Hafta İçi : 09:00-18:00
·

Hizmet Tespit Davası

T.C. Anayasası’nın 60.maddesiyle düzenlenen sosyal güvenlik hakkı her bireyin sahip olduğu vazgeçilemez temel haklardandır. İlgili anayasa hükmüyle devlete bireylerin sosyal güvenliğini sağlama yükümlülüğü yüklenmiştir. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’da bu amaçla ihdas edilmiştir. Hem anayasa hem de kanun hükmüyle görüldüğü üzere sigortalılık ihtiyari değil zorunludur. Ancak bu zorunluluğa rağmen uygulamada sıklıkla sigortalıların kuruma bildirilmemesi yahut prim gün sayısının veya prime esas kazancın eksik bildirilmesi gibi sorunlarla karşılaşılabilmektedir.

Hizmet ilişkisinde zayıf konumda olan çalışanı korumak ve kamu düzenini sağlamak amacıyla Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile işverene bildirim yükümlülüğü yüklenmiş, kurum tarafından denetimler yapılması gerektiği bildirilmiş ve bildirim yükümlülüğüne aykırı davrana işverenin idari para cezasıyla cezalandırılacağına dair hükümler tesis edilmiştir. Ancak tüm bu mevzuat hükümlerine rağmen kuruma bildirimi yapılmayan ve kurumca tespit edilemeyen kayıt dışı istihdamlar gündeme gelmektedir. Bu durumda bireylerin sosyal güvenlik hakkından faydalanabilmesi için hizmet tespit davası düzenlenmiştir.

Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 86/9 düzenlemesine göre, aylık prim ve hizmet belgesi işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içerisinde iş mahkemesine başvurarak, alacakları ilâm ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları dikkate alınır. Kanun metninde de belirtildiği üzere hizmet tespit davasının açılabilmesi için sigortasız bir çalışmanın veya eksik sigorta primine esas kazanç ya da eksik günle çalışmanın söz konusu olması gerekmektedir.

Kanun ile düzenlenmiş olan beş yıllık süre hak düşürücü süre olduğundan dava açıldığı tarihten itibaren geriye dönük olarak yalnızca son beş yıllık hizmetin tespiti istenebilmektedir. Aynı işyeri içerisinde birden fazla işe giriş ve çıkış söz konusu olabilir, aralıklı olarak çalışılması halinde hak düşürücü süre her çalışma dönemi için ayrıca hesap edilecektir. Hizmet tespitini talep ve dava etme hakkı sigortalıya aittir ancak sigortalı ölmüşse hak sahipleri de bu davayı açabilecektir. Davanın hak sahipleri tarafından açılması halinde beş yıllık hak düşürücü süre sigortalının ölüm tarihinden itibaren başlayacaktır. Ancak hak sahiplerinin dava açabilmesi için sigortalı hayattayken beş yıllık hak düşürücü sürenin dolmamış olması gerekmektedir.

Hak düşürücü süreye ilişkin dikkat edilmesi gereken bir diğer husus ise; sigortalının çalışması kurum tarafından tespit edilmiş veya işveren tarafından Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nde sayılan belgeler verilmiş ise beş yıllık hak düşürücü süre uygulanmayacaktır. Açıklamadan da anlaşıldığı üzere hak düşürücü süre mutlak değildir. Yargıtay’a göre aşağıda sayılan hallerde hizmet tespit davası zamanaşımına uğramayacaktır:

  • İşe giriş bildirgesi kuruma süresinde verilmiş; fakat bordrosu ve primi kuruma intikal ettirilmemişse,
  • İşveren imzalı ücret tediye bordrosunda sigortalıdan sigorta primi kestiğini açıkça gösterdiği halde sigorta primini kuruma yatırmamışsa,
  • Asgari işçilik incelemesi neticesinde işverenden, sigortalının primleri kurumca icra yoluyla tahsil edilmişse,
  • İşçilik alacaklarına ilişkin aynı döneme ait kesin hüküm niteliğini taşıyan yargı kararları varsa,
  • Sigortalı durumunda iken memurluğa geçiş olursa,
  • Müfettiş durum tespit tutanağı ya da tahkikat raporlarıyla çalışma tespit edilmişse.

Hizmet tespit davasının davalısı işveren olup, Sosyal Güvenlik Kurumu ise feri müdahil konumundadır. Dava açılırken, Sosyal Güvenlik Kurumu feri müdahil olarak gösterilmemiş ise dava Sosyal Güvenlik Kurumu’na resen ihbar edilir. Tespiti talep edilen hizmet süresi içerisinde işyeri el değiştirmişse dava devralan ve devreden işverene birlikte yöneltilmelidir. Ayrıca alt işverenle birlikte asıl işverene karşı da hizmet tespit davası açılabilmektedir.

