Hafta İçi : 09:00-18:00
·

İİK m.44’e göre; ticareti terk eden bir tacir 15 gün içinde keyfiyeti kayıtlı bulunduğu ticaret siciline bildirmeye ve bütün aktifini, pasifini, alacaklılarının isim ve adreslerini gösteren bir mal beyanında bulunmaya mecburdur. Keyfiyet ticaret sicili memurluğunca ticaret sicili ilanlarının yayımlandığı gazetelerde ve alacaklıların bulunduğu yerlerde de mutat ve münasip vasıtalarla ilan olunur. İlan masraflarını ödemeyen tacir beyanda bulunmamış sayılır.

Ticareti terk eden tacirin bildirimini takriben tacir hakkında 1 yıl süre ile iflas yoluyla takip yapılabilmektedir. Bu durumda ticareti terk ettiğini bildirmeyen tacir hakkında bu 1 yıllık süre başlamamış olacaktır. Ayrıca mal bildirimden itibaren 2 ay süreyle haczedilebilir mallarını tacir tasarruf edemez. Ancak bozulmaya maruz kalan veya muhafazası masraflı olan yahut 2 aylık bekleme süresi içerisinde değeri önemli ölçüde düşme ihtimali olan mallar hakkında, tacirin talebi üzerine, malların satılmasına ve bedelinin bir bankaya depo edilmesine karar verilebilir. Tüm bunların yanında kanunda belirlen işlemleri yapmayan yada eksik yapan tacir bundan zarar gören alacaklının şikayeti üzerine 3 aydan 1 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak burada özellikle belirtmekte fayda vardır ki, tacirin cezalandırılabilmesi için alacaklının mutlaka zarar görmüş olması gerekir. Alacaklının zarar görmediğini ispat etme yükü tacir borçluya aittir. Ticareti terk eden kötü niyetli borçluların iş yerlerini terk ederek, ellerindeki mallarını başkalarını devrederek alacaklılarını zarara uğratmalarını engellemek amacıyla düzenlenmiş bir hükümdür.

Fiilin öğrenilmesinden itibaren 3 ay içinde ve her halükarda gerçekleşme tarihinden itibaren 1 yıl sonra dava hakkı düşer.

TTK’da ticaret şirketlerinin sona ermesi ve tasfiyesine ilişkin getirilen bazı hükümlerle de ticareti terk eden tüzel kişi tacirlerin alacaklılarını kötü niyetli davranışlarıyla zarara uğratmasını önüne geçilmeye çalışılmıştır. Ancak 6728 sayılı kanun ile yapılan düzenlemede TTK hükümlerine uygun olarak tasfiye edilen anonim ile limited şirketler hakkında artık ticareti usulüne aykırı olarak terk etme suçunun isnat edilmesi ve bu şirketlerin yönetim organı üyeleri ile yasal temsilcileri hakkında ticareti terk suçundan dolayı ceza uygulanması ortadan kaldırılmıştır.

Ticareti terk suçunun sadece gerçek kişi tacirler mi yoksa tüzel kişiler içinde mi geçerli olduğu uzun süre tartışma konusu olmuşken Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2011/509 Esas, 2012/30 Karar, 14.2.2012 tarihli kararıyla bu tartışma da sona ermiştir. İlgili karar şu şekildedir;

..Uyuşmazlık; Türk Ticaret Kanunu’nun 136. maddesinde sayılan ticari şirketlerin müdür veya yetkililerinin, İcra ve İflas Yasası’nın 337/a maddesinde düzenlenen ticareti terk suçunu işlemelerinin olanaklı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Tacir sayılan limited şirketlerin, temsil ve idareye yetkili müdürlerinin, şirketin ticareti terk etmeleri halinde İcra İflas Yasası’nın 44. maddesindeki yükümlülükleri yerine getirmeyeceklerine ilişkin bir istisna getirilmediğine göre, tıpkı gerçek kişi tacirler gibi aynı Yasanın 337/a maddesi uyarınca cezalandırılmalarına da bir engel bulunmamaktadır. Diğer yandan, İİY’nın 44. maddesinde yapılan değişikliğin “ticareti terk eden kötü niyetli borçluların” bu davranışlarının önlenmesi amacıyla yapıldığı da gerekçede açıkça ifade edilmektedir. Adresin değiştirilmesi olgusunun tek başına ticaretin terk edildiği anlamına gelmeyeceği de göz önüne alınarak, sanığın müdürü olduğu şirketin ticareti terk edip etmediğinin araştırılması ve sonucuna göre, şirketin müdürü olan sanık açısından İİY’nın 337/a maddesinde düzenlenen suçun oluşup oluşmayacağının değerlendirilmesi zorunludur..

Ticareti terk etme kavramı öğretide ticari işletmeyi kendi adına işletmekten vazgeçmek veya ticari işletmeyi kapatmak veya dağıtmak olarak tanımlanmaktadır. Ancak ticareti terk etme mevzuatta belirlenen hukuksal yönteme uygun olarak ticari faaliyetin sonlandırılması veya ticari işletmenin hukuksal olarak varlığını sürdürmekle beraber fiili olarak varlığını sonlandırması şeklinde de gerçekleşebilir. Buradaki en önemli kriter ticareti terk suçunun oluştuğuna karar verilebilmesi için tacir borçlu hakkında detaylı araştırma yapılmış olmasıdır. Bu konu YARGITAY 16. HUKUK DAİRESİ 2012/1252 Esas, 2012/3116 Karar, 03.04.2012 tarihli kararında; “.. Vergi Dairesi Müdürlüğünün yazısı ekindeki beyannamenin şikayet tarihini kapsamadığı gibi, bir ticari faaliyetin yapıldığının da belirlenememesi, borçlu ticaret şirketinin ticaret sicili adresinde yaptırılan zabıta araştırmasına göre adresini terk ettiği veya yeni adresinin tespit edilemediği ve sanıklardan duruşmadaki savunmasında, işyerini taşıdıklarını, ancak şu anda bir işyerinin olmadığına ilişkin beyanı karşısında, sanıkların üzerine atılı suçun oluştuğunun kabulü ile mahkumiyetleri yerine yazılı şekilde beraat kararı verilmesi isabetsizdir..” hükmüyle açıkça belirtilmiştir. Buna göre zabıta araştırması yapılmalı,  vergi dairesi mükellefiyetinin devam edip etmediği sorgulanmalı ve son olarak ticaret sicil kaydının devam edip etmediğinin sorgulanması gerekir.

Borçlunuzun ticareti usulsüz terkin etmesi sebebiyle yaşamış olduğunuz mağduriyetlerle ilgili Ticaret Hukuku alanında uzman ekibimizle her zaman iletişime geçip detaylı bilgi alabilirsiniz.

İlgili Yazılar

whatsappdestek iletişim iletişim