Hafta İçi : 09:00-18:00
·

Adam çalıştıranın sorumluluğu, başkalarını emri altında çalıştıran kimsenin (istihdam edenin), kendisine yükletilmiş özen gösterme yükümlülüğünü yerine getirmemiş olduğu esasına dayanmaktadır. Kanunun aradığı özen, emri altında çalışanların işlerini görürken 3. kişilere zarar vermeleri hususunda “hal ve maslahatın icap ettiği bütün dikkat ve itina”dır. Yani, durumun ve işin gerektirdiği bütün dikkat ve özendir. Bu bakımdan, adam çalıştıranın içinde bulunduğu kişisel durumun dikkate alınmadığı, objektif bir yükümlülük söz konusudur.

Bu düşünceyledir ki, işçisinin çalışmasından yararlanan işverene, kendi otoritesine bağlı olarak çalışan kişilerin başkalarına zarar vermelerini önleyecek özenli davranışta bulunma yükümlülüğü yükletilmiş ve işçi işini görürken bir üçüncü kişiye hukuka aykırı şekilde zarar verince, onu çalıştıranın gerekli özeni göstermediği ve bu sebeple zararın meydana geldiği karine olarak kabul edilmiştir.

27.03.1957 tarihli 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında, (eski) BK m.55’te düzenlenen kusursuz sorumluluğun tehlike esasına dayanan bir sorumluluk olarak nitelendirilmesi isabetli olmamıştır. Zira araya teknik ve tehlikeli araçlar girmedikçe, başkasının emeğinden yararlanmanın başkaları için önemli bir tehlike yarattığı söylenemez. TBK m.66’da ise adam çalıştıranın sorumluluğunu tehlikeye özgüleyen bir sınırlama yoktur. Başkasının emeğinden yararlanma adam çalıştıranın işi kendisinin görmesinden fazla bir tehlike yaratmasa da çalıştırılanın bu işi görürken 3. kişiye verdiği zarardan çalıştıran TBK m.66 uyarınca sorumlu tutulabilir. (1)

Tehlike ilkesine dayanan sorumluluk hallerinde, dikkat ve özen ilkesine dayanan kusursuz sorumluluk hallerinden farklı olarak kurtuluş kanıtı getirme olanağı tanınmamıştır. Zira, bu sorumluluk dikkat ve özen yükümlülüğünün ihlal edilmesine değil, tehlike esasına dayanmaktadır. (2)

Sorumluluğun Uygulama Alanı

Adam çalıştıran bir gerçek kişi veya tüzel kişi olabilir. Tüzel kişi, çalıştırdığı kişilerin şahsen sorumlu olmadıkları kusursuz davranışlarından da TBK m.66 uyarınca sorumlu tutulabildiği halde, organını oluşturan kişilerin ancak şahsen sorumlu tutulabildiği davranışlarından dolayı sorumlu olacaktır. (3) Çalıştırılan ise sadece gerçek kişi olabilir. Ancak, vekil, yüklenici (müteahhit) ve adi şirket ortağı bu anlamda çalıştırılan sayılamaz.

Buna karşılık, Devletin ve diğer kamu tüzel kişilerinin kamu hukukuna tabi olarak çalıştırdıkları kişilerin (memurların ve kamu görevlilerinin) işlerini görürken 3. kişilere verdikleri zararlardan, bunları çalıştıran kamu tüzel kişisinin sorumluluğu kamu hukuku kurallarına tabidir. Kamu tüzel kişilerinin, özel hukuk hükümleri çerçevesinde çalıştırdıkları işçilerin 3. kişilere verdikleri zararlardan adam çalıştıran sıfatıyla sorumlulukları TBK m.66’ya tabidir. Bununla ilgili Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 1975 yılında İETT idaresinin hizmet sözleşmesiyle çalıştırdığı kişilerin sebep olduğu zarardan dolayı, idare hukuku prensiplerine göre değil, TBK m.66 ve m.116 hükümlerine göre sorumlu olacağı hakkında karar vermiştir.

TBK m. 66’ya Göre Sorumluluğun Şartları ve Sorumluluk Karinesi

  • Üçüncü Kişinin Zararı

İlk olarak üçüncü bir kişi zarara uğramış olmalıdır. Bunu ispat etmek de zarara uğrayıp mağdur olan üçüncü kişiye düşer. Adam çalıştıran zarar görene kural olarak maddi tazminat öder. Ama haksız fiil sebebiyle ortaya çıkabilecek manevi zararların tazmin de şartları varsa zarar verenden istenebilir.

  • Hukuka Aykırı Fiil

İkinci olarak zarar, çalıştırılanın hukuka aykırı fiilinden doğmuş olmalıdır. Burada da mağdur, zararı veren kişinin adam çalıştıranın çalıştırdığı bir kişi olduğunu, bu kişinin fiilini, fiilin hukuka aykırılığını ve fiil ile zarar arasındaki uygun nedensellik bağını ispat edecektir. Fakat, çalıştırılanın kusuru aranmaz. Zarar ile çalıştırılanın fiili arasında uygun nedensellik bağı yoksa veyahut kesilmişse, adam çalıştıran için sorumluluk da söz konusu olmayacaktır. Adam çalıştıranın sorumlu olabilmesi için çalıştırılanın fiilinin hukuka aykırı olması gerekir. Örneğin mağdurun geçerli rızası varsa sorumluluk söz konusu olmaz.

Zarar veren kişi, sorumlu tutulmak istenen kimsenin işe aldığı elemanı olmalıdır. Yargıtay’ın ifadesiyle: “Adam çalıştırma ilişkisi için çalıştırılanın, çalıştıranın buyruğu altında olması, onun gözetiminde iş yapması ve onun talimatıyla bağlı bulunması gerekir.”  (Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, 14.11.1985, 5538/9398) Ancak, bağlı olarak çalışmanın bir sözleşme bağına dayanması şart değildir. Kişinin oğlunu çalıştırdığı ilişkide de durum böyledir. Buna benzer olarak ücret karşılığı iş görmenin de olması zorunlu değildir. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin bir kararında ise şöyle bir hüküm verilmiştir: “Shell Şirketi, bayilik sözleşmesi bulunan benzin istasyonunda çıkan yangından dolayı istihdam eden olarak sorumlu tutulamaz. Zira, shell ile bayisi arasında tabiyet, denetim ve gözetim ilişkisi mevcut değildir.” (6) Burada adam çalıştıranın sorumluluğuna gidilememesinin esas sebebi, bayinin bağımsız olarak çalışıyor olmasıdır.

Öte yandan çalıştırma ilişkisi fiili bir ilişkiye de dayanabilir. Mesela hükümsüz bir hizmet sözleşmesi ile çalışan ayırt etme gücüne sahip olmayan bir kişinin verdiği zarardan, adam çalıştıran sorumlu olacaktır. Çünkü söz konusu sorumluluk sübjektif değil objektiftir. Bu yüzden adam çalıştıran bu işçinin de sorumluluğunu üstlenecektir.

Hizmet sözleşmesiyle dahi çalışsa tüzel kişinin organını oluşturan kişiler, TMK 50 hükmü uyarınca özel sorumluluk hükmü bulunduğundan, tüzel kişinin TBK m.66 uyarınca sorumlu olmasına yol açmazlar.

Adam çalıştıranın onayı ile çalıştırdığı kişi de başkalarını çalıştırmışsa, bu sonuncuların davranışından gerek ilk adam çalıştıran gerekse bunun elemanı olan alt adam çalıştıran müteselsilen sorumlu olacaklardır. Keza aynı anda birden fazla kişinin işini görürken başkasına zarar veren kimsenin bu davranışı üzerine, işi görülenler zarar görene karşı müteselsilen sorumlu olacaktır.

  • İşlevsel Bağ

Son olarak zarar, çalıştırılan kişi kendisini çalıştıranın verdiği işi görürken doğmuş olmalıdır. Bu husus, zarar verici fiil ile adam çalıştıranın görülen işi arasında fonksiyonel bağlılık bulunması gerektiği tarzında da ifade edilmektedir. Örneğin inşaatta çalışan işçinin yan bahçeden elma çalması durumunda, görülen işle hırsızlık fiili arasında fonksiyonel bir bağ bulunmadığından adam çalıştıranın sorumluluğuna başvurulamaz.

Çalıştırılanın kendisine verilen talimatı yanlış anlaması veya işgüzarlığı sebebiyle göreceği işin sahası dışına taşması sırasında 3. kişiye verdiği zararlarda, fonksiyonel bağlılığın devam edeceği kabul edilmektedir.

