Hafta İçi : 09:00-18:00
·

Kefalette Sorumluluk Süresi

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 598. maddesiyle kefalet sözleşmesinin kanun gereği sona erme halleri sayılmıştır. İlgili maddenin üçüncü fıkrasıyla gerçek kişi kefiller için azami sorumluluk hükmüne yer verilmiştir.

Türk Borçlar Kanunu’nun madde 598/3 düzenlemesi “Bir gerçek kişi tarafından verilmiş olan her türlü kefalet, buna ilişkin sözleşmenin kurulmasından başlayarak on yılın geçmesiyle kendiliğinden ortadan kalkar.” şeklindedir. İlgili düzenleme ile gerçek kişi kefiller lehine kefalet sözleşmesinin imza tarihinden itibaren başlayan on yıllık hak düşürücü süreye yer verilmiştir. Henüz doğmamış bir borç için kefalet verilmesi halinde de bir değişiklik olmayacaktır, esas borç henüz doğmamış olsa bile gerçek kişi kefil sorumluluktan kurtulacaktır. Ayrıca kefaletin türü için de herhangi bir ayrım yapılmamıştır ister adi ister müteselsil kefalet söz konusu olsun gerçek kişi kefilin sorumluluğu on yıl ile sınırlı olacaktır.

Sözleşmede kefalet için on yıldan fazla bir süre belirlenmiş olmasının da bir önemi bulunmamaktadır. TBK’nın 598/4 düzenlemesine göre “Kefalet, on yıldan fazla bir süre için verilmiş olsa bile, uzatılmış veya yeni bir kefalet verilmiş olmadıkça kefil, ancak on yıllık süre doluncaya kadar takip edilebilir.”

Kefalet süresinin uzatılmasına ilişkin usul ise TBK’nın 598/5 maddesiyle düzenlenmiştir. İlgili maddeye göre azami sorumluluk süresinin uzatılmasının geçerli olabilmesi için;

  • Kefil tarafından verilmiş kefalet sözleşmesinin şekline uygun yazılı beyan bulunmalıdır,
  • Uzatma süresi on yılı aşmamalıdır,
  • Uzatma beyanı azami sorumluluk süresinin son yılında verilmiş olmalıdır.

Süre yönünden getirilen sınırlamayı kefalet sözleşmeleri ise en erken sözleşmenin sona ermesinden bir yıl önce uzatılabilir şeklinde de açıklayabiliriz. Örnekleyecek olursak; on yıl veya daha uzun süreli bir kefalet sözleşmesi söz konusu ise uzatma beyanı sözleşmenin imza tarihinden itibaren dokuz yılın geçmesi halinde verilebilecektir. On yıldan daha kısa bir süre için akdedilmiş örneğin yedi yıllık bir sözleşme söz konusu ise uzatma beyanı sözleşmenin imza tarihinden itibaren altı yılın geçmesi halinde verilebilecektir.

Hemen belirtmek gerekir ki azami sorumluluk süresi yalnızca gerçek kişi kefillerin yararlanabileceği bir süredir, tüzel kişi kefil tarafından verilmiş bir kefalet söz konusu ise on yıl sınırlaması uygulanmayacaktır.

Kanunda öngörülen on yıllık süre hak düşürücü süre olduğundan hakim tarafından re’sen gözetilecektir. Yargıtay 16. Hukuk Dairesi’nin 24.12.2018 tarihli, 2016/4362 Esas ve 2018/8128 Karar sayılı kararında da “…Hak düşürücü süre, hakim tarafından re’sen dikkate alınması gereken dava şartlarındandır…” ifadelerine yer verilmiştir.  Hak düşürücü süre olmasının bir diğer özelliği ise zamanaşımı süresinden farklı olarak durma veya kesilme söz konusu olmayacaktır.

On yıllık sürenin dolmasıyla birlikte gerçek kişi kefilin sorumluluğu kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Ancak süre dolmadan kefile karşı takip başlatılmış yahut dava açılmışsa sorumluluk süresinin dolması söz konusu takip veya davayı olumsuz etkilemeyecektir. Ancak öğretide ifade edildiği üzere dava alacaklıdan kaynaklanan bir sebeple kesintiye uğramış ve kesinti sırasında sorumluluk süresi dolmuşsa, davanın reddedilmesi gerekmektedir.

Açıklanması gereken bir diğer husus ise 01.07.2012 öncesi imzalanan kefalet sözleşmelerinin akıbetidir. Gerçek kişi kefillerin faydalanabileceği on yıllık sorumluluk süresi ilk defa 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu ile düzenlenmiştir. Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu döneminde böyle bir hüküm bulunmadığı için mülga kanun döneminde akdedilen sözleşmelerin akıbetinin incelenmesi gerekmektedir.

6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 5. maddesi yol gösterici olacaktır. İlgili maddede “…Türk Borçlar Kanunu ile hak düşürücü süre veya özel bir zamanaşımı süresi ilk defa öngörülmüş olup da başlangıç tarihi itibarıyla bu süre dolmuşsa, hak sahipleri Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak bir yıllık ek süreden yararlanırlar…” hükmü yer almaktadır. İlgili hükme göre 01.07.2012 tarihi itibariyle on yılını doldurmuş olan kefalet sözleşmeleri bakımından, 01.07.2013 tarihine kadar gerçek kişi kefile karşı dava açılabilir veya takip başlatılabilir. 01.07.2013 tarihi itibariyle gerçek kişi kefilin sorumluluğu sona erdiğinden kendilerine karşı dava açılamayacak ve takip başlatılamayacaktır.

Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 04.05.2016 tarihli, 2015/8564 Esas ve 2016/8238 Karar sayılı kararında “…Mahkemece yapılan yargılama ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, kefalet ilişkisinde 10 yıllık hak düşürücü sürenin TBK ile ilk kez öngörüldüğü, TBK’nun yürürlük tarihi itibariyle 10 yıllık sürenin dolmuş olduğu, davalı bankanın 1 yıllık ek süre içinde takipte bulunma hakkının olduğu, buna göre 01.07.2013 tarihinden itibaren davacının davalıya karşı takip yapmaya hakkının olmadığı…” ifadelerine yer verilmiştir.

İlgili Yazılar

whatsappdestek iletişim iletişim