Hafta İçi : 09:00-18:00
·

Kamulaştırmasız el atma, devletin veya bir kamu tüzel kişisinin, kişilerin özel mülkiyetinde bulunan bir taşınmazını kanunda öngörülen kamulaştırma işlemlerini yapmaksızın ve bedel ödemeksizin fiilen işgal etmesi ve kamu hizmetine tahsis etmesidir.

Kamulaştırmasız el atma işlemi, hukuka uygun veya hukuka aykırı olmak üzere iki şekilde gerçekleştirilebilir. Kamulaştırma ancak kanunda öngörülen usul ve esaslar çerçevesinde yetkili organlar eliyle gerçekleştirilip de kamu yararı amacını taşıyorsa hukuka uygun kabul edilmelidir.

Anayasamızın 35. Maddesi kapsamında da düzenleme bulan mülkiyet hakkına ilişkin AİHS ek 1 numaralı protokolün 1. maddesine göre “ Gerçek ve Tüzel Kişilerin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı olup; her hangi bir kimse ancak kamu yararı nedeniyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslar arası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir”

Mülkiyet hakkı

Anayasa Madde 35Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.

 

HUKUKA AYKIRI KAMULAŞTIRMASIZ EL ATMA

Bu düzlemde idarenin özel mülkiyetteki taşınmaz mala et atmasının temelinde ne kamulaştırma ne de başka bir idari işlem yer almaktadır. İdare, özel bir kişinin mülkiyetindeki taşınmazını işgal ederek kendi malvarlığı içerisine katarak bu durumu meydana getirir.

Burada idari işlem türünde bir işlem yoktur. İdare burada hukuka aykırı ve mülkiyet hakkını ağır şekilde ihmal edecek şekilde bir eylemde bulunmaktadır. İdarenin bu tarz eylemlerine, idare hukukunda ‘fiili yol’ denmektedir. Bu eylem, Türk Hukukunda haksız fiil teşkil etmektedir.

Örneğin bir devlet tüzel kişiliğinin, sözgelimi üniversite rektörlüğünün üniversite kampüsüne komşu arazileri kampüs sınırları içerisine katmasında durum böyledir. İdare bu eyleminde, kamulaştırma işlemlerini gerçekleştirmeden bir işlem tesis etmekte ve böylece mülkiyet hakkına ağır bir müdahalede bulunmaktadır.

 

KAMULAŞTIRMASIZ EL ATMA İŞLEMİNE KARŞI NE YAPILABİLİR?

Kamulaştırma yapılmaksızın özel mülkiyetindeki bir taşınmazı idare tarafından işgal edilen özel kişi, Adli yargıda dava açmalıdır. Açılacak bu dava, haksız el atmanın önlenmesi (men-i müdahale davası) olacaktır. Burada dikkat edilmesi gereken mesele, malikin söz konusu taşınmaz üzerinde mülkiyet hakkı devam ettiğinden istihkak davası açamayacak olmasıdır.

Bunların yanı sıra malik, haksız fiil oluşturan bu eyleme karşı, uğradığı zararlarını tazmin etmek amacıyla tazminat davası açabilecektir.

 

 

 

KAMULAŞTIRMASIZ EL ATMADA YETKİLİ- GÖREVLİ MAHKEME

Yargıtay’ın 11.02.1959 gün ve 1958/17 Esas, 1959/15 Karar Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında, kamulaştırmasız el atma kavramı “İdarenin kanunsuz bir hareketi” olarak tanımlanmıştır. Bu kanunsuz eylemden kaynaklanan davaların ise, TMK hükümleri kapsamında düzenlenen mülkiyete tecavüzün önlenmesi veya haksız fiil neticesinde meydana gelen zararın tazmini davası mahiyetinde olduğu ve bu bakımdan adli yargının görevli olduğu kabul edilmiştir.

