Hafta İçