Hafta İçi : 09:00-18:00
·

Bakım borçlusunun bakım alacaklısı ölene kadar  ona bakma ve onu gözetme borcunu üstlendiği, bakım alacaklısının ise bakım edimine karşılık malvarlığının tamamını ya da bir kısım unsurlarını ona devretme borcunu üstlendiği sözleşmeler “ölünceye kadar bakma sözleşmesi”dir.

İki tarafa borç yükleyen bu sözleşmede; bakım borçlusu bakım alacaklısının hayatı boyunca ona bakmayı, bakımda gerekli özeni göstermeyi ve sözleşme çerçevesinde kararlaştırılan ihtiyaçlarını gidermeyi yüklenmiştir. Bakım alacaklısı ise karşı edim olarak malvarlığının tamamını veya bir kısmını bakım borçlusuna devretme borcunu yüklenmiştir ya da devretmiştir. Sözleşme konusu mal, sözleşme tarihinde bakım alacaklısının mülkiyetinde olmak zorunda değildir, ileride elde edileceği düşünülen mal da sözleşmenin konusu olabilir. 3.kişiye ait bir malın bu sözleşmenin konusu olabilmesi için mal sahibi 3.kişinin sözleşmede imza ve onayının olması gerekir.

Bu sözleşmenin geçerli olabilmesi için Türk Borçlar Kanunu m.612’ye göre miras sözleşmesi şeklinde olmalıdır. Miras sözleşmesinin geçerlilik şartlarını inceleyecek olursak; resmi vasiyetname şeklinde yani resmi memur tarafından iki tanığın katılmasıyla düzenlenmelidir. Sözleşme düzenlenirken resmi memur, tanıklar ve taraflar sözleşme düzenlenirken de imzalanırken de bir arada olmalıdır. Yetkili resmi memur Noter, Sulh Hakimi veya konusu sadece taşınmaz mallar olan sözleşmelerde Tapu memuru olabilir. Resmi vasiyetnamenin nasıl düzenlendiğiyle ilgili de detaylı bilgiye ilgili yazımızdan ulaşabilirsiniz.

Türk Borçlar Kanunu’nun m.612/2’de “Sözleşme, Devletçe tanınmış bir bakım kurumu tarafından yetkili makamların belirlediği koşullara uyularak yapılmışsa, geçerliliği için yazılı şekil yeterlidir.” denilerek eğer bakım borçlusu devletçe tanınmış bir kurumsa adi yazılı şekil yeterli kabul edilmiştir.

Yargıtay 16.Hukuk Dairesi’nin E. 1991/7828, K. 1991/6695, T. 11/05/1992 tarihli kararında “..sözleşmenin tarafları, geçersiz sözleşmenin öngördüğü yükümlülükleri, ortada geçerli bir sözleşme varmış gibi eksiksiz yerine getirmişlerdir. Bakım alacaklısı sağlığında bu duruma itiraz etmemiştir. Bakım alacaklısının itiraz etmemesi karşısında mirasçılar artık sözleşmenin geçersizliği savunmasına dayanamazlar..” hükmüyle şekil şartına aykırı olan sözleşme hükümlerinin uzun süredir yerine getirilmesi halinde hem mirasçılar hem de bakım alacaklısı için şekil şartına aykırılığın ileri sürülmesini dürüstlük kuralına aykırı ve hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilmiştir.

Borçlar Kanunu m.613 gereğince bakım borçlusuna bir taşınmazını devretmiş olan bakım alacaklısı, haklarını güvence altına almak üzere, bu taşınmaz üzerinde satıcı gibi yasal ipotek hakkına sahiptir. “Satıcı gibi” denildiğine göre satış işlemi ile bakiye alacak kalmışsa satıcının 3 ay içinde yapacağı taleple taşınmaza ipotek konulabilmektedir.

Bakım alacaklısı, ölünceye kadar bakma sözleşmesi yüzünden kanuna göre bakmakla yükümlü olduğu kişilere karşı yükümlülüğünü yerine getirme imkânını kaybediyorsa, bundan yoksun kalanlar sözleşmenin iptalini isteyebilirler. İptalin istenmesi halinde hakim bakım borçlusunun hak sahiplerine na­faka vermesine karar verebilir. Bunlara verilen nafakalar bakım alacaklısına verilecek şeylerden mahsup edilebilir.

