Hafta İçi : 09:00-18:00
·

TİCARİ DEFTERDE YER ALMAYAN SENEDİN DELİL NİTELİĞİ

Ticari Defterde Yer Almayan Senedin Delil Niteliği

 

HMK MADDE 222

(1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.

(2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.

(3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.

 (4) Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.

(5) Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.

 

Yukarıdaki kanun maddesinde ticari defterlerin ibrazı ve delil olması anlatılmaktadır.

***Buna göre, ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz. Buradan şu sonuca varılacaktır ki, taraflar arasında tanzim edilen bir fatura vs. (senet)in sebebiyet verdiği bir uyuşmazlık söz konusu olduğunda, ticari defterlerin herhangi bir kayıt içermemesi halinde, bu ticari defterler sahibi lehine delil olarak kullanılamayacaktır.

 

YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ E. 2020/4688 K. 2021/6284

 

“…Ancak, davalı taraf alacağına dayanak olarak açık-cari hesap ilişkisini göstermiş olup, bahsi geçen faturalar dışında BA-BS formlarında yer almayan 5.000.- TL’den az miktarlı faturalara da alacak kapsamında dayanıldığının davalı kayıtlarında belirtilmiş olması ve de ayrıca davalının ticari defterlerinin usulüne uygun tutulmaması nedeniyle 6100 Sayılı HMK’nın 222. maddesi uyarınca kendi lehine delil oluşturmayacağı da birlikte değerlendirildiğinde davalı alacağın varlığını ve alacaklı olduğunu dosya kapsamı itibariyle kesin delillerle ispatlayamamıştır. Açıklanan nedenlerle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yetersiz ve hatalı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, hükmün davacılar yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir…”

 

 

***Eğer söz konusu senet bir kambiyo senediyse, kambiyo senetlerinin kendine has özelliklerinden biri de mücerret olmasıdır. Yargıtay’ın içtihadına göre, senetlerin mücerretliği(soyutluğu) ilkesi gereği ticari defterlere başvurulması talebinin reddi gerekecektir.

YARGITAY 19.  Hukuk Dairesi 2018/997 E. 2019/5542 K.

 

MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi  Taraflar arasındaki menfi tespit davası hakkında Aybastı Asliye Hukuk Mahkemesi’nden ( Tic. Mah. Sıf. ) verilen davanın reddine yönelik 2016/172 esas ve 2017/119 karar sayılı ve 20.06.2017 tarihli hükme karşı davacılar vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması sonucunda Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi tarafından verilen davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik kararın davacılar vekilince temyiz edilmesi üzerine temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü. – KARAR – Davacılar vekili, davacıların, davalının takibe koymuş bulunduğu senet karşılığında hiçbir borcu bulunmadığını, davalının takibe konu senedin sol kenarında “deftere yazdım” demek sureti ile defter kayıtlarında yazılı bulunan mal alışverişinden kaynaklı alacak iddia ettiğini, senet metninde bedeli malen alınmıştır yazılı olduğunu, davalının senette alacaklı sıfatı olmadığını, senedin ön yüzünde alacaklı olarak …’ın göründüğünü, arka tarafında ise birinci sırada …’nun alacaklı ve senet hamili olarak göründüğünü, senedi davalı …’a ciro ettiğini, ciro silsilesinin koptuğunu ileri sürerek takibe konu 17.01.2012 tanzim tarihli, 17.06.2015 vadeli 42.000 TL’lik senet ve takibe konu ferileri ile ilgili olarak davalıya 46.266,73 TL borçlu olmadığının tespitine ve kötü niyetli takip yapan davalının %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacıların kayıtsız şartsız borç ikrarı niteliğinde olan kambiyo senedini ödediklerini yazılı belge ile ispat etmeleri gerektiğini, “malen” ibaresi bulunan bir bonoda malın teslim alındığını, borçlu tarafından ikrar edildiğini, alacaklının teslim ettiğini kanıtlamak yükümlülüğü olmadığını ileri sürerek davanın reddine, takip konusu alacağın %20 si oranında tazminata hükmedilmesini istemiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, takibe konu bonoda ”malen” kaydı bulunup, bu durumda bonolarla ilgili malların verilmediği hususunda ispat yükünün davacı borçluya ait olduğu, davacı borçlunun iddiasını ancak yazılı deliller ile ispat edebileceği, takip konusu bononun davalının ticari defterlerinde kayıtlı olmaması veya defterlere göre davalının davacıdan alacaklı olduğu anlaşılmasa dahi kambiyo senetlerinin mücerretliği ilkesi gereği davalının ticari defterinin incelenmesi talebinin reddedildiği gerekçesiyle davanın reddine ve İİK’nın 72/4 maddesi gereğince takip durmadığından davalı vekilinin kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekilince istinaf edilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesince, dava konusu senette ilk cironun lehtara ait olmaması, çekin ikinci cirantası lehtarın olması, adı geçen ciro zincirinde yer alması nedeniyle, ciro zincirindeki bozukluğun lehtar ile keşideci arasındaki ilişkiyi etkilemediği, dolayısıyla, lehtarın cirosu ile yetkili hamil olan takip alacaklısının keşideciyi takip etmesinde bir engel bulunmadığı yönündeki Yargıtay içtihatları da dikkate alındığında davacıların ciro zincirindeki bozukluğa dayanarak menfi tespit davasının red edilmesinde usule aykırı bir hususun olmadığı, davacının mal teslimi yapılmadığına ilişkin gerekçesinin ise senedin malen kaydıyla düzenlenmesi karşısında birlikte malın teslim alındığı karinesinin mevcut olmadığı, bu nedenle davacının malı teslim almadığını yazılı delille ispat etmesi gerektiği, dosyada da bu hususta yazılı bir delilin bulunmadığı gerekçesiyle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara, kararın maddi hukuka ve muhakeme hukukuna uygun olmasına ve özellikle davacı …’ın avalist olmasına göre davacılar vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi’nin 2017/892 esas ve 2017/872 karar ve 06.11.2017 tarihli hükmünün ONANMASINA, dosyanın Aybastı Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine, aşağıda yazılı onama harcının temyiz eden davacılardan alınmasına, 12/12/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.

