümlüdür (TBK 508 madde). Vekilin hesap verme yükümlülüğüne, üçüncü kişilerden aldığı değerler öncelikle dahildir. Belirtilen yükümlülüklere aykırı davranılması halinde vekilin, müvekkile karşı, onun bu yüzden uğradığı zararı tazmin yükümlülüğünün ortaya çıkacağı da çok açıktır. Vekilin hesap verme borcu, vekalet sözleşmesinin kurulmasıyla birlikte doğup, işin vekil tarafından yürütülmesi sırasında ve sona ermesinde de devam etmektedir. Vekilin aldıklarını geri verme borcunda muacceliyet, vekilin hesap vermesi veya sözleşme ilişkisinin bitmesi ile başlar…”

 

  • Edinilen Hakların Vekalet Verene Geçişi.

Vekilin, kendi adına ve vekâlet veren hesabına gördüğü işlerden doğan üçüncü kişilerdeki alacağı, vekâlet verenin vekile karşı bütün borçlarını ifa ettiği anda, kendiliğinden vekâlet verene geçer. Vekilin iflası hâlinde vekâlet veren, bu alacağın kendisine geçmiş olduğunu iflas masasına karşı da ileri sürebilir. Vekâlet veren, vekilin kendi adına ve vekâlet veren hesabına edinmiş olduğu taşınır eşyanın iflas masasından ayrılarak kendisine verilmesini isteyebilir. Vekilin sahip olduğu hapis hakkından iflas masası da yararlanır.

 

VEKALET GÖREVİNİN SONA ERMESİ

Vekâlet veren ve vekil, her zaman sözleşmeyi tek taraflı olarak sona erdirebilir. Ancak, uygun olmayan zamanda sözleşmeyi sona erdiren taraf, diğerinin bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür.

Sözleşmeden veya işin niteliğinden aksi anlaşılmadıkça sözleşme, vekilin veya vekâlet verenin ölümü, ehliyetini kaybetmesi ya da iflası ile kendiliğinden sona ermiş olur. Vekâletin sona ermesi vekâlet verenin menfaatlerini tehlikeye düşürüyorsa, vekâlet veren veya mirasçısı ya da temsilcisi, işleri kendi başına görebilecek duruma gelinceye kadar, vekil veya mirasçısı ya da temsilcisi, vekâleti ifaya devam etmekle yükümlüdür.

 

***Vekilin sözleşmenin sona erdiğini öğrenmeden önce yaptığı işlerden, vekâlet veren ya da mirasçıları sözleşme devam ediyormuş gibi sorumludur.

 

VEKALET GÖREVİNİN KÖTÜYE KULLANILMASINDA ZAMANAŞIMI

Vekalet görevinin kötüye kullanılması nedenine dayalı hak talepleri, herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye tabi değildir.

YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ E. 2021/6752 K. 2021/5259 T. 7.10.2021

“…Kabule göre de; vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tazminat istekleri herhangi bir hak düşürücü ve zamanaşımı süresine tabi olmamasına rağmen, tazminat isteği yönünden zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle ret kararı verilmesi de hatalıdır…”

 

 

VEKALET GÖREVİNİN KÖTÜYE KULLANILMASI NEDENİYLE TAPU İPTAL VE TESCİL DAVASI

 

Üçüncü kişiler iyi niyetliyse yani vekalet görevinin kötüye kullanıldığını bilmiyor veya bilmeleri gerekmiyorsa, vekalet görevinin kötüye kullanılması taraflar arasındaki bir iç mesele olarak kalır. Ancak üçüncü kişilerin kötü niyetli olduğu durumda yani vekilin görevini kötüye kullandığını üçüncü kişi biliyorsa, tapudaki tescil yolsuz tescil olacaktır. Bu durumda vekalet veren kişi, yolsuz tescilin iptali için tapu iptal ve tescil davasını açabilecektir.

 

***Vekalet görevinin kötüye kullanılmasında ispat yükümlülüğü, vekalet görevinin kötüye kullanıldığını iddia eden tarafa aittir.

İlgili Yazılar

whatsappdestek iletişim iletişim