Mirasçılar mahfuz hisseleri nedeniyle, bu miktarları aşan kısım için tenkis ve bakım alacaklısının alacaklılarının ise sözleşmenin iptali davası açma hakları saklıdır. Bakım alacaklısının devrettiği malvarlığının değeri, elde ettiği ve edeceği bakım ve gözetim değerinden açık ve önemli miktarda fazla ise aradaki farkın tenkise tabi olduğu açıktır.

Miras bırakanın gerçek arzusunun kendisine malvarlığını sözleşme yaptığı kişilere bağışlamak ve mirasçılardan mal kaçırmak olduğu hallerde muvazaa sebebiyle görünüşteki ölünceye kadar bakma sözleşmesi tarafların gerçek iradelerine uygun olmadığından bahisle geçersiz olacaktır.
Gerçek arzunun bağışlama sözleşmesi olduğu hallerde ise ölünceye kadar bakma sözleşmesi tapulu taşınmazlar bakımından şekil koşullarını taşımadığı için geçersiz sayılacaktır.

Bununla ilgili olarak Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun E. 2003/1-2, K. 2003/2, T. 22/01/2003 tarihli kararında “..Bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz. Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan malvarlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir… Somut olaya gelince, çekişmeli 1217 parsel sayılı taşınmazın ölünceye kadar bakma akdi ile davalıya temlik edildiği anlaşılmaktadır. Ne var ki, miras bırakanın gerçek amacının ölünceye kadar bakım karşılığı ile temlik etmek mi yoksa muvazaalı mal kaçırmak mı olduğu yönünde yeterli delil toplanmış değildir. Hal böyle olunca, öncelikle miras bırakanın başka taşınmazı bulunup bulunmadığı hususunun ilgili mercilerden sorulması, veraset ilamının alınması, taraf tanıklarının dinlenmesi ve yukarıdaki ilkeler çerçevesinde bir araştırma yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir…” ölünceye kadar bakma sözleşmesinin muvazaalı olup olmadığının incelemesinde dikkat edilecek hususlar belirtilmiştir.

Borçlar Kanunu m.616’ya göre tarafların edimleri arasında önemli derecede ölçüsüzlük bulunur ve fazla alan taraf kendisine bağışta bulunulma amacı güdüldüğünü ispat edemezse diğer taraf, altı ay önce bildirimde bulunmak koşuluyla, sözleşmeyi her zaman feshedebilir. Sözleşmenin sona erdirilmesi anına kadar geçen sürede ifa edilmiş edimler, anapara ve faiziyle birlikte değerlendirilerek, denkleştirme sonucunda alacaklı çıkan tarafa geri verilir.

Borçlar Kanunu’nun 617.maddesinde de ihbar şartı aranmaksızın sözleşmenin feshi düzenlenmiştir. Buna göre sözleşmeden doğan borçlara aykırı davranılması sebebiyle sözleşmenin devamı çekilmez hâle gelir veya başkaca önemli sebepler sözleşmenin devamını imkânsız hâle getirir ya da aşırı ölçüde güçleştirirse, taraflardan her biri sözleşmeyi önel vermeksizin feshedebilir. Sözleşme bu sebeplerden birine dayanılarak feshedildiği takdirde kusurlu taraf, aldığı şeyi geri verir ve kusursuz tarafa, bu yüzden uğradığı zarara karşılık uygun bir tazminat ödemekle yükümlü olur.

Diğer bir sözleşmenin fesih hali ise Borçlar Kanunu m.618 de bakım borçlusunun ölümü hali olarak düzenlenmiştir. Bu durumda sözleşme kendiliğinden sonra ermez. Bakım borçlusunun vefatıyla birlikte sözleşmeden doğan borcu bakım borçlusunun mirasçıları üstlenir, bakım alacaklısıyla mirasçılar anlaşırsa sözleşme devam eder. Ancak anlaşamamaları halindeyse bakım alacaklısı her hangi bir şekil şartına bağlı olmaksızın 1yıl içerisinde sözleşmenin feshini isteyebilir.

Yapılan her sözleşme de olduğu gibi ölünceye kadar bakma sözleşmesinin kuruluşunda veya iptalinde konusunda uzman bir avukattan hukuki destek almak hak kaybına uğramanızı önleyecektir. Bilgi ve yardım almak için her zaman bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Önceki Yazı

İlgili Yazılar

whatsappdestek iletişim iletişim