Hafta İçi : 09:00-18:00
·

SUÇA TEŞEBBÜS VE GÖNÜLLÜ VAZGEÇME

Suça Teşebbüs ve Gönüllü Vazgeçme

 

SUÇA TEŞEBBÜS

TCK Madde 35

 (1) Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur.

(2) Suça teşebbüs halinde fail, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığına göre, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onüç yıldan yirmi yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine dokuz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir.

 

Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur.

Türk Ceza Kanunununda teşebbüsü düzenleyen hükümler cezai sorumluluğu genişletir. Teşebbüs söz konusuysa faile tamamlanmış suçun cezasına göre cezası indirilerek verilir. Teşebbüste ceza indirimi, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığına göre yapılır.

Teşebbüste icra hareketlerine başlanması gerekmektedir. Suç işleme kararının oluşması ve bu kararın icrasına başlamak yeterli değildir. Bu aşamadan önceki aşamada hazırlık hareketi olarak cezalandırılabilir değildir. Suçta hazırlık hareketleri kural olarak cezalandırılamaz. Ancak istisnai hallerde Türk Ceza Kanununa göre hazırlık hareketleri ayrı bir suç olarak düzenlenip cezalandırılmaktadır. (Örneğin suç kurmak amacıyla örgüt kurma)

 

YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ E. 2021/4807 K. 2021/20725 T. 30.12.2021

“…5237 Sayılı TCK’nın sistemi’ne esas alınan “doğrudan doğruya icraya başlama” ölçütüne göre de sanık ile suç ortağının işlediği hareketler henüz icra hareketi niteliğine ulaşmadığından, hırsızlığa teşebbüs suçundan verilen mahkûmiyet kararı usûl ve yasaya aykırıdır. Sanığın o zamana kadarki hareketleri başka bir suçu da oluşturmadığından, müsnet hırsızlığa teşebbüs suçundan unsur yokluğu nedeniyle beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesi, hatalıdır…”

 

**İşlenemez Suç

 

Teşebbüste kanun hükmünce aranan şartlar uyarınca, hareketin kastedilen suçu işlemeye elverişli olması gerekir. Eğer bir suç işlenemez suçsa, hareket elverişli değilse, bu suça teşebbüs cezalandırılmaz.

Suçun maddi unsurlarının olmaması veya işlenen vasıtanın kastedilen suçu işlemeye elverişli olmaması halinde işlenemez suç söz konusu olmaktadır.

Örneğin bir cesede ateş edilmesi durumunda, suçun konusu bakımından suç işlenemez olduğu için kasten öldürmeye teşebbüs suçu gündeme gelmeyecektir. Zira kasten öldürme suçunun konusu canlı insan bedenidir. Ve konu elverişsiz olduğundan, bu suça teşebbüs mümkün olmayacaktır.

Başka bir örnek olarak, kişiyi zehirlemek maksadıyla zehir vermek yerine zararsız bir madde vermek, suça teşebbüs suçunu gündeme getirmeyecektir. Zira kullanılan vasıta suçu işlemeye yeterli değildir.

Ancak vasıtanın elverişliliği meselesine dikkat çekmekte fayda var. Oyuncak bir silah kasten öldürme suçu bakımından elverişsiz bir vasıtayken, tehdit suçu kapsamında elverişli bir vasıta haline dönüşecek ve suça teşebbüs hükümleri uygulanabilecektir.

 

Kanun metninden anlaşılacağı üzere, teşebbüste suçun icrasına başlamak yeterlidir. İcra hareketlerine başladıktan sonra, hareketin elverişsiz hale gelmesi önem arz etmeyecektir. Yine de teşebbüsten ceza verilir.

YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ E. 2021/10731 K. 2021/4813 T. 20.10.2021

