Hafta İçi : 09:00-18:00
·

Bıçakla boyuna ve başa yönelen yaralama eyleminde, kasten öldürmeye teşebbüs ve kasten yaralama arasındaki farklara ilişkin Yargıtay CGK kurulu kararıdır.

Ceza Genel Kurulu         2023/177 E.  ,  2024/6 K.

“İçtihat Metni”


YARGITAY DAİRESİ : 1. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 1964-114

I. HUKUKÎ SÜREÇ

Sanık … hakkında teşebbüs aşamasında kalan kasten öldürme suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda sanığın eyleminin kasten yaralama suçunu oluşturduğu kabul edilerek 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 86/1, 86/3-e, 87/1-c, 62, 53, 63 ve 54. maddeleri uyarınca 5 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsuba ve müsadereye ilişkin Kayseri 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 03.10.2016 tarihli ve 146-299 sayılı hükme yönelik olarak sanık müdafii ve katılan vekilince istinaf talebinde bulunulması üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince duruşma açılarak 15.12.2016 tarih ve 29-136 sayı ile; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 280/2. maddesi uyarınca hükmün kaldırılmasına, sanığın teşebbüs aşamasında kalan kasten öldürme suçundan 5237 sayılı TCK’nın 81/1, 35/1-2, 62, 53, 63 ve 54. maddeleri uyarınca 8 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsuba ve müsadereye hükmedilmiştir.
Hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 01.12.2021 tarih ve 9848-14559 sayı ile; ” (…) Oluşa ve dosya kapsamına göre sanığın evinin yanında bulunan ve maliki tarafından kullanılmaması nedeniyle hayvan gübresi döktüğü yeri olay tarihinde traktörü ile sürmeye çalışan katılanın yanına giderek ve kiralandığından da haberi olmaksızın bulunduğu yeri sürmemesi konusunda uyardığı, olumsuz cevap aldığında küçük boyda ve hareket hâlindeki traktöre bir yandan binmeye çalışırken bir yandan da hâmili olduğu bıçağı savurmak suretiyle onu yaraladığı sırada, yere düştükten sonra oğlu ve eşinin gelerek onu götürdüklerinin anlaşıldığı olayda, tarafların amcaoğlu olup aralarında bir kırgınlık olmakla birlikte öldürmeyi gerektirecek nitelikte bir husumet olmaması, traktörün tarla sürür vaziyette dolayısıyla hedefin hareketli olması, sanığın yarı binili vaziyette rastgele savurduğu bıçağın sanığın yüz ve boyun bölgesine gelmekle birlikte hayati tehlike yaratmayacak nitelikte olması, sayısı ve vurduktan sonra yere düştüklerinde müsait ve imkân olmasına rağmen katılanın beyanına göre bir daha vurmadığı ve ciddi bir engel yokken eylemini sonlandırdığı bu hâliyle sanığın dış âleme yansıyan hareketleri karşısında suç kastının yaralama olduğunun kabulü yerine kasten öldürmeye teşebbüsten hüküm kurulması,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Daire Üyeleri İ. İlhan ve S. Giray; hükmün onanması gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.

II. DİRENME GEREKÇESİ

Dosyanın gönderildiği Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi ise 21.01.2022 tarih ve 1964-114 sayı ile; ” (…) Sanık ile katılan arasında önceye dayalı husumet bulunması, olayda kullanılan bıçağın öldürmeye elverişli aletlerden olması, olayda sanığın hedef gözeterek hayati önem taşıyan katılanın boğaz bölgesine bıçakla iki kez darbede bulunması, olayın görgü tanığı olan sanığın oğlu …’un soruşturma aşamasında alınan beyanında da belirttiği üzere sanığın devam eden eyleminin oğlu tarafından engellenmek suretiyle katılanın kurtarılmış olması ve sanığın eşi ile tanık …’ün sanığı tutarak evlerine götürdükleri sırada sanığın kendisini engelleyenlere katılanı kastederek ‘Bırakın onu öldüreceğim.’ şeklinde bağırması hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanığın yaralama kastı ile değil, öldürme kastı ile hareket ettiği, engel hâl nedeniyle eylemini tamamlayamadığı kanaatine varılmıştır.” şeklindeki gerekçeyle bozmaya direnerek sanığın önceki hüküm gibi cezalandırılmasına karar vermiştir.
Bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 16.11.2022 tarihli ve 33399 sayılı bozma istekli tebliğnamesi ile dosya, 6763 sayılı Kanun’un 36. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 08.03.2023 tarih, 12815-898 sayı ve oy çokluğuyla direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş, açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

