Hukuk Genel Kurulu
2018/4 E.
2018/80 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Denizli 1. Asliye Ticaret Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 29.06.2012 gün ve 2010/436 E., 2012/335 K. sayılı karar, davalı … Tekstil İth. İhr. Paz. San. ve Tic. AŞ. vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 07.03.2013 gün ve 2012/14861 E., 2013/4278 K. sayılı kararı ile:
(… Davacı vekili, davalı şirkete 10 adet fatura ile yurt dışından 206.489,22 kg. iplik satıldığını, toplam 547.374,14 USD tutarındaki alacağa karşılık 416,000 USD ödeme yapıldığını, bakiye 131.347,14 USD alacağın ödenmemesi üzerine, alacağın tahsili için başlatılan 2010/288 esas sayılı icra takibine itiraz edildiğini ileri sürerek itirazın iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacıdan 16/1 ve 20/1 kalitesinde iplik alımı için müracaat ettiklerini ve 07.10.2009 tarihli proforma fatura ile davacının 16/1 iplik için 1.92 USD 20/1 iplik için 1,88 USD ve toplam 416,000 USD fiyat bildirdiğini, teklifin kabul edilerek peşin ödeme yapıldığını, daha sonra yapılan fiyat artışının geçersiz olduğunu ve malın tam tesliminin gerçekleşmediğini beyan ederek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece davacı yanca gönderilen ipliklere ilişkin faturaların davalı defterlerinde kayıtlı olduğu ve davacının 131.347,14 USD alacaklı bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Taraflar arasındaki akdi ilişki davacı yanca davalıya gönderilen 07.10.2009 tarihli proforma fatura ile kurulmuştur.
07.10.2009 tarihli proforma fatura içeriğine göre, davacı 16/1 iplik için 1.88 USD birim fiyat ve 160.000 kg teslimatın, 20/1 iplik için 1,92 USD birim fiyat ve 60,000 kg teslimatın, toplam 416,000 USD bedel ödendikten sonra yapılacağını bildirmiştir.
Davalı taraf kararlaştırılan fiyatlar üzerinden toplam 416,000 USD tutarı davacının bildirdiği Euro hesabına 16.11.2009 tarihli banka havalesi ile proforma faturasını ilgi tutarak göndermiş ve davacı ödemeyi teslim almıştır.
Davacı ödemeyi teslim aldıktan sonra proforma faturayla kurulan sözleşme uyarınca iplikleri 24.12.2009 tarihinden başlayarak 8 partide teslimata başlamıştır.
21.06.2010 tarihli teslimat sonrası 20/1 iplik 59.898,22 kg 16/1 iplik 146.556,80 kg. aldığı dolayısıyla sözleşme ile teslimi taahhüt edilen miktar henüz tamamlanmamıştır.
Açıklandığı üzere akdi ilişki peşin ödeme ve sonrasında malın teslimi şeklinde kurulmuş, davalı peşin ödemeyi gerçekleştirmiş olup davacı ise henüz teslimatı tamamlamamıştır.
Davacının gümrük belgeleri ekine eklediği faturalarda bildirdiği birim fiyatlar akdin birim fiyat yönünden değiştirildiği anlamına gelmez Çünkü ödeme peşin olarak yapılmış ve birim fiyat kesinleşmiştir.