Çalıştırılanın, işi görürken kendisini çalıştıranın bir başka elemanına zarar vermesi durumunda da TBK m. 66 uyarınca sorumluluk doğar. Böyle bir durumda işçilerin her biri uğradığı zararın tamamını adam çalıştırandan isteyebilir. Adam çalıştıran birlikte kusur gibi bir indirim nedeni ileri süremez. Sadece kusurlu oldukları takdirde her bir işçiye rücu ederek diğerine ödediği tazminat miktarını talep edebilir. (7)

Sorumluluk Karinesi

TBK m.66’da öngörülen şartların gerçekleşmesi adam çalıştıran için bir sorumluluk karinesi oluşturur. Bu sorumluluk karinesi, biri çalıştırılan kişiye ilişkin, diğeri işletme şartlarına ilişkin iki karine şeklinde düzenlenmiştir.

Maddenin ikinci fıkrası çalıştırılana yönelik karine de kendi içinde 3 ayrı hususu ihtiva etmektedir: adam çalıştıran; çalışanını seçerken, işiyle ilgili talimat verirken, gözetim ve denetimde bulunurken, zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini ispat ederse sorumlu olmaz.

Adam çalıştıran, şoförünün hizmet ilişkisine aykırı olarak, aracı hizmet dışında kullanırken meydana getirdiği zarardan sorumlu tutulmaktadır. Zira bu durumda adam çalıştıranın, işçi seçimindeki dikkat ve özeni yeteri kadar göstermemesinden dolayı sorumlu olduğu kabul edilmektedir. (8)

Oğuzman’a göre, adam çalıştıran kendisine yükletilen davranış yükümlülüğünü yerine getirdiğini ispat ettiği veya zararla yükümlülüğü arasında nedensellik bağının bulunmadığını ispat ettiği takdirde, çalıştırdığı kişinin fiili bakımından sorumluluk şartları mevcut olmasına rağmen, sorumlu olmaz. Anlaşılacağı üzere sorumluluk karinesini çürütmek adam çalıştırana düşmektedir (9)

Kanun hükmü gereği, bir işletmede adam çalıştıran, işletmenin çalışma düzeninin zararın doğmasını önlemeye elverişli olduğunu ispat etmedikçe, o işletmenin faaliyetleri dolayısıyla sebep olunan zararı gidermekle yükümlüdür. Ancak bu hususun uygulanması için ilgili işletmenin TTK’ya göre ticari işletme niteliğinde olması gerekmez.

Sorumluluk Karinesinin Çürütülmesi

  • Çalıştırılana Yönelik Karinenin Çürütülmesi

Adam çalıştıran, çalıştırdığı kişiye yönelik gerekli özeni gösterdiğini ispat ederse bu karineyi çürütür. Çalıştırdığı kişinin seçiminde özen (cura in eligendo) gösterdiğini ispat edecektir. Bu hususun ispatı, bu kişi işe alınırken veya sonradan kendisine yeni bir iş verilirken onun, yapacağı iş için gerekli kişiliğe, bilgiye, ehliyete, tecrübeye sahip olduğu hususunda yeterli araştırma yapıldığına hakimi ikna edecek delillerin sunulması suretiyle olur.

Çalıştırdığı kişiye talimat vermede özen (cura in instruendo) gösterdiğini de ispat edecektir. Bunun için işçiye, yapacağı iş konusunda gerekli bilgilerin verildiği, uyarıların yapıldığı hususunda hakimi ikna edecek deliller sunulmalıdır. Ayrıca, adam çalıştıranın görülecek iş için gerekli araç ve gereci vermiş olduğunun da ispatı aranmaktadır.

Son olarak denetlemekte özen (cura in custodiendo) gösterdiğini ispatlamalıdır. Adam çalıştıranın sorumluluktan kurtulabilmesi için bu üç hususun hepsini ispatlaması gerekir. Bunlardan birini bile ispatlayamazsa karineyi çürütemez.