III. UYUŞMAZLIK KAPSAMI VE KONUSU

Direnme kararının kapsamına göre inceleme sanık hakkında teşebbüs aşamasında kalan kasten öldürme suçundan kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire çoğunluğu ile Bölge Adliye Mahkemesi arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, sanığın eyleminin teşebbüs aşamasında kalan kasten öldürme suçunu mu yoksa kasten yaralama suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkindir.

III. OLAY VE OLGULAR

İncelenen dosya kapsamından;
Kayseri Adli Tıp Şube Müdürlüğünce katılan hakkında düzenlenen 05.09.2016 tarihli raporda; katılanın mentum bölgesinden başlayıp “L” şeklinde, boyna kadar inen yaklaşık 10 cm’lik kesi, bunun dışında yine boyun sol tarafta yaklaşık 2 cm’lik kesi bulunduğu, kafa kemiklerinde kırık, herhangi bir dimağ arazı, büyük damar, iç organ lezyonu tarif edilmeyen yumuşak doku yaralanmasına neden olan arızasının, katılanın yaşamını tehlikeye sokmadığı, tarif edilen lezyonların basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte olmadıkları, yüz sınırları dâhilinde tespit edilen yaraların ayrı ayrı yüzde sabit iz niteliğinde olduklarının ifade edildiği,
Kayseri Eğitim ve Araştırma Hastanesince sanık hakkında düzenlenen 04.03.2016 tarihli raporda; sanığın vücudunda herhangi bir darp cebir izinin bulunmadığının belirtildiği,
Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) sistemi vasıtasıyla elde edilen kayıtlardan; Kayseri 3. (Kapatılan) Sulh Ceza Mahkemesinin 28.04.2008 tarihli ve 1553-519 sayılı hükmü ile katılan …’un 07.11.2007 tarihinde sanık …’u silahla yaralama suçundan 3 ay 10 gün hapis cezasına mahkûm edildiği, hükmün temyiz edilmeksizin 06.05.2008 tarihinde kesinleştiği,
Anlaşılmaktadır.
Katılan mahkemede; sanığın amcasının oğlu olduğunu, evlerinin yakınındaki kiraladığı tarlayı olay günü sürürken, sanığın bıçak çekerek traktörün yanına geldiğini, traktörün üzerinde iken bıçağı iki üç kez boynuna doğru salladığını, boynunun iki yerine bıçak değdiğini, bu sırada sanığın oğlu …’un yetişip sanığı tuttuğunu, zapt etmekte zorlanınca bu kez sanığın eşinin geldiğini, ikisinin birlikte sanığı tutup zorlukla zapt edip götürdüklerini, tarlayı …’den kiraladığını, buna ilişkin sözleşmeyi ibraz ettiğini, sanıkla küs olduklarını, aralarının iyi olmadığını, konuşmadıklarını, fakat aralarında büyük bir husumetin de bulunmadığını, sanığı ilk gördüğünde sanığın traktörden 15-20 metre kadar uzakta olduğunu, elindeki bıçakla üzerine geldiğini, traktördeyken sanığın bıçağı salladığını, iki bıçak darbesinin kendisine isabet ettiğini, çenesinden ve boynundan yaralandığını, sanıkla birlikte traktörden yere düştüklerini, yere düştükten sonra sanığın kendisine vurmadığını, sanığın oğlu …’ün gelip sanığı yakaladığını, eğer yetişip sanığı tutmamış olsaydı sanığın kendisini öldüreceğini, oğlu sanığı tutmaya çalışırken sanığın kendisine hitaben “Bırakın, onu öldüreceğim.” diye bağırdığını,
Bölge adliye mahkemesinde; sanığın evinin arkasındaki tarlanın sahibiyle ortak sebze, meyve ekmek için anlaştıklarını, olay günü traktörle tarlayı sürdüğünü, çift sürerken sanığın traktörün arkasından yaklaştığını ve aniden bıçakla boğazına saldırdığını, kullandığı traktörün küçük bir traktör olduğunu, bu yüzden sanığın bulunduğu yerden kendisine hamle yapabildiğini, traktörle birinci viteste hareket hâlinde olduğunu, pulluk çarpınca sanıkla birlikte traktörden yere düştüklerini, henüz yerdeyken sanığın oğlunun yetişip sanığı çekerek aldığını, sanığın bu nedenle yerde kendisine vurma fırsatı bulamadığını, daha sonra sanığın eşinin de olay yerine geldiğini, birlikte sanığı uzaklaştırdıklarını, sanığın kendisini öldüreceğini söyleyerek iki veya üç kez bıçak salladığını,
