Hafta İçi : 09:00-18:00
·

Dolandırıcılık Suçu Ve Unsurları

 

Dolandırıcılık suçunun temel şekli Türk Ceza Kanunu’nun 157. Maddesinde düzenlenmiştir.

TCK Madde 157

Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası verilir.

 

  • Hileli Davranışlarla Bir Kimseyi Aldatma Unsuru

Dolandırıcılık suçunun meydana gelmesi için hileli davranış sonucu kişinin iradesinin yanıltılması gerekmektedir. Failin haksız bir menfaat elde etmeye yönelik hile olarak nitelendirilebilecek irade sakatlayıcı bir fiili ve beyanı söz konusu olmalıdır.

Bununla birlikte, Dolandırıcılık suçunun meydana gelebilmesi için mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak hileli davranışlar fail tarafından sergilenmelidir. Fail hileli bir davranışı araç olarak kullanarak mağdurun inceleme olanağı da ortadan kaldırmış olmalıdır.

 

Yargıtay 11. Ceza Dairesi 2021/13587 E. 2021/14079 K. Sayılı Kararı:

 

“…Sanıkların olay tarihinde peşin para ile hayvan alacaklarını bahane ederek katılanın köyüne gittikleri, pazarlık yaparak toplam dört adet büyükbaş hayvanı 18.500 TL’ye satın aldıkları… Sanıkların hayvanları satmasına rağmen katılanın kalan borcunu ödemedikleri, bu surette üzerlerine atılı suçu işledikleri iddia olunan olayda, sanıkların katılana yönelik iradesini sakatlayacak, denetim imkanını ortadan kaldıracak şekilde hileli bir davranışlarının bulunmadığı, sanıkların katılana söylediği iddia edilen sözlerin hile boyutuna ulaşmayan basit yalan niteliğinde olduğu, sanıklar ile katılan arasındaki anlaşmazlığın hukuki ihtilaf mahiyetinde olduğu anlaşılmakla;…

 

Yasaya aykırı, sanık …, sanık … ile müdafisi ve katılan vekilinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden… Hükümlerin BOZULMASINA, 29.12.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.”

 

Yargıtay 11. Ceza Dairesi  2021/22883 E. , 2021/9381 K. Sayılı Kararı:

 

“…Sanığın, önceden beri tanıdığı kuyumculuk yapan katılana, babasına ait arazi üzerinde inşaat yapmayı teklif edip , araziyi ve tapusunu gösterdiği, tarafların birlikte gayrımenkul danışmanlık şirketi kurdukları, sanığın proje çizdirme bahanesi ile 2010 yılı Kasım ayında katılandan 200.000 TL, Aralık ayında ise başka arazileri satın alarak inşaat yapmaları halinde kar edeceklerinden bahisle tekrar 200.000 TL para aldığı, 2011 yılı Ocak ayında ise 150.000 TL para almasına rağmen, hiç bir inşaat faaliyetinde bulunmadığı gibi, başka arsalar da satın almadığı, katılandan aldığı parayı şahsi ihtiyaçları için kullandığı, sanığın bu suretle üzerine atılı suçu işlediği iddia ve kabul olunan somut olayda; sanığın yurt dışından zayıflama hapları getirip, satmak istediği için sanıktan toplamda 450 bin TL borç para aldığını, borcunu 600 bin TL olarak faizi ile birlikte ödediğini, borç para alırken katılana boş teminat seneti verdiğini, borcunu ödemesine rağmen katılanın 15 bin TL daha borcu olduğunu söyleyerek seneti geri vermediğini, daha sonra seneti 600 bin TL olarak doldurup, hakkında icra takibi başlattığını, katılandan inşaat yapacağını söyleyerek para almadığı yönündeki inkara dayalı savunması, katılanın ise sanıkla beraber kurdukları gayrımenkul şirketi kapsamında inşaat işi yapacaklarından bahisle 550 bin TL’yi sanığa verdiğini beyan etmesine rağmen sanığı ve ailesini tanıdığı için sanığa parayı verirken herhangi bir sözleşme yapmadıkları yönündeki beyanı, tanık anlatımı, Kadıköy 2. İcra Müdürlüğü’nün 2011/2286 Esas sayılı dosyası ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde sanığın katılana yönelik iradesini sakatlayacak, denetim imkanını ortadan kaldıracak şekilde hileli bir davranışının bulunmadığı, sanık ile katılan arasındaki anlaşmazlığın hukuki ihtilaf mahiyetinde olduğu anlaşılmakla; sanığın yasal unsurları itibarıyla oluşmayan atılı suçtan beraati yerine oluşa ve dosya kapsamına uygun olmayan yetersiz gerekçeyle mahkumiyetine hükmedilmesi,

Yasaya aykırı, katılan vekili ve sanık müdafisinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 321. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, 27.10.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.”

 

  • Bir Kimsenin Veya Başkasının Zararına Hareket Unsuru

 

Türk Ceza Kanunu’nda öngörüldüğü şekilde dolandırıcılık suçu, neticeli bir suç tipidir. Failin, hileli davranışları ile aldattığı mağdurun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlaması gerekir. Mağdurun veya başkasının zararına, yararın elde edilmesiyle netice gerçekleşir ve suç tamamlanır.

