Hafta İçi : 09:00-18:00
·

Şirketlerin İhyası

Ticaret şirketleri, tasfiye işlemlerinin tamamlanmasından sonra ticaret sicilinden kayıtlarının silinmesi yoluyla ortadan kalkarlar ve bu noktadan sonra tüzel kişilerini kaybederler. Ancak tasfiyeye ve sicilden terkine ilişkin işlemler her zaman maddi gerçeğe uygun tespitlere dayanmamakta ya da usulüne uygun yapılmamaktadır.

Ticaret sicilinden silinen bir şirketin tasfiye haline girmesi sonucunu doğuran sona erme nedeni iptal edilebilir, kesin hükümsüz veya yok hükmünde olabilir ya da yargılanmanın yenilenmesiyle kaldırılabilir yahut dağıtılmamış varlıkları, kapatılmamış borçları veya taraf sıfatının varlığını gerektiren hukuki durumları ortaya çıkabilir. Bir diğer ifadeyle, tasfiye ve buna bağlı olarak kaydın ticaret sicilinden silinmesi, sona erme nedeninin geçersiz olması ya da tasfiyenin hukuka uygun şekilde eksiksiz olarak tamamlanmamış olması nedeniyle hukuka aykırı olabilir. (1) Her iki olasılıkta da şirket ticaret sicilinden haksız olarak silinerek şeklen tüzel kişiliğini kaybetmiştir. İlk olasılıkta faaliyetin devam ettirilebilmesi; ikinci olasılıkta ise ortaya çıkan hukuki ilişkilerin sonuçlandırılabilmesi, şirketin tüzel kişiliğinin ve taraf ehliyetinin varlığını zorunlu kıldığı için, şirketin ticaret siciline yeniden kaydedilerek canlandırılması gerekir. (2)

6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesiyle, münfesih olan veya sayılan şirketlerin tasfiyesi ve ticaret sicilinden silinmesi basitleştirilmiştir. Bu geçici madde ile kanundaki genel hükümler askıya alınmış ve belirlenen olağanüstü yollarla yapılan tasfiye sonucu şirketin silinmesi veya bazı hallerde tasfiyesiz olarak ticaret sicil müdürlüklerinin resen terkin işlemi yapması öngörülmüştür.

Münfesih olan veya sayılan şirketin tespitinden sonra geçici 7. madde kapsamında işlem yapılabilmesi için, maddede belirtilen usule uygun şekilde ihtar ve ilanın yapılmış olması gerekmektedir. (TTK Geç. M. 7/4-a) Bu ihtar sonrası 3 farklı yol ortaya çıkacaktır. Birincisi, tasfiye memurlarının TSM’ye bildirilerek olağanüstü tasfiye sürecinin başlatılmasıdır. Diğer durum ise, TTK Geç. M. 7/4-c gereğince münfesih olan veya sayılan şirketlerin münfesih olma sebebini ortadan kaldırarak faaliyetine devam etmesinin sağlanmasıdır. Son ihtimal ise, ihtara kayıtsız kalınması veya yukarıdaki iki yolun gereğince yerine getirilememesi durumunda şirketin resen ticaret sicilinden silinmesidir.

TTK Geç. M. 7.’de tasfiye ve ticaret sicilinden silinmeye engel olacak tek durum, kapsama giren şirketin davacı veya davalı sıfatıyla devam eden bir davasının bulunmasıdır.

Bununla birlikte ilgili TTK Geç. M. 7/15 gereğince ticaret sicilinden kaydı silinen anonim, limited şirketler ve kooperatiflerin alacaklıları ile hukuki menfaatleri bulunanlar haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren 5 yıl içinde mahkemeye başvurularak ihyasını isteyebilecektir. Ayrıca pay sahipleri ya da ortaklar, son yönetim kurulu üyeleri ya da müdürler, şirket tasfiye sonucunda ticaret sicilinden silindiyse son tasfiye memurları ya da hizmet tespit davası için işçiler gibi menfaat sahipleri bulunan kişiler de ihya talebinde bulunabilecektir. (3) Bu talep TTK’nın 547. maddesine kıyasen şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesine yapılacaktır. Geçici 7. madde kapsamına giren şirketlerin tespiti ve bildirimi için öngörülen 01.07.2015 tarihi geçmiştir. Ama bazı şirketler için bu tarihten sonra da tasfiye işlemlerinin devam etmiş olması karşısında ilgili düzenleme halen daha yürürlüğünü korumaktadır.

Davada husumetin kime yöneltileceğine dair kanunda bir açıklık yoktur. Ancak yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına göre şirketin kayıtlı olduğu ticaret sicil müdürlüğü ve tasfiye memurları davalı olarak gösterilecektir. Tasfiyesinin olmadığı yani resen terkinin mevcut olduğu uyuşmazlıklarda ise husumetin sadece terkin işlemini yapan ticaret sicil müdürlüğüne yöneltmek yerinde olacaktır.

İhya davası ile Kanunun geçici 7. maddesinde öngörülen işlemlere yönelik bir hukuka aykırılık iddiası ileri sürülecektir. Bu iddia; tasfiyenin kanuna veya usule aykırı yürütülmesi, sona erme sebebinin geçersiz olması ya da sonradan ortaya çıkan haklı nedenler uyarınca terkin işleminin geçersizliği olabilecektir. Bu dava sonucunda alacaklılar veya diğer hukuki menfaati bulunan kişiler açısından şirketin sadece ihya sebebiyle alakalı olarak sicile kaydedilip ihya sebebi (alacağın tahsili, malların tasfiyesi vb.) ortadan kalktıktan ya da eksik olan tasfiye tamamlandıktan sonra tekrar şirket sicilden silinebileceği gibi usule veya yasaya aykırı işlemler sonucu ya da geçersiz bir sona erme sebebiyle sicilden terkin edilen şirketin terkin işleminin iptali ile varlığını devam ettirmesi sağlanabilir. Hali hazırda bu konuda mahkemelerde pek çok dava bulunurken Yargıtay’ın da bu kapsamda kararları örnek gösterilebilir. Bunlardan bazılarına bakacak olursak:

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 28.09.2017 tarihli, 2017/1575 E. Ve 2017/4857 K. sayılı kararında, Bölge Adliye Mahkemesinin: “Davacı veya davalı sıfatıyla devam eden davaları bulunan şirket veya kooperatiflere bu madde hükümleri uygulanmaz” şeklindeki düzenlemeye aykırı olarak ticaret sicilindeki kaydının silinme işlemi hukuka uygun olmadığından davanın kabulüne, yapılan terkin işleminin hukuka uygun olmadığının tespitine, şirketin ihyasıyla ticaret siciline yeniden tescil ve ilan edilmesi” şeklindeki kararını onayarak şirketin ihya edilmesine karar vermiştir. (4) Bu ve buna benzer kararlarında Yüksek Mahkeme ihyayı TTK m. 547’deki ek tasfiyeden farklı olarak ele almış ve ihya ile terkinin iptalinin sağlanabileceğini belirtmiştir. Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 15.1.2020 tarihli  ve 11. Hukuk Dairesinin 21.1.2020 tarihli aynı yönde kararları mevcuttur. (5) (6) Ayrıca Yargıtay her ne kadar yasal hasım olsa da bu gibi durumlarda ticaret sicil müdürlüğünün hatalı bir şekilde resen terkin işlemini yaparak dava açılmasına sebebiyet verdiği için yargılama giderlerinden sorumlu olduğu kanaatindedir.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi yakın tarihli bir kararında ise sermaye artırım yapılması için şirketlere 01.07.2015 tarihine kadar verilen sürede Ticaret Sicil Müdürlüğüne başvuran davacı şirketin ilgili süre dolmadan işlemlerin gecikmesinden bahisle resen terkin edilmesinin usul ve kanuna aykırı olduğu sonucuna vararak ilgili yerel mahkemece ilgili şirketin ihyasına, ticaret siciline tesciline, kararın ticaret sicilinde tescil ve ilanına dair hükmünü onamıştır. (7)

Başka bir davada ise ticaret sicil müdürlüğü geçici 7. madde hükümlerine uygun hareket etmeyerek gerekli ihtarları yapmadan şirketin sicil kaydını resen silmiş, şirketin açtığı ihya davasında ise mahkeme tarafından ek tasfiye için tescil kararı verilerek tasfiye memuru atanmıştır. Bu kararı şirketin temyiz etmesi üzerine Yargıtay, şirketin usulüne uyulmadan ticaret sicilinden silindiğini ve bu halde şirketin ihyası ile ticaret sicilinden silinmenin iptalinin istenebileceğini belirterek, şirketin yeniden tesciline karar verilmesi gerekirken tescilin ek tasfiye ile sınırlı tutulması yönündeki kararı bozmuştur. (8)

17.02.2020 tarihinde Yargıtay 22. Hukuk Dairesi de işçilik alacağından ödenmemesi sebebiyle açılan davada yerel mahkemece şirketin tüzel kişiliğinin tasfiye sonucunda sona ermesinden bahisle kısmen kabul kararı veren yerel mahkemenin hükmünü: “Anonim şirketin tüzel kişiliği ticaret sicilinden silinmesi ile sona erer. Tüzel kişiliğin sona ermesi için tasfiye işlemlerinin eksiksiz yapılmış olması gerekir. Şayet, tasfiye işlemleri gerektiği gibi tamamlanmamış ve tasfiyesi gereken hususlar eksik bırakılmışsa, tüzel kişilik ticaret sicilinden silinse bile, Anonim şirketin tüzel kişiliğinin sona erdiğinin kabulü mümkün değildir…. Bu durumda, tüzel kişiliğin yeniden ihyasına gidilerek yargılamanın anonim şirket tüzel kişiliğine karşı devamının sağlanması gerekmektedir. Ayrıca, tasfiye halinde bulunan bir şirketten alacaklı bulunan kişilerin yapılan ilanlara rağmen alacaklarını yazdırmamalarının alacağın düşmesini gerektirmeyeceği hukuksal gerçeği de dikkate alınmalıdır. Tüzel kişiliği sona eren şirketin ihyası için tasfiye memuru ile Ticaret Siciline husumet yöneltilerek görevli Asliye Ticaret Mahkemesinde ayrı bir dava açılması için davacı tarafa uygun bir süre verilmelidir. Dava açıldığı, takdirde ve alınacak sonuca göre eldeki davaya devam edebilme imkânı bulunduğu belirlendiğinde, tüzel kişiliğe tebligat yapılarak, usulüne uygun şekilde taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esasına girilerek davanın sonuçlandırılması gerekir.” şeklinde çok yerinde bir kararla bozmuş ve şirketin bu dava konusuyla sınırlı olarak ihyasına karar verilmesi gerektiğini ifade etmiştir. (9)

Tüm bu anlatılanlar ışığında görüldüğü üzere oldukça detaylı ve teknik olan bu konuda kanunen verilen sürelerin de dolmakta olduğu değerlendirilerek, hak kaybı yaşamamak adına konusunda uzman avukattan destek almanız önemlidir. Ticaret Hukuku alanında uzman kadromuzdan destek almak için her zaman bizimle iletişime geçebilirsiniz.

(1)Demirsatan, Barış: Hukuka Aykırı Tasfiyenin Tüzel Kişiliğe Etkisi, İÜHFM 2016, C. LXXIV, S. 2, s. 695 – 697.

(2) 11. HD, 6.4. 2004, E. 2003/8626, K. 2004/3655

(3) Şener, Oruç Hami: Anonim Ortaklıkta Ek Tasfiye (İhya), Ankara 2015, s. 244.

(4) 11. HD. 28.9.2017, E. 2017/1575, K. 2017/4857

(5) 15. HD. 15.1.2020, E. 2019/1975, K. 2020/97

(6) 11. HD. 21.1.2020, E. 2019/5353, K. 2020/616

(7) 11. HD. 20.1.2020, E. 2019/2366, K. 2020/557

(8) 11. HD. 20.11.2017, E. 2016/8629, K. 2017/6341

(9) 22. HD. 17.2.2020, E. 2017/27716, K. 2020/2640

İlgili Yazılar

whatsappdestek iletişim iletişim