Tanık …; sanığın oğlu olduğunu, olay tarihinde evde oturduğunu, babasının ise dışarıda yonca tohumu elediğini, pencereden baktığında babasının katılan …’un traktörle tarla sürdüğü yere gittiğini gördüğünü, bir iki dakika sonra bağırma, küfür sesleri işittiğini, dışarı çıktığını, babasını katılanın kullandığı traktöre arka taraftan binerken gördüğünü, babası ile katılanın yarım dakika kadar traktör üzerinde boğuştuklarını, sonra ikisinin de traktörden yere düştüklerini, traktörün hâlen hareket hâlinde olduğunu, babası ayağa kalktıktan sonra kendisinin yanına doğru geldiğini, babasının koluna girdiğini, katılanın ise hareket hâlindeki traktöre bindiğini, motoru durdurup yürüyerek evine doğru gittiğini, sonra eve gelen cankurtaranla katılanın hastaneye götürüldüğünü, babasının katılana bıçakla vurduğunu görmediğini, babasını eve getirdiği sırada eve 15 metre kala babasının elinde bıçak olduğunu gördüğünü, olay yerine gittiğinde babasının traktörden yere düştükten sonra ayağa kalkmış olduğunu, istese katılana tekrar vurabilecek hâlde olduğunu, babasını tutarak katılana vurmasını engellemediğini, olay yerine annesinin gelmediğini, eve yaklaştıkları sırada kendilerini karşıladığını,
İfade etmişlerdir.
Sanık mahkemede; katılanın amcasının oğlu olduğunu, aynı avlunun içinde oturduklarını, aralarında daha önceden kaynaklanan ufak tefek kırgınlıklar bulunduğunu, konuşmadıklarını ancak büyük bir husumetlerinin de olmadığını, olay tarihinde yonca tohumu elediğini, tohumların bulunduğu torbanın ağzını kesmek için yanında bıçak bulunduğunu, bu sırada katılan …’un traktörle gelip evin yakınındaki tarlayı sürmeye başladığını, katılanın sürdüğü yere 8-10 yıldır gübre döktüğünü ve kullandığını, katılana “Burayı sürme, daha geriden sür.” dediğini, katılan küfredince sinirlendiğini, traktörün üzerine doğru çıkar gibi yaptığını, boğuşmaya başladıklarını, traktörden inmeye çalışırken katılanın kendisini sırtından tuttuğunu, üstünde taşıdığı bıçağı rastgele salladığını, katılanla birlikte yere düştüklerini, geriye çekildiğini, katılanın yerden kalktığını, sonra oğlu …’ün olay yerine gelip kendisini eve götürdüğünü, katılanın traktörle sürdüğü yerin kendisine ait olmadığını, kime ait olduğunu da bilmediğini, katılanın burayı kiralamış olabileceğini ancak bu hususu kendisine söylemediğini, traktöre çıktığında elinde bıçak bulunmadığını, bıçağın arka cebinde olduğunu, kullandığı bıçağın kesici kısmı 15 cm, toplam uzunluğu 27 cm olan ekmek bıçağı olduğunu, açılır kapanır bıçaklardan olmadığını, traktöre çıktıktan sonra boğuşma sırasında traktörün üzerinde iken cebinden çıkarıp bıçağı salladığını, katılanla birlikte yere düştüklerini, bıçağı sadece bir kez salladığını, hedef almadığını, bıçağın katılanın neresine isabet ettiğini bilmediğini,
Bölge adliye mahkemesinde; olay günü yonca tohumu torbasını açmak için yanına bıçak aldığını, katılanın evin arkasında traktörle çift sürdüğünü, katılan kendisine küfredince traktörün üzerine uzandığını, aralarında arbede çıktığını, inmek isteyince katılanın kendisini bırakmadığını, kendisinin de bıçağı rastgele salladığını, daha sonra birlikte yere düştüklerini, geri çekildiğini, katılanın tekrar traktöre bindiğini, bu arada oğlu …’ün gelip kendisini olay yerinden uzaklaştırdığını,
Savunmuştur.