 

Yargıtay 23. Ceza Dairesi 2015/17825 E. 2015/1600 K. Sayılı Kararında;

 

“…Şikayetçi Mehmet Koyuncu ile şüpheli … arasında söz konusu taşınmazın alım satımına dair adi yazılı sözleşme imzalandığı ve sözleşmedeki edimlerin yerine getirilmemesi durumunda tarafların 10.000 TL’lik ceza ödenmesini kararlaştırdıkları, şüpheli …’ın savunması, şikayetçi…t’in ifadesi ve dosya arasında mevcut tapu kaydına göre taşınmazın haciz şerhli olarak şikayetçi Mehmet’in yeğeni adına tescil edildiği, şüpheli …’ın banka hesap hareketlerinin de dosya arasında bulunduğu, tapu kayıtlarının alenilik ilkesine göre şikayetçinin taşınmaz üzerindeki hacizleri bilebilecek durumda olduğu, kaldı ki bu durumu bilmese bile olayın sözleşmeye aykırılıktan ibaret hukuki ihtilaf mahiyetinde olduğu ve dolandırıcılık suçunun unsurları itibariyle oluşmadığı, bu itibarla … Ağır Ceza Mahkemesi’nin 13.5.2014 tarih ve 2014/1045 D.İş sayılı kararının yerinde olduğu anlaşıldığından kanun yararına bozma isteminin CMK 309. maddesi gereğince REDDİNE, 14.5.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”

 

  • Haksız Yarar Unsuru

Dolandırıcılık suçunun vücut bulması için suç teşkil eden fiil nedeniyle bir zarar ortaya çıkmalıdır. Suçun Faili mağdurun veya başkasının zararına, kendisinin veya başkasının yararına bir fayda elde etmelidir.

 

Yargıtay 15. Ceza Dairesi 2015/6800 E. 2015/31371 K. Sayılı kararı:

 

“… Ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan “şüpheden sanık yararlanır” kuralı uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulunun, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlı olduğu, gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılmamış olan olaylar ve iddiaların, sanığın aleyhine yorumlanarak mahkumiyet hükmü kurulamayacağı, ceza mahkumiyetinin, yargılama sürecinde toplanan kanıtların bir kısmına dayanarak ve diğer bir kısmı gözardı edilerek ulaşılan ihtimali kanıya değil, kesin ve açık bir ispata dayanması gerektiği, bu ispatın, hiçbir kuşku başka bir türlü oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olması gerektiği, yüksek de olsa bir olasılığa ve dayanılarak sanığı cezalandırmanın, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan, varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına geleceği dikkate alınarak…..”

 

  • Kast Unsuru

Dolandırıcılık Suçu manevi unsur olarak kast ile işlenebilen bir suç tipidir. Kastın meydana gelebilmesi için suçun kanuni tanımındaki unsurların bilinmesi ve istenmesi gerekmektedir.

 

Yargıtay 15. Ceza Dairesi 2013/27935 E. 2016/2348 K. Sayılı Kararı;

 

“…Sanık hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan verilen mahkumiyet hükümlerine yönelik; sanığın aşamalarda değişmeyen ifadesinde, maddi sıkıntı içine girmesi sebebiyle otel girişlerini yapamaz hale geldiğini belirtip suçlamaları kabul etmemesi, daha sonradan müştekilerin “zararının büyük bir kısmını gidermesi, sanığın baştan beri dolandırıcılık kastıyla hareket ettiğine dair savunması aksine delil bulunmaması karşısında, müştekiler ile sanık arasındaki ihtilafın sözleşmeden doğan edimlerin yerine getirilmemesi kapsamında kalıp hukuki nitelik arzettiği dikkate alınarak atılı suçlardan sanığın beraatine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden mahkumiyete hükmolunması hatalıdır…”

 

 

  • İlliyet Bağı Unsuru

 

Bir suç işlendikten sonra sorumluluktan söz edebilmek için ortaya çıkan zararın gerçekleştirilen fiil neticesinde olması gerekmektedir. Bir diğer ifade ile, davranış ile zarar arasında sebep – sonuç ilişkisi bulunmalıdır. Gerçekleştirilen fiilin genel hayat tecrübelerine ve hayatın olağan akışına göre, zararı meydana getirmeye müsait olması, en azından zararın doğumuna ya da artmasına katkısının bulunması gerekmektedir.

 

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 12.06.2001 tarihli ve 2001/6-118 E., 2001/124 K. sayılı kararı:

 

“…Taraflar bir hukuki işlemi gerçekleştirmek isterken, failin yoğun olan kastının açığa çıkışında hile ve desiseler olmalı ve mağdurun rızası bu hile ve desiseler ile ifsat edilmiş olmalıdır…”.

 

 

# Dolandırıcılık Suçu Ve Unsurları Dolandırıcılık Suçu Ve Unsurları Dolandırıcılık Suçu Ve Unsurları

İlgili Yazılar

whatsappdestek iletişim iletişim