 

 

***HMK’nın 222. Maddesine göre, taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır” şeklinde düzenleme mevcuttur.

 

6100 sayılı HMK hükümlerine göre Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir. Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.

 

***Üçüncü kişilerce ileri sürülen fakat şirketin ticari defterlerinde yer almayan senet, HMK’ya göre kesin delil etkisine haizdir. Elinde senet bulunan üçüncü kişi, senedi davaya konu yapabilecektir. Eğer senet, şirketin defter kayıtlarının aksinin ispatını sağlayabilirse, bu defter kayıtları artık sahibi veya halefleri lehine delil olarak kabul edilemeyecektir.

Bir hukuki uyuşmazlıkta taraflar, kendilerinin veya karşı tarafın delil olarak dayandıkları ve ellerinde mevcut tüm belgeleri mahkemeye ibraz etmek zorundadır. Tacirler tarafından tutulan defterler usulüne uygun tutulsun veya tutulmasın sahibi aleyhinde delil olarak değerlendirilebilecektir.

Konuya ilişkin diğer Yargıtay kararları:

 

YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİ Esas: 2016/4087 Karar : 2017/261 

Bu kurallar birlikte değerlendirildiğinde ticari davalarda yani iki tarafın tacir olduğu ve dava konusunun ticari işletmeleri ile ilgili olduğu davalarda ticari defterler ile sözleşme ilişkisinin veya alacak miktarının ispatı mümkündür. Ticari defterler kesin delillerdendir. Yasada delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatı gerektiği düzenlenmiş olduğundan, yasanın ticari defterleri kesin delil olarak düzenlediği açıkça anlaşılmaktadır. Ticari defterler kesin delillerden ise de ancak HMK 222. maddedeki koşullar çerçevesinde ispat aracı olabilir. Ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması gerekir. Bir taraf kendi defterlerine delil olarak dayanmış ise karşı tarafın ticari defterlerine dayanılmamış olsa da karşı taraf defterlerinin incelenmesi zorunludur. Çünkü tarafın ticari defterleri yasada belirtildiği üzere karşı tarafın ticari defterleri ile uyumlu olduğu takdirde lehine delil olabilecektir. Karşı taraf defterleri incelenmediği takdirde dayanan tarafın kendi defterindeki kayıtların lehe delil olması mümkün değildir. Davacının da bu durumu bilerek ticari defterlere delil olarak dayandığı ve karşı tarafın ticari defterlerinin de incelenmesini istediği kabul edilmelidir. Aksinin kabulü halinde davacının ticari defterleri tek başına delil niteliği taşımadığından dayanılan böyle bir delilin incelenmesine gerek de olmayacaktır. Karşı taraf ticari defterlerini sunar ise birlikte incelenip değerlendirildiğinden delil olup olmadığı sonucuna göre değerlendirilebilecektir. Karşı taraf ticari defterlerini sunmadığı takdirde ise bu davranışı ile kendi ticari defterlerinin davacı defterleri ile uyumlu olup olmadığının incelenmesine engel olduğundan, engel olduğu sonucun varlığını kabul etmiş sayılmalıdır. Tacir olup ticari defter tutmak zorunda olan taraf, ticari defterleri bulunmadığını ileri süremeyeceğinden verilen kesin süreye rağmen ibraz etmediği takdirde, belgenin elinde olmadığına dair yemin etmesine gerek olmaksızın HMK 220/3. madde gereğince sunmaktan kaçındığı belgelerdeki (ticari defterlerindeki) kayıtların, karşı taraf defterindeki kayıtlara uygunluğunu mahkeme kabul edebilir. Aksinin kabulü durumunda; karşı tarafın ticari defterlerini sunmaması halinde sunan tarafın muntazam tutulmuş ticari defterlerinin lehe delil olarak kabul edilemeyeceği şeklinde bir sonuç ortaya çıkar ki bu ticari defterleri ve karşı taraf elinde olduğu ileri sürülen belgeleri delil olarak kabul edip sunulmaması halinde sonuçlarını belirleyen HMK`ndaki açık düzenlemelere aykırı bir yorum olacaktır.

Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece taraflara ticari defterlerini sunmaları için süre verilmiş olup davacı defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucu alınan bilirkişi raporu ile talep edilen alacağın varlığı kanıtlanmıştır. Davalı defterlerini sunmayarak davacının ticari defter kayıtlarının HMK 222. maddeye göre lehine delil oluşturup oluşturmadığının tam olarak incelenebilmesine engel olduğundan sunulmayan ticari defterlerinde de davacının alacaklı olduğuna dair kayıtların mevcut olduğu halde sunulmadığının ve bunun sonucunda da davacı incelenen defter kayıtlarının davacı lehine delil oluşturduğunun kabulü gerekir. Bu durumda ticari defter kayıtları ile alacağın varlığı ispatlandığı halde davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.

Mahkemece yapılması gereken iş talep edilen alacağın kanıtlandığı ancak icra inkar tazminatı talep etme koşullarının gerçekleşmediği gözetilerek hüküm kurmak olduğu halde yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığından kararın temyiz eden davacı yararına bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda 1. bentte yazılı nedenlerle davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, 2. bent uyarınca kabulü ile hükmün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine oybirliğiyle karar verildi.

 

 

YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ Esas: 2014/23051 Karar: 2016/15800 

Davacı üçüncü kişi, çalıştırdığı işyerinde haciz yapıldığını, haczedilen menkullerin kendisine ait olduğunu iddia ederek davanın kabulüyle haczin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı alacaklı vekili, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece, toplanan delillere göre: Haczin takip borçlusu tarafından işletilen işyerinde yapıldığının sabit olduğu, mülkiyet karinesinin borçlu dolasıyla alacaklı yararına olduğu, üçüncü kişi konumunda bulunan davacının ise mülkiyet karinesinin aksini ispat külfeti altında bulunduğu, dava dilekçesi ekinde belge ibraz edilmediği, icra dosyasına sunulan faturaların her zaman tanziminin mümkün olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı kişi tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, üçüncü kişinin 96 vd. maddelerine dayalı olarak açtığı istihkak davasıdır.

Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş ise de yapılan inceleme ve araştırma karar vermeye yeterli değildir. Dosya kapsamındaki delillere ek olarak, 6100 Sayılı HMK’nun 31, 222. maddeleri uyarınca davacı kişiye ait faturalar ile fatura dip koçanları, varsa banka ödeme kayıtları, davacı kişinin mahcuzu satın aldığı şirketlerin ticari defterleri de incelenmek suretiyle uzman bilirkişi raporu hazırlanması, haczedilen mahcuzların davacının dayandığı faturada belirtilen makine olup olmadığı, fatura bedellerine ait ödemelerin mahcuzu satan şirket ticari defterlerinde kayıtlı olup olmadığı bu faturaların dava dışı satıcı firmanın ilgili yıla ait ticari defterlerine işlenip işlenmediği, işlenmişse bu defterlerin usulune uygun tutulup tutulmadığı, açılış ve kapanış tasdiklerinin yapılıp yapılmadığı hususlarının açıklığa kavuşturulması bu doğrultuda elde edilen bilgilerin dosyada bulunan diğer delillerle birlikte değerlendirilerek, oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ve hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan sebeplerle davacı üçüncü kişinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün 366. ve 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve taraflarca 366 maddesi gereğince karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istenmesi halinde temyiz edene iadesine, 01.12.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

 

 

# Ticari Defterde Yer Almayan Senedin Delil Niteliği Ticari Defterde Yer Almayan Senedin Delil Niteliği Ticari Defterde Yer Almayan Senedin Delil Niteliği

İlgili Yazılar

whatsappdestek iletişim iletişim