Nitekim;

Danıştay 6. Daire Başkanlığının 2021/5880 E. 2021/14189 K. Sayılı ilamında da, “…Kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan tazminat davaları, taşınmaz mülkiyetinin bedeli karşılığında kamuya aktarılması yoluyla mülkiyete yapılan fiili müdahaleyi sonlandırmayı hedeflemesiyle, sadece idarenin işlem ve eylemlerinden doğan zararın tazminini sağlayan, mülkiyete ilişkin herhangi bir sonuç doğurmayan idari yargıda açılan tam yargı davalarından farklılaşmaktadır. Mülkiyetin bedele çevrilmesi ise, idari eylem ve işlem nedeniyle doğan bir zarar niteliğinde olmadığından idari yargıda görülen tazminat davasının konusuna girmez.” Belirtildiği üzere dava, adli yargı mercilerince çözülecektir.

Yetkili mahkeme ise, HMK hükümleri uyarınca, Taşınmazın bulunduğu yer mahkemesidir.

 

TAZMİNAT DAVASINDA ZAMANAŞIMI

Kamulaştırmasız el koyma davalarına ilişkin olarak Yargıtay’ın 16.05.1956 gün ve 1956/1-7 sayılı kararında, usulüne uygun şekilde kamulaştırma işlemi yapılmaksızın taşınmazına el konulan mal sahibinin açacağı davanın herhangi bir zamanaşımına tabi olmayacağı kabul edilmiştir.

 

HUKUKA UYGUN KAMULAŞTIRMASIZ EL ATMA

İmar kanununda yer alan birtakım düzenlemelerle, kanunun kamulaştırmasız el atmasına olanak tanınmıştır.

-Mücavir alan sınırları içinde belediyeler, mücavir alan sınırları dışında valilikler;

İmar sınırı içinde bulunan arsa ve arazileri, malik ve hak sahiplerinin izni olmaksızın imar planına uygun arsa ve parsellere ayırmaya yetkili kılınmıştır.

 

Bu kapsamda alınacak düzenleme ortaklık payında da birtakım sınırlamalar söz konusudur. Öncelikle ayrılacak düzenleme ortaklık payı, düzenlenen arsa ya da arazilerin düzenlemeden önceki yüzölçümlerinin %45’ini aşamaz. Aynı zamanda ayrılacak düzenleme ortaklık payları, kamunun ihtiyacı olan meydan, park, çocuk bahçesi, otopark, cami, yeşil alan, karakol gibi kamuya yönelik hizmetlere veya bu hizmetlere ilişkin tesisler için kullanılmalıdır. Bu ihtiyaçları karşılamak için oluşturulan ortaklık payları, ihtiyaçları karşılayabilecek seviyede değilse ve yeterli olmazsa kalan kısımlar, kamulaştırma yoluyla tedarik edilecektir.

Düzenleme ortaklık payı için malikten alınan arazi için yasada öngörülen kamulaştırma işlemi yapılmamakta ve taşınmazın malikine herhangi bir bedel ödenmemektedir. Ancak bu şekilde karşılık ödenmeden taşınmaza el atılabilmesi için gayrimenkulün değerinde bir artış olmalıdır.

İmar parselasyonu kapsamında gerçekleştirilen bu müdahalenin de amacına uygun yapılması ve yasadaki esaslar gözetilerek, malikin mülkiyet hakkının süresi belirsiz şekilde kısıtlanmasına sebebiyet vermemesi gerekmektedir.

Yargıyay 5. Hukuk Dairesi 2012/3151 E. 2012/8587 K. Sayılı ilamında;

 

“Yapılan keşif ve alınan bilirkişi raporları sonucunda, dava konusu taşınmaza fiilen el atılmadığı tespit edilmiş ise de; Hukuk Genel Kurulu’nun 15.12.2010 gün ve 2010/5-662/651 sayılı kararı da gözetilerek imar planında park, yol ve okul alanı gibi kamu hizmetine ayrılmış bulunan yerlere el atılmamış olsa dahi 3194 sayılı İmar Kanununun 10. maddesinin amir hükmü uyarınca 1/1000 ölçekli uygulama imar planının kesinleştiği tarihten itibaren 5 yıl içerisinde imar planındaki konumuna göre sorumlu idarece ayrılma amacına uygun olarak kamulaştırma görevinin yerine getirilmemesi ve malikin mülkiyet hakkının süresi belirsiz şekilde kısıtlanması nedeniyle bedeli ödenmelidir.”

İlgili Yazılar

whatsappdestek iletişim iletişim