  • İşletme Şartlarına Yönelik Karinenin Çürütülmesi

Adam çalıştıran, işletmenin çalışma düzeninin zararın doğmasını önlemeye elverişli olduğunu ispat ederse bu karineyi çürütür. Böylelikle, işletmesinde zararın doğmasını önlemeye elverişli bir çalışma düzeni kurduğunu ispat edemeyen adam çalıştıranlar bundan faydalanamayacaktır. Şu unutulmamalıdır ki, işletmenin fiziki şartlarının kötülüğü, hiçbir çalışanın fiili söz konusu olmaksızın zarara sebep olmuşsa, esasen TBK m.66 kapsamına giren bir durum yoktur. Örneğin, işletmenin duvarının çökmesinden kaynaklanan bir zarar varlığı halinde. İsviçre Federal Mahkemesi’nin bazı kararlarında, ayrıca, adam çalıştıranın iyi bir organizasyonu gerçekleştirdiğini ispat etmesi gerektiği söylenmektedir.

  • Uygun İlliyet Bağı

Eski kanun maddesinde, adam çalıştıranın “dikkat ve itinada bulunmuş olsa bile zararın vukuuna mani olamayacağını” ispat edebilirse nedensellik karinesini çürüterek sorumluluktan kurtulacağı belirtilmişti. Yeni maddeye bu hükmün alınmamasının sebebi, nedensellik bağının bulunmamasının her türlü sorumluluğu zaten önleyen bir durum olduğu düşüncesidir. Yani bu hüküm olmasa da zaten aynı sonuca varılabilecektir. Özen yükümünü yerine getirdiğini ispatlayamayan fail, artık sadece bu özen eksikliği ile zarar arasında nedensellik bağının bulunmadığını ispat ederek sorumluluktan kurtulabilir. Burada adam çalıştıranın kendi gösterdiği özen ile zarar arasındaki illiyetin yokluğunu ispatlamalıdır.

Tazminat Esasları

  • Ek Kusur

Kusursuz sorumluluk hallerinde kural olarak sorumlu kişi kurtuluş beyyinesi ileri sürerek sorumluluktan kurtulabilir. Sorumlu kişi kusurlu bir davranışıyla zararın doğumuna veya ağırlaşmasına yol açmışsa, bu durum sorumlu kişinin ek kusuru olarak adlandırılır.

TBK m.51 gereği hakim, ödenecek tazminatı belirlerken kusurun ağırlık derecesini dikkate alır. Ancak, bu madde adam çalıştıranın sorumluluğunda uygulanmaz. Çünkü bu sorumluluk, kusursuz bir sorumluluktur. Lakin, adam çalıştıranın sorumluluğu varsa, bu munzam kusur, tazminatın indirilmesini gerektiren sebepler bulunsa bile bu indirime engel olabilmektedir. Zarardan sorumlu başka kişiler varsa munzam kusur, rücu konusunda etkili olabilir. (10)

Eğer kişinin munzam kusuru mevcutsa; 1. Kusursuz sorumlu kişi, dikkat ve özen ilkesine dayanan kusursuz sorumluluk hallerinde kurtuluş kanıtı getirerek sorumluluktan kurtulamayacaktır. 2. Tazminat miktarının takdirinde, kusursuz sorumlu tutulan kişinin aynı zamanda kusurlu bulunması göz önünde tutulacaktır. TBK 62. Bunun dışında, bu durumda zarar görenin ortak kusuru, kusursuz sorumlu kişi için tazminat miktarından bir indirim sebebi olarak göz önünde tutulmayacaktır. 3. Bu durumda, eski BK 51’e göre diğer sorumlu kişilere rücu hakkı olmayacaktır. Ancak, yeni BK 62 düzenlemesine göreyse rücu etme imkanı vardır. 4. Munzam kusuru bulunan kusursuz sorumlu kişi, zarar gören kişiye karşı sorumsuzluk anlaşmasına dayanamaz. (11)

  • Zamanaşımı

TBK m.66 uyarınca sorumlulukta da zamanaşımı, TBK m.72 hükümlerine tabidir. Yani tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Fakat burada, adam çalıştırana karşı 2 yıllık zamanaşımının işlemeye başlaması için mağdurun, zararı ve zararı veren çalışanı öğrenmesi yetmez. Çalıştırma ilişkisini ve bu kişiyi çalıştıranı da öğrenmiş olması gereklidir. Diğer yandan adam çalıştıranın özen yükümlülüğüne aykırı fiilleri suç oluşturuyorsa TBK m. 72/1 son cümle uyarınca ceza kanunları daha uzun bir zamanaşımı bu süre uygulanır.

