Hafta İçi : 09:00-18:00
·

Tanıma ve Tenfizin Şartları

TANIMA VE TENFİZİN ÖN ŞARTLARI

 

MÖHUK  MADDE 50

(1) Yabancı mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş ve o devlet kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan ilâmların Türkiye’de icra olunabilmesi yetkili Türk mahkemesi tarafından tenfiz kararı verilmesine bağlıdır.

(2) Yabancı mahkemelerin ceza ilâmlarında yer alan kişisel haklarla ilgili hükümler hakkında da tenfiz kararı istenebilir.

 

  1. Karar, yabancı bir mahkeme tarafından verilmiş olmalıdır.

Kararı veren mercinin bir mahkeme fonksiyonuna sahip olması gerekmektedir. Bağımsızlığını ilan etmiş her devlet tarafından karar verilmiş olabilir. Devletin uluslararası hukuk nezdinde diğer devletler tarafından tanınmıyor olması önemli değildir. Karar, bağımsız ve tarafsız bir yargı organı olan mahkeme tarafından verilmiş olmalıdır. Devletler arasında kurulan uluslararası yargı oluşumları bu kapsamda değerlendirilmez. Kısacası karar, bağımsız bir devlet himayesinde yer alan bağımsız yargı organlarınca verilmiş olmalıdır.

 

  1. Yabancı mahkeme kararı hukuk davalarına ilişkin olmalıdır.

Verilen karar bir özel hukuk ihtilafının çözümüne ilişkin olmalıdır. Hukuk davaları haricindeki diğer davaların tanınması ve tenfizi söz konusu değildir. Örneğin bir ceza davasının Türkiye’de tanınması veya tenfizi mümkün değildir. Hukuk davalarının usul hukukuna ilişkin bir vasıflandırma olmasına, vasıflandırmaya ilişkin değerlendirmeler ile hangi tür davaların hukuk davası olacağı, tenfizin talep edildiği ülke hukukuna göre belirlenecek ve değerlendirilecektir.

 

  1. Karar kesinleşmiş olmalıdır.

Verilen karar, gidilecek olağan kanun yolu kalmadığı zaman kesinleşmektedir. Kararın, verildiği ülkenin hukukuna göre kesinleşmesi gerekmektedir. Türk Hukukundaki kesinleşme usulü aranmaz.

 

TENFİZİN ESAS ŞARTLARI

 

  • Türkiye Cumhuriyeti ile ilâmın verildiği devlet arasında karşılıklılık esasına dayanan bir anlaşma yahut o devlette Türk mahkemelerinden verilmiş ilâmların tenfizinimümkün kılan bir kanun hükmünün veya fiilî uygulamanın bulunması.

Buna göre yabancı mahkeme kararının tenfiz edilebilmesi için birinci şart “karşılıklılık” ilkesidir. Yabancı mahkeme kararının Türkiye’de tenfiz edilebilmesi için kararın verildiği devletle Türkiye arasında ya ilamların tenfizine dair bir anlaşma (akdi karşılıklılık) veya o devlette Türk mahkeme kararlarının tenfizine imkân veren kanun hükmünün (hukukî karşılıklılık) ya da fiili uygulamanın (fiili karşılıklılık) bulunması gerekir. Yabancı mahkeme kararının verildiği devletin federal yapıda olması hâlinde MÖHUK’nın 54/a maddesi anlamında karşılıklılığın federal devlet ile değil, kararı veren mahkemenin bulunduğu federe devlet ile Türkiye arasında aranması gerekir.

  • İlâmın, Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuda verilmiş olması.

Türk mahkemelerinin münhasır yetkisinde olan konularda yabancı mahkeme kararlarının tenfizi mümkün değildir. Eğer münhasır yetki söz konusuysa hakim bunu talep olmaksızın kendiliğinden(re’sen) dikkate almak durumundadır.