“…Suç tarihinde Vergi Denetim Kurulu Samsun Küçük ve Orta Ölçekli Mükellefler Grup Başkanlığında vergi müfettişi olarak görev yapan sanığın, müştekiyi arayarak iş yerine davet edip hakkında vergi incelemesi olduğunu, kendisine 300.000-400.000 TL ceza yazılabileceğini, 15.000 TL verdiği takdirde incelemenin kapatılabileceğini söylediği, müştekinin sanığın bu talebi üzerine haricen yaptığı araştırma neticesinde kendisi hakkında bir vergi incelemesi ve sanığın böyle bir yetkisi olmadığını öğrendiği, şikayeti üzerine kendisinden 15.000 TL parayı alırken kolluk görevlilerince suçüstü yakalandığı anlaşılan somut olayda; müşteki hakkında suç tarihinde bir vergi incelemesi ve sanığın müştekinin satışını yaptığı gayrimenkullerle ilgili resen araştırma yapma yetkisi bulunmaması karşısında, sanığın bir görevi olmadığı nazara alınarak, müşteki tarafından kendisine böyle bir vergi cezası kesilemeyeceğinin haricen yapılan araştırma neticesinde öğrenilmesi sebebiyle, irtikap ve özellikle rüşvet suçunun maddi konusunun somut olayda bulunmadığı, günlük hayat tecrübelerine göre de, sanığın hareketinin sonuçsuz kalmasının büyük bir ihtimal dahilinde bulunduğu ve ortada elverişli hareketin bulunmadığı anlaşıldığından, sanık tarafından rüşvet ve irtikap suçları açısından işlenemez suçun mevzubahis olduğu ve sanığın bu suçlardan ve bu suçlara teşebbüsten dolayı cezalandırılamayacağı, diğer yandan görevi kötüye kullanma suçunun oluşumu için norma aykırı davranışın yeterli olmadığı, objektif cezalandırma şartlarından birinin gerçekleşmesi gerektiği ve objektif cezalandırma şartı öngörülen suçlarda teşebbüs hükümlerinin uygulanamayacağı ile olayımızda sanığın müştekiden parayı alırken suçüstü yakalandığı hususları da gözetildiğinde, sanığın norma aykırı eyleminin görevi kötüye kullanma suçunu da oluşturmayacağı, sübut bulan eyleminin basit dolandırıcılığa teşebbüs suçunu oluşturacağı ve hükümden sonra 24/10/2019 tarihinde 30928 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7188 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 26. maddesiyle değişik 5271 Sayılı CMK’nin 253. maddesinin 1. fıkrasının ( b ) bendine eklenen alt bentler arasında yer alan ve 5237 Sayılı TCK’nin 157/1. maddesinde tanımı yapılan dolandırıcılık suçunun da uzlaşma kapsamına alındığının anlaşılması karşısında; 5237 Sayılı TCK’nin 7/2. maddesinin ”Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur” hükmü de gözetilerek, 6763 Sayılı Kanun’un 35. maddesiyle değişik CMK’nin 254. maddesi uyarınca aynı Kanun’un 253. maddesinde belirtilen esas ve usule göre uzlaştırma işlemleri yerine getirildikten sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması…”

 

**Sözde Suç

Sözde suçun söz konusu olduğu durumlarda, sözde suçlara teşebbüs de cezalandırılmayacaktır. Sözde suçta suçta aranan tipiklik unsuru gerçekleşmemektedir. Kişi, suç işlemediği halde suçu işlediğini düşünmesi durumunda söz konusudur. Kişinin fiili veya hukuki bir hatasından kaynaklanabilir. Örnek vermek gerekirse, kişinin kendi malına zarar vermesi suç değildir. Kişi başkasının malı zannederek kendi eşyasına zarar verirse fiili hata söz konusudur ve kişi teşebbüsten dolayı cezalandırılmaz.

 

ÇEŞİTLİ SUÇLAR YÖNÜNDEN TEŞEBBÜS;

-Taksirli suçlara teşebbüs mümkün değildir. Teşebbüs hükümleri, ancak kasten işlenebilen suçlarda uygulama alanı bulur.

-Olası kastla işlenen suçlara teşebbüs mümkün değildir.

-İhmal suretiyle icra suçlarına teşebbüs mümkündür.

-Tehlike suçlarına hareketin parçalara bölünebilir olması koşuluyla teşebbüs mümkündür.

-Sırf ihmal suretiyle gerçekleştirilen suçlara teşebbüs mümkün değildir.

-Neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlara teşebbüs mümkün değildir.

-Sırf hareket suçlarına hareketin parçalara bölünebilir olması koşuluyla teşebbüs mümkündür.

 

GÖNÜLLÜ VAZGEÇME

TCK Madde 36

Fail, suçun icra hareketlerinden gönüllü vazgeçer veya kendi çabalarıyla suçun tamamlanmasını veya neticenin gerçekleşmesini önlerse, teşebbüsten dolayı cezalandırılmaz; fakat tamam olan kısım esasen bir suç oluşturduğu takdirde, sadece o suça ait ceza ile cezalandırılır.

 

Fail, suçun icra hareketlerinden gönüllü vazgeçer veya kendi çabalarıyla suçun tamamlanmasını veya neticenin meydana gelmesini önlerse, teşebbüsten dolayı cezalandırılmaz. Ancak suçun tamam olan kısmı esasen bir suç oluşturuyorsa, sadece o suça ait ceza ile cezalandırılır.

Gönüllü vazgeçmenin uygulanabilmesi için en önemli koşul, vazgeçme dış etkenlerden meydana gelmiş olmamalıdır. Örneğin polis sirenini duyup kaçan bir hırsız, gönüllü vazgeçmeden yararlanamayacaktır.

Fail üzerinde hiçbir baskı hissetmeden tamamen kendi isteği ve bir dış etken söz konusu olmadan suçu işlemekten vazgeçmiş olmalıdır.

Gönüllü vazgeçmede teşebbüsten dolayı ceza verilmez. Ancak tamam olan kısım başlı başına bir suç teşkil ediyorsa, o kısım cezalandırılır.

İcra hareketleri tamamlandıktan sonra da gönüllü vazgeçme mümkündür. Ancak suç tamamlandıktan sonra gönüllü vazgeçme mümkün değildir. Çünkü maddenin lafzından da anlaşılacağı üzere gönüllü vazgeçme tamamlanmış suçu değil, teşebbüsü kaldırır.

YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ E. 2019/5077 K. 2021/28877 T. 8.12.2021

“… 5237 Sayılı TCK’nın 36/1. maddesinde düzenlenen gönüllü vazgeçme hükmünün failin icra hareketlerini bitirme olanağı varken iradesi ile pişmanlık duyarak kendiliğinden eylemine son vermesi veya icra hareketlerini sürdürme ya da sonucu gerçekleştirme olanağı bulunduğu halde gönüllü olarak neticenin meydana gelmesini önlemesi halinde uygulanabilen bir yasa normu olması karşısında, somut olayda, sanığın, tartıştığı eşini eve götürmek amacıyla eşinin amcası olan katılan …’in evine gittiği, tartışma yaşanması üzerine olay yerinden ayrılan sanığın bir süre sonra, içerisinde 2 adet dolu fişek bulunan av tüfeği ile tekrar olay yerine gelerek, elinde av tüfeği bulunduğu halde katılana seslenip kapıyı açmasını istediği, ancak katılanın kapıyı açmadığı ve köy muhtarı olan tanık …’i arayarak sanığın tüfekle evinin önüne geldiğini bildirdiği, bu sırada sanığın av tüfeğini elinden bırakıp duvara yaslayarak evin etrafında beklemeye devam ettiği, tanık …’in de olay yerine gelerek av tüfeğini alıp aracına koyduğu anlaşılmakla, bu haliyle sanığın eyleminde icra hareketlerinin tamamlanmış olduğu ve silahla tehdit suçunun oluştuğu gözetilmeden, hatalı değerlendirmeyle olayda uygulanma imkanı bulunmayan gönüllü vazgeçme hükmüne dayanılarak sanık hakkında ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilmesi…”

 

YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ E. 2021/6165 K. 2021/17704 T. 10.11.2021

“…5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun sisteminde dolaylı yağma suçuna yer verilmemiş olduğu, diğer yandan yeni sistemde bedavacılığın suç teşkil etmediği hususları da gözetilerek; olay günü sanığın kimliği tespit edilemeyen şahısla birlikte katılandan hasılatı almaya yönelik nitelikli yağma suçunun icrai hareketlerine başlamakla birlikte, katılanın malvarlığına yönelik herhangi bir talepte bulunmadıkları gibi katılanla aralarında taksi ücreti ile alakalı her hangi bir diyaloğun da yaşanmadığı, bu kapsamda sanıkların daha önceden düşünüp planladıkları yağma suçunun icrai hareketlerini sürdürüp gerçekleştirmelerinden alıkoyan herhangi bir fiili, ve/veya fiziki bir koşul bulunmadığı halde, kendi iradeleri ile bu aşamada yağma suçunu işlemekten vazgeçtiklerinin anlaşılması karşısında; dava konusu olayda TCK’nın 36. maddesinde düzenlenmiş bulunan gönüllü vazgeçme halinin söz konusu olduğu ve buna göre de, sanığın sadece o ana kadar gerçekleştirdiği TCK’nın 106/2-a,c maddelerinde düzenlenen silahla birden fazla kişi ile birlikte tehdit suçundan sorumlu tutulmaları gerekirken, yasal unsurları oluşmayan yağmaya teşebbüs suçundan cezalandırılmalarına karar verilmesi…”

İlgili Yazılar

whatsappdestek iletişim iletişim