IV. GEREKÇE

A. İlgili Mevzuat ve Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Açıklamalar
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Suça teşebbüs” başlıklı 35. maddesinde; “Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur.” hükmü yer almaktadır.
Buna göre suça teşebbüs, işlenmesi kast olunan bir suçun icrasına elverişli araçlarla başlanmasından sonra, elde olmayan nedenlerle suçun tamamlanamamasıdır. Maddenin açık hükmüne göre, icra hareketlerinin yarıda kalması ya da sonucun meydana gelmemesi failin iradesi dışındaki engel nedenlerden ileri gelmelidir.
Öte yandan, suça teşebbüsle ilgili değerlendirme yapılabilmesi, failin hangi suçu işlemeyi kastettiğinin belirlenmesini gerektirir ki buna subjektif unsur denir. Failin gerçekleştirdiği davranış ile bir suçu işlemeye teşebbüs edip etmediğini, etmişse hangi suça teşebbüs ettiğini belirleyebilmek için öncelikle kastın varlığının belirlenmesi gerekmektedir. Başka bir deyişle, tıpkı tamamlanmış suçta olduğu gibi teşebbüs aşamasında kalan suçta da işlenmek istenen suç tipindeki bütün unsurlar failce bilinmelidir (İçel Suç Teorisi, Kayıhan İçel, Füsun Sokullu-Akıncı, İzzet Özgenç, Adem Sözüer, Fatih S. Mahmutoğlu, Yener Ünver 2. Kitap, 2. Baskı, İstanbul, 2000, s.315.).
Bu husus, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 765 sayılı TCK’nın yürürlükte olduğu dönemde verilmiş olup kabul edilen ilkeler açısından 5237 sayılı TCK’nın teşebbüse ilişkin 35. maddesi yönüyle de varlığını devam ettiren 04.06.1990 tarihli ve 101-156 sayılı kararında da; “Teşebbüste aranan kast, icrasına başlanmış cürmü teşebbüs aşamasında bırakma kastı olmayıp, söz konusu suçu tamamlamaya yönelmiş kasttır.” şeklinde açıklanmıştır.
Kasten yaralama suçu ile teşebbüs aşamasında kalan kasten öldürme suçu arasındaki ayırıcı kriter manevi unsurun farklılığına dayandığından, sanığın kastının öldürmeye mi yoksa yaralamaya mı yönelik olduğunun belirlenmesi gerekmektedir.
TCK’nın 21/1. maddesine göre; suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi olan ve failin iç dünyasını ilgilendiren kast, dış dünyaya yansıyan davranışlara bakılarak, daha açık bir ifadeyle, failin olay öncesi, olay sırası ve olay sonrası davranışları ölçü alınarak belirlenmelidir.
İlkeleri, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun istikrar bulunan ve süregelen kararlarında açıklandığı üzere, bir eylemin kasten öldürmeye teşebbüs mü yoksa kasten yaralama mı sayılacağının belirlenmesinde, fail ile mağdur arasında husumet bulunup bulunmadığı, varsa husumetin nedeni ve derecesi, failin suçta kullandığı saldırı aletinin niteliği, darbe sayısı ve şiddeti, mağdurun vücudunda meydana getirilen yaraların yerleri, nitelik ve nicelikleri, hedef seçme imkânı olup olmadığı, failin fiiline kendiliğinden mi yoksa engel bir nedenden dolayı mı son verdiği gibi ölçütler esas alınmalıdır.
Kastın belirlenmesi açısından her bir olayda kullanılması gereken ölçütler farklılık gösterebileceğinden, tüm bu olguların olaysal olarak ele alınması gerekmektedir.