Hal böyle olunca davacının fiyat farkı talep edemeyeceği dikkate alınarak davanın reddi gerekirken, sözleşmenin yorumunda hataya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir…)
gerekçesi ile oy çokluğuyla bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Davacı vekili müvekkili ile davalı arasında kadre ipliği alımına ilişkin on ayrı satış ilişkisi çerçevesinde teslim edilen ve on adet faturaya bağlanan 547.374,14 USD değerindeki mal bedelinin 416.000 USD’lik bölümünün davalı şirketçe ödendiğini, bakiyesinin ödenmesi istendiğinde davalının birim fiyatın faturaya fazla yazıldığı yönünde itirazda bulunarak ödemeden kaçındığını, gönderilen ihtar sonrasında da bu kez malların bir kısmının teslim de edilmediğini gerekçe göstermeleri üzerine başlattıkları icra takibine haksız şekilde itiraz edildiğini ileri sürerek itirazın iptaline, takibin devamına ve davalının %40’tan aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatı ile sorumlu tutulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili davacı ile müvekkili arasında tek bir sözleşme ilişkisinin söz konusu olduğunu, davacı şirketin 16.11.2009 tarihli proforma fatura ile bildirdiği birim satış değerleri üzerinden toplam 220 ton iplik bedeli olan 416.000 USD’nin 16.11.2009 tarihinde davacıya ödendiğini, proforma faturada gösterilen bedelin müvekkilince kabul edilip sözleşme bedelinin aynı gün peşinen ödenmesi ile sözleşmenin kurulduğunu ve davacının teslim yükümlülüğünün doğduğunu, buna rağmen davacının hâlen mal teslimini tamamlamadığını, teslim ettiği ipliklerle ilgili kesilen faturaları proforma faturadaki birim fiyatları üzerinden tanzim eden davacının kalan mallarla ilgili faturaları ise kötü niyetle anlaşmaya aykırı şekilde yüksek değer üzerinden düzenlediğini, yurt dışı merkezli müvekkil şirketin kalan malların teslim edilmemesinden çekindiği için fatura içerikleri üzerinde durmadığını ve davacının bu müzayaka hâlinden istifade etmek gayretinde olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece proforma faturanın gerçek anlamda fatura niteliği taşımayan ön akit niteliğinde bir belge olduğu, davalının davacı tarafça gönderilen ve proforma faturadan farklı birim fiyatlar içeren faturalara Türk Ticaret Kanunu’nun 23’üncü maddesi ikinci bendinde öngörülen sürede itiraz etmediği ve emtiayı bu bedeller üzerinden gümrükten çekip ticari defterlerine işlediği, bu nedenle davalının düzenlenen faturadaki fiyatları kabul etmiş sayılacağı gerekçesiyle davanın kabulüne, itirazın iptali ile takibin devamına ve davalı borçludan takip konusu asıl alacağın %40’ı oranında icra inkâr tazminatının tahsiline karar verilmiştir.
Davalı vekilinin temyiz itirazları üzerine Özel Dairece hüküm, karar başlığında yazılı gerekçelerle ve oy çokluğu ile bozulmuştur.
Bozma kararına karşı yerel mahkeme ilk kararındaki gerekçelere dayanarak direnmiş, direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; proforma faturada yazılı mal bedelinin alıcı tarafça tümden ve peşinen ödenmesi üzerine kısım kısım mal teslimi yapan satıcının proforma faturada gösterilen birim değerden fazlasını fatura ettiği olayda sözleşmenin hangi anda kurulmuş sayılacağı, burada varılacak sonuca göre sözleşmeye aykırı şekilde bedel istendiği iddiasında bulunarak ödemeden kaçınan alıcı davalının bu faturalara süresinde itiraz etmemiş ve fakat bu faturaları kendi ticari defterlerine kaydetmiş olmasının hukuki sonuçlarının ne olacağı noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümü için proforma faturanın hukuki niteliği, faturanın delil olma özelliği mahiyeti ve faturaya itirazın hukuki sonuçları ile ticari defter kayıtlarının ispat etkisi üzerinde durulmalıdır.
Bilindiği gibi sözleşme ilişkisi, sözleşmenin esaslı unsurları üzerinde tarafların karşılıklı ve birbirine uygun iradelerinin birleşmesi ile kurulur (BK m.1/I ve 2/I; TBK m.1/I ve 2/I). Bunun için de sözleşmenin taraflarından birinin teklifinin (icabının, önerisinin) diğeri tarafından kabul edilmesi yeterlidir. Sözleşmenin esaslı olmayan unsurlarının (ikincil hususların) bu aşamada kararlaştırılması şart değildir, bir diğer deyişle bunların kararlaştırılmamış olması hâlinde dahi sözleşme kurulmuş sayılır. Ticari teamülde de sözleşmeler tarafların çeşitli kanalları kullanarak icap ve kabul iradelerini birbirine iletmeleri ile kurulmaktadır.