Münhasır yetki kuralları; Devletin kendi ülke ve sınırları içerisinde haiz olduğu mutlak güç ve yetkiyi ifade eden, Devletin egemenlik ve hükümranlık haklarını kullanılmasını gösteren ve simgeleyen kurallar olup dava konusunun sadece Türk mahkemelerinde görülmesini sağlamak amacıyla konulmuştur. Münhasır yetki doğrudan kamu düzeniyle ilgili olup Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine giren bir konuda karar verilmiş ise başkaca bir hususun araştırılmasına gerek olmaksızın tenfiz talebinin reddi gerekecektir.

Türk Hukukunda kesin yetki kurallarından bazıları münhasır yetkidir. Örneğin HMK madde 12’de yer alan taşınmazın aynına ilişkin yetki, kesin yetki halidir. Bu sebeple Türkiye’de bulunan taşınmazlara ilişkin yabancı mahkemelerce verilen kararların tenfizi mümkün değildir.

 

  • Kararı veren yabancı ülke mahkemenin yetkisi aşkın yetki olmamalıdır.

Davalının itiraz etmesi şartıyla ilâmın, dava konusu veya taraflarla gerçek bir ilişkisi bulunmadığı hâlde kendisine yetki tanıyan bir devlet mahkemesince verilmiş olmaması gerekmektedir.

Aşkın yetkinin söz konusu olduğu durumda (dava konusu veya taraflarla bir ilgisi olmayan yabancı mahkemenin kendisini yetkili görerek davaya bakması) davalı itiraz etmedikçe Türk hakim bu durumu kendiliğinden dikkate almayacaktır.

 

  • Hükmün kamu düzenine açıkça aykırı bulunmaması.

Tenfiz kararının verilebilmesi için aranan diğer şart ise MÖHUK’nın 54/c maddesi gereğince, hükmün kamu düzenine açıkça aykırı bulunmamasıdır. Kamu düzeni kavramı, yabancı hukukun uygulanmasına engel olan bir kural olarak MÖHUK’nın 5. maddesinde ele alındığı gibi, yabancı mahkeme hükmünün Türk kamu düzenine açıkça aykırı olması hâlinde de tanıma ve tenfiz engeli olarak MÖHUK’nın 54/c maddesinde düzenlenmiştir. Bu durumda kamu düzeni, yabancı hukukun uygulanmasını engellediği gibi aynı sebeplerden yabancı mahkeme kararının Türk mahkemeleri önünde tanıma ve tenfizini de engellemektedir.

Bilindiği gibi kamu düzeni kavramı zamana ve yere göre değişen, içeriği ve sınırları kesin olarak çizilemeyen bir kavramdır. Kamu düzenini bir toplumun siyasi, sosyal, ekonomik ve hukukî açıdan temel yapısını ve temel menfaatlerini ilgilendiren kurallar teşkil etmektedir. Devletlerin vazgeçemeyeceği temel ilkeler, kamu düzenini ilgilendiren kurallar olup, genel olarak, kamu menfaat ve düzenini koruma amacını güden emredici kanun hükümlerine aykırılık, ahlaka ve temel hak ve özgürlüklere aykırılık, kamu düzeninin müdahalesini gerektiren hususlardır. Bu esaslara göre Türk hukukunun temel ilkelerine, Türk adap ve ahlak anlayışı ile Anayasa’da yer alan temel hak ve özgürlüklere aykırılık kamu düzenine aykırılık teşkil edecektir.