B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme

Sanıkla katılanın amca çocukları oldukları, aynı avlu içerisindeki ayrı evlerde yaşadıkları, sınır uyuşmazlığı nedeniyle 2007 yılında katılanın sanığı bıçaklayarak yaraladığı ve yargılanarak hapis cezasına mahkûm olduğu, aralarında geçimsizlik bulunan sanıkla katılanın birbirleriyle konuşmadıkları ve dargın oldukları, sanığın mülkiyeti bir başkasına ait olan evinin yakınındaki tarlayı gübre dökmek suretiyle yıllardır kullandığı, bu tarlayı sahibinden kiralayan katılanın olay günü tarlayı traktörle sürmeye başladığı, sanığın katılana müdahale ederek tarlayı sürmemesini istediği ve üzerinde taşıdığı 15 cm namlu uzunluğu bulunan ekmek bıçağı ile traktörün üzerindeki katılanın baş ve boyun bölgesine doğru hamleler yaptığı, katılanın çene altında ve boyun sol yanda yaklaşık 10 cm’lik ve boyun sol tarafta yaklaşık 2 cm’lik kesi oluşturacak şekilde, basit tıbbi müdahale ile giderilemez ve yüzde sabit iz oluşturur nitelikte yaralandığı, katılanın çalışır durumdaki traktörün üzerinden sanıkla birlikte yere düştüğü, bu sırada olay yerine gelen sanığın oğlu tanık …’un babasını zapt ederek sanığın katılana yeniden hamle yapmasını engellediği, yine olay yerine gelen sanığın eşi ile tanık …’ün, sanığı olay yerinden evlerine götürdükleri, bu esnada sanığın kendisini engelleyenlere “Bırakın, onu öldüreceğim!” şeklinde bağırdığı anlaşılan olayda;
Sanıkla katılan arasında silahlı yaralama ile sonuçlanan ve adliyeye de yansıyan önceye dayalı husumet bulunması, olayda kullanılan namlu uzuluğu 15 cm, toplam uzunluğu 27 cm olan ekmek bıçağının öldürmeye elverişli aletlerden oluşu, sanığın kavga sırasında katılanın baş ve boyun gibi yaşamsal önem taşıyan bölgelerini hedefleyerek iki kez bıçakla vurması, bu darbelerin 10 cm ve 2 cm uzunluğunda yüzde sabit iz bırakacak derinliklerde kesiler oluşturması, sanığın eylemlerine ancak olay yerine gelip kendisini zapt eden oğlu …’ün müdahalesi ile son vermek zorunda kalışı, bu sırada dahi “Bırakın, onu öldüreceğim!” şeklinde bağırması hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanığın söz ve eylemlerine bağlı olarak ortaya çıkan kastının öldürmeye yönelik olduğu ve eyleminin teşebbüs aşamasında kalan kasten öldürme suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince verilen 21.01.2022 tarihli ve 1964-114 sayılı usul ve yasaya uygun hükme yönelik temyiz taleplerinin esastan reddiyle hükmün onanmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan altı Ceza Genel Kurulu Üyesi; sanığın eyleminin kasten yaralama suçunu oluşturduğu düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.

V. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince verilen 21.01.2022 tarihli ve 1964-114 sayılı hükme ilişkin direnme gerekçesinin İSABETLİ OLDUĞUNA,
2- Usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararına konu hükme yönelik temyiz talebinin ESASTAN REDDİNE ve hükmün ONANMASINA,
3- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 17.01.2024 tarihli müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.

İlgili Yazılar

whatsappdestek iletişim iletişim