Proforma fatura gerek (sözleşmenin akdedildiği tarihte yürürlükte bulunan 6762 s.) Türk Ticaret Kanunu (m.23) ve gerek Vergi Usul Kanunu (m.229 vd) anlamında bir fatura olmayıp, satıcının, satım konusu malın niteliklerini ve özellikle satış tutarını gösterdiği bir metindir (aynı yönde HGK, 14.11.1970 gün ve 1966/T-1586 E., 1970/619 K.). Yukarıda gösterilen ilkeler çerçevesinde bu metin sadece sözleşmenin asli unsurlarını gösteriyor ve karşı yanın (alıcının) karşı tekliflerinin de dikkate alınabileceği yönünde açıklık içeriyor veya bunun mümkün olduğu metinden anlaşılıyorsa, borçlar hukuku bakımından “icaba davet” sayılabilirken; satım sözleşmesine konu malın niteliklerine ve semenin tartışmasız, net tutarı gibi asli ve teslim yer ve şekli ile ödeme koşulları gibi tali tüm unsurları içeriyor ve alıcının karşı tekliflerini sunmasına imkân vermiyorsa “icap” sayılabilir (bkz. Ünal, O. K.: Fatura ve İspat Kuvveti, 4.b., Ankara 2006, s.33 vd.). Metnin bu ilkeler çerçevesinde değerlendirilmesi üzerine icaba davet niteliğindeki bir proforma fatura bakımından alıcının iradesini açıklaması “icap=öneri” sayılır; oysa proforma fatura tam anlamıyla icap niteliğinde ise alacaklının iradesini açıklaması ile sözleşme kurulmuş sayılmalıdır.
Sınırlı biçimde sayılmış birkaç sözleşme türü dışında, icap ve kabulün mutlak suretle sarih bir irade açıklaması yolu ile yapılması şart değildir. Gönderilmiş malın alınıp kabul edilmiş ya da tüketilmiş olması, bedelinin ödenmesi, hizmetin kullanılması gibi davranışlar da sözleşmenin kuruluşunu sağlayan irade açıklamaları olarak yorumlanabilmektedir.
Fatura ise proforma faturadan farklı olarak sözleşmenin bağıtlanması sürecinde değil ifası sürecinde düzenlenen bir belgedir. Nitekim (sözleşmenin akdedildiği tarihte yürürlükte bulunan 6762 s.) Türk Ticaret Kanunu’nun 23’üncü maddesinde ticari işletmesi icabı bir mal satmış veya imal etmiş veyahut bir iş görmüş yahut bir menfaat temin etmiş olan tacirin, diğer tarafın talebi üzerine bir fatura düzenlemek ve bedeli ödenmiş ise bunu da faturada göstermek zorundadır (benzer şekilde VUK.m.229).
Fatura sadece sözleşmenin ifası ile ilgili olmayıp, gerek vergi sorumluluğu bakımından kamu hukuku ile ve gerek ispat yükünün belirlenmesi bakımından usul hukuku ile de ilgisi mevcuttur. Nitekim 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 23’üncü maddesinin ikinci fıkrasında, bir faturayı alan kimsenin, bunu aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde içeriği hakkında bir itirazda bulunmamış olması hâlinde, bunun içeriğini kabul etmiş sayılacağına dair bir adi kanuni karine öngörülmüştür. Aksi ispat edilebilen bu kanuni karine çerçevesinde faturayı tebliğ alan fakat yasal süresi içinde itiraz etmeyen alıcı, faturada gösterilen mal veya hizmeti teslim aldığını ve faturada yazılı tutardan sorumlu olduğunu kabul etmiş sayılır. Faturaya itiraz hâlinde ispat yükü yer değiştirir ve bu kez satıcı veya hizmet sağlayıcısı o miktarda mal ve hizmeti teslim ettiğini ve bedelin faturada yazılı olduğu tutar kadar olduğunu ispat yükü altına girer.
Ticari defterlerin delil niteliğine gelince; bu husus taraflar arasındaki sözleşmenin bağıtlandığı, faturaların düzenlendiği, malın teslim edildiği ve icra takibi ile eldeki davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 82’nci ve izleyen maddelerinde düzenlenmiştir. Anılan Kanun’un 84’üncü maddesinde, kanuna uygun olarak veya olmayarak tutulmuş olan ticari defterlerin içeriğinin, sahibi ve halefleri aleyhinde delil sayılacağı açıkça yazılmıştır. Daha sonra 01.07.2012 günü yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda ticari defterlerin delil niteliği hakkında düzenleme getirilmemiş, onun yerine 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 222’nci maddesinde bu yönde düzenleme yapılmıştır.