Adam çalıştıranın rücu hakkı ise TBK m.73 hükmündeki zamanaşımı süresine tabidir. Yani adam çalıştıran, zarar gören 3. kişiye tazminat borcunu tamamen ödediği ve hangi çalışanının zarara sebep olduğunu öğrendiği tarihten itibaren 2 yıl içinde ve zarara sebep olan çalışanını öğrenmemiş olsa da tazminatı tamamen ödediği tarihten itibaren 10 yıl içinde rücu davası açmazsa, kesilme ve durma halleri hariç, rücu hakkı zamanaşımına uğrayacaktır. Kısmi ödeme halinde ise kanun hükmü gereğince bu süreler başlamayacaktır.

  • Adam Çalıştıranın Rücu Hakkı

Adam çalıştıran, ödediği tazminat için, zarar veren çalışana, ancak onun bizzat sorumlu olduğu ölçüde rücu hakkına sahiptir. Söz konusu hüküm uyarınca adam çalıştıranın çalıştırılana rücu edebilmesi için; ya çalıştırılan kişi şahsen kusurlu olduğu için TBK m.49 uyarınca mağdura karşı kendisi de sorumlu olmalıdır. Burada çalıştırılana rücu edebilmek için çalıştırılanın kusurlu olduğu ispat edilmelidir. Ya da çalıştırılanın davranışı kendisini çalıştırana karşı yüklendiği borca aykırılık oluşturduğu için TBK m. 112’deki esaslara veya özel hükümlere göre adam çalıştırana karşı sorumlu olmalıdır. Burada ise çalıştırılan, kendisini çalıştıranın ona rücu etmesini engellemek için borca aykırı davranışında kusuru bulunmadığını ispat etmek zorundadır. Yani farklı ihtimallere göre ispat yükü değişmektedir.

TBK m.66/4 hükmü rücudan önce adam çalıştıranın zarar görene tazminatı ödemesi şartını aramış olup, bu ödemenin mahkeme kararına dayanması şartını aramamıştır. Böyle bir ödeme yapıldığı ihtimalinde çalıştırılan, gerçekte bu miktarda tazminat borcu doğmamış olduğunu ispat ederek, adam çalıştıranın zarar görene yaptığı fazla ödeme kadar kısmı adam çalıştırana ödemekten kaçınabilir. Adam çalıştıran kısmi ödeme yaptıysa rücu hakkı ancak bu kısım kadar uygulanabilir.

Yargıtay’ın bir kararında, davacı tarafın, kasko sigortalı aracının davalı şirketin işlettiği garajdan çalındığı iddiasına dayalı tazminat istemine ilişkin davada; şirket çalışanının araç anahtarını araç üzerinde bırakmak suretiyle aracın çalınmasında gereken tedbiri almamış bulunmasına ve olayın gerçekleşme biçimini göre, davacı sigorta şirketinin sorumlulara rücu etmesine engel bir durum bulunmamaktadır. Poliçe limiti ile sınırlı olarak sorumlu tutulan davalı sigorta şirketinin, yargılama giderlerinden poliçe limitinin tazminata oranı dahilinde sorumlu tutulması gerekir. (12)

Son olarak belirtmek gerekir ki Basın Kanunu’nda, Noterlik Kanunu’nda ve Türk Ticaret Kanunu’nun 5. kitabında deniz ticareti hükümlerinin düzenlendiği bölümde özel olarak getirilmiş, TBK 66 hükmüne benzer düzenlemeler de bulunmaktadır.

(1) Oğuzman ve Öz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler Cilt 2, İstanbul: Vedat Kitapçılık, 2013, s. 139-140.

(2) Ahmet Kılıçoğlu, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara: Turhan Kitapevi, 2013, s. 314.

(3) Oğuzman ve Öz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler Cilt 2, 140

(4) Oğuzman ve Öz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler Cilt 2, 140

(5) Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, 22.02.1978, E. 1710, K. 2220

(6) Oğuzman ve Öz, Borçlar Hukuku Cilt 2, 145-146

(7) Ahmet Kılıçoğlu, Borçlar Genel, 325

(8) Oğuzman ve Öz, Borçlar Hukuku Cilt 2, 148.

(9) Oğuzman ve Öz, Borçlar Hukuku Cilt 2, 152.

(10) Ahmet Kılıçoğlu, Borçlar Genel, 317

(11) 17. HD, 21.05.2007, E. 2007/894, K. 2007/ 1729

İlgili Yazılar

whatsappdestek iletişim iletişim