Kanun metninde de belirtildiği üzere hizmet tespit davalarında görevli mahkeme iş mahkemesidir. Yetki hususunu inceleyecek olursak 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 6. maddesine göre, iş mahkemelerinde açılacak davalarda yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi ile işin veya işlemin yapıldığı yer mahkemesidir. Bu durumda davanın işverenin yerleşim yeri mahkemesinde yahut işin yapıldığı yerde açılması mümkündür.

Hizmet tespit davası kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkeme; davalı tarafın kabul beyanı olsa dahi, davacı ve davalı taraf beyanları ile bağlı olmayıp çalışmanın fiili olarak gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespitini araştırmakla yükümlüdür. Özel hukuk yargılamalarında geçerli olan taraflarca getirilme ilkesine karşın hizmet tespit davası kamu düzeninden olduğundan delillerin resen araştırılması ve değerlendirilmesi prensibi geçerlidir. Hizmet tespiti için, taraflar arasında hizmet akdinin bulunması yeterli olmayıp fiili çalışmanın varlığı gereklidir. Uygulamada özellikle bordro tanıklarının beyanları önem arz etmektedir.

Davanın olumlu sonuçlanması halinde prim borcunun ödenip ödenmediğine bakılmaksızın tespit edilen gün sayısı kararın kesinleşmesinden sonra kurum yönünden bağlayıcılık kazanmaktadır.

Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin 18. Maddesine göre; 5510 sayılı Kanun kapsamında sigortalı olması gerektiği halde;

  • Kurum’un denetim ve kontrolle görevli memurlarınca fiilen yapılan denetimler veya işyeri kayıtlarından yapılan tespitler ya da kamu idarelerinin denetim elemanlarınca kendi mevzuatları gereğince yapacakları soruşturma, denetim ve incelemeler veya kamu kurum ve kuruluşları ile 5411 sayılı Kanun kapsamındaki kuruluşlar tarafından düzenlenen belge veya alınan bilgiler sonucu,
  • Kanun’un 8. maddesinin yedinci fıkrasına göre kamu idareleri ile Kanun’un 100. maddesine göre 5411 sayılı Kanun kapsamındaki kuruluşlar, döner sermayeli kuruluşlar, diğer gerçek ve tüzel kişilerden doğrudan kamu idareleri ile kanunla kurulan kurum ve kuruluşlarla yapılan protokoller çerçevesinde alınan bilgiler sonucu,
  • Hizmet tespitine ilişkin kesinleşen yargı kararlarına göre,

Kurum’a bildirilmediği tespit edilenlerin tescil işlemleri Sosyal Güvenlik Kurumunca resen yapılır. Yapılan resen tescil neticesinde mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından dikkate alınır. Ayrıca söz konusu sürelere ilişkin sigorta primine esas kazanç tutarları üzerinden hesaplanacak prim tutarları ile 5510 sayılı Kanun’un 89. maddesi uyarınca hesaplanacak gecikme zammı işverenden istenir.

Hizmet tespit davasının olumlu sonuçlanmasının bir diğer sonucu ise bildirim yükümlülüğünü yerine getirmeyen işveren aleyhine idari para cezası uygulanacak olmasıdır. Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 102/1.a düzenlemesinde sigortalılığa ilişkin bildirgenin süresinde verilmemesi halinde uygulanacak idari para cezaları düzenlenmiştir. İlgili hükme göre; İşverenlerin, 5510 Sayılı Kanun’un 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılan kişiler için işe giriş bildirgesini vermediğinin,

  • Mahkeme kararından,
  • Kurumun denetim ve kontrolle görevli memurlarınca yapılan tespitlerden,
  • Diğer kamu idarelerinin denetim elemanlarının kendi mevzuatları gereğince yapacakları soruşturma, denetim ve incelemelerden,
  • Bankalar, döner sermayeli kuruluşlar, kamu idareleri ile kanunla kurulan kurum ve kuruluşlardan, alınan bilgi ve belgelerden anlaşılması halinde bildirgeyi vermekle yükümlü olanlar hakkında her bir sigortalı için aylık asgari ücretin iki katı tutarında idari para cezası uygulanacaktır. İşyeri esas alınmak suretiyle bildirgenin verilmediğine ilişkin mahkemenin karar tarihinden itibaren bir yıl içinde kurumca tekrar bildirge verilmediğinin anlaşılması halinde, bildirgeyi vermekle yükümlü olanlar hakkında bu defa her bir sigortalı için aylık asgari ücretin beş katı tutarında idari para cezası uygulanır. Burada kıstas alınması gereken asgari ücret, belgenin verilmesi gereken son günde geçerli olan asgari ücrettir

Son olarak hizmet tespit davalarında feragatten bahsetmekte fayda vardır. Anayasal vazgeçilmez bir hak olması nedeniyle hizmet tespit davasından feragat edilemeyeceği görüşü hakimdir. Bu hususa ilişkin Yargıtay’ca farklı tarihlerde tesis edilmiş farklı kararlar mevcuttur.

Hizmet tespit davalarına ilişkin Yargıtay kararlarına sitemiz üzerinden erişebilirsiniz.

İlgili Yazılar

whatsappdestek iletişim iletişim