Kamu düzeni kavramının müdahale alanı, son derece geniş ve yoruma müsaittir. Türk kamu düzeninin ihlalini gerektirecek hâller çoğunlukla emredici bir hükmün açıkça ihlali hâlinde düşünülecektir. Fakat her emredici hükmün ihlali hâlinde veya her emredici hükmü ihlal eden bir yabancı kararın Türk kamu düzenine aykırı bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Zira iç hukuktaki kamu düzeni kavramı ile milletlerarası özel hukuk alanındaki kamu düzeni kavramı birbirinden farklıdır. İç hukuktaki kamu düzeninin çerçevesi, Türk hukukunun temel değerlerine, Türk genel adap ve ahlak anlayışına, Türk kanunlarının dayandığı temel adalet anlayışına, Anayasa’da yer alan temel hak ve özgürlüklere, milletlerarası alanda geçerli ortak prensiplere, medeni toplulukların müştereken benimsedikleri ahlak ilkeleri ve adalet anlayışının ifadesi olan hukuk prensiplerine, toplumun medeniyet seviyesine, siyasi ve ekonomik rejimine, insan hak ve özgürlüklerine aykırılık şeklinde çizilebilir. İç hukukta kamu düzeninin, tarafların uymak zorunda oldukları, kamu hukukundan ve özel hukuktan doğan ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri kurallar olarak anlaşılması gerekir.

 

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU 28.11.1973 T. 1973/609 E. 1973/959 K.

“…Kamu düzeni kavramı takdiri bir kavram olup sınırlarını kesin çizgilerle belirlemek mümkün değildir. Bu nedenle kamu düzeni benzer yönler olmakla birlikte, her ülkenin kendine özgü tarihsel, sosyal, ekonomik ve diğer koşulların oluşturduğu özel durumlar dikkate alınarak belirlenir. Başka bir deyişle bir durumun kamu düzeni ile ilgisi ülkenin sosyal, ekonomik, kültürel ve tarihsel gerçeklerine göre belirlenir; bu gerçekler durumun vazgeçilmezliğini, toplumsal yararını ve hukuk düzeninin korunmasına yönelik amacını ortaya koyuyorsa söz konusu durumun kamu düzeni ile ilgisi kabul edilmelidir…”

 

YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ E. 2020/3703 K. 2021/2196 T. 9.3.2021

“…Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamına göre, ABD Florida Eyaleti Miami Şehri Güney Filorida Bölge Mahkemesi’nin 11.06.2015 tarihli ve 14-24593-Cıv-Scola sayılı yabancı mahkeme kararının davalıya tebliğ edilmeksizin kesinleştirildiği, gerekçeli kararın davalıya tebliğ edilmeksizin kesinleştirilmesinin Türk Hukuku açısından kamu düzenine açıkça aykırılık oluşturduğu ve bu durumda kararın usulüne uygun olarak kesinleşmediği, kararın kesinleşmesinin tenfizin ön şartı niteliğinde olduğu, karar kesinleşmediğinden tenfiz ve tanıma şartlarının oluşmadığı…”

 

  • Karar, savunma hakkına riayet edilerek verilmiş olmalıdır.

O yer kanunları uyarınca, kendisine karşı tenfiz istenen kişinin hükmü veren mahkemeye usulüne uygun bir şekilde çağrılmamış veya o mahkemede temsil edilmemiş yahut bu kanunlara aykırı bir şekilde gıyabında veya yokluğunda hüküm verilmiş ve bu kişinin yukarıdaki hususlardan birine dayanarak tenfiz istemine karşı Türk mahkemesine itiraz etmemiş olması gerekmektedir.

 

TANIMANIN ESAS ŞARTLARI

Karşılıklılık şartı hariç, tenfize ilişkin aranan şartların hepsi tanıma için de aranacaktır. Bunlar:

– İlâmın, Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuda verilmiş olması.

– Kararı veren yabancı ülke mahkemenin yetkisi aşkın yetki olmamalıdır.

-Hükmün kamu düzenine açıkça aykırı bulunmaması.

-Karar, savunma hakkına riayet edilerek verilmiş olmalıdır.

 

 

# Tanıma ve Tenfizin Şartları Tanıma ve Tenfizin Şartları Tanıma ve Tenfizin Şartları 

İlgili Yazılar

whatsappdestek iletişim iletişim