Bu açıklama ve ilkeler ışığında somut olaya dönüldüğünde;
Davacı satıcı 16.11.2009 tarihli proforma fatura ile iki kalem malın birim satış fiyatı, miktarı ve toplam tutarı ile malın menşeini, yükleme yer ve tarihi ile teslim biçimini belirtmiş ve ödeme için IBAN ve SWIFT bilgilerini göstermiştir. Davalı alıcı aynı gün bu teklifi kabul ederek proforma faturada yazılı tutarı peşin olarak satıcıya transfer etmiştir. Bu hâliyle proforma faturanın icap (=öneri) niteliğinde olduğu ve davalının kabulü ile, Özel Daire bozma kararında da belirtildiği üzere, taraflar arasında sözleşmenin kurulduğu kabul edilmelidir.
Süreç içinde davacı satıcı sözleşme konusu emtiayı partiler hâlinde davalı alıcıya göndermiş ve farklı birim fiyatlar üzerinden düzenlediği faturaları da teslim etmiştir. Davalı alıcı bu faturalara itiraz etmediği gibi bunları ticari defterlerine de kaydetmiştir.
Proforma faturada belirtilen tutarın peşinen ödenmesinden sonra faturalarda farklı tutarların gösterilmesi, somut olay bakımından bedel bakımından yeni bir icap sayılır ve davalının buna itiraz etmeyerek faturayı defterine kaydetmesi de bu yeni bedel üzerinden sözleşmenin tadil edildiği anlamına gelir.
Davalı alıcının aleyhinde girişilen icra takibinde gönderilen ödeme emrine yönelik 27.08.2010 tarihli itirazında proforma faturadaki teklif bedelleri derhal ödenmekle sözleşme bu birim değerler üzerinden kurulduğunu, bu fiyatlara göre de hâlen eksik mal tesliminin söz konusu olduğunu, ne var ki satıcı tarafın anlaşmaya aykırı yeni faturalar düzenlemesini hile (aldatma) niteliğinde olduğunu ileri sürmüştür. Ancak yukarıdan beri yapılan açıklamalar çerçevesinde davalının faturalara itiraz etmeyerek defterlerine de kaydetmesi ile benimsediğini gösterdiği, yeni tutarlar bakımından takibe yönelik itirazının yerinde olmadığı anlaşılmaktadır.
Sonuç olarak somut olay bakımından, icap (=öneri) niteliğinde sayılan proforma faturada yazılı mal bedelinin alıcı tarafça tümden ve peşinen ödenmesi ile sözleşmenin kurulmuş sayılacağı, bunun üzerine kısım kısım mal teslimi yapan satıcının proforma faturada gösterilen birim değerden fazla tutarlarla düzenlediği faturaların itiraz edilmeyerek ticari defterlere kaydı ile sözleşmenin bu yeni tutarlar üzerinden tadil edildiğinin kabulü ve alıcının bu miktarlardan sorumlu tutulması gerektiği sonucuna varılmıştır.
Hâl böyle olunca, yerel mahkemece verilen direnme kararı usul ve yasaya uygundur.
Ne var ki, Özel Dairece bozma nedenine göre davalı … Tekstil İth. İhr. Paz. San. ve Tic. AŞ. vekilinin mahkemece hükmolunan icra inkâr tazminatına ilişkin temyiz itirazları incelenmediğinden bu konuda inceleme yapılmak üzere dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
SONUÇ: Davalı … Tekstil İth. İhr. Paz. San. ve Tic. AŞ. vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, adı geçenin icra inkâr tazminatına ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 19. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 24.01.2018 gününde oy birliği ile karar verildi.
KAYNAKÇA: https://karararama.yargitay.gov.tr/
Konu ile ilgili profesyonel bilgi almak için bize ulaşabilirsiniz.
Tel: +90 216 349 44 85
GSM: +90 532 302 03 17
E-mail: info@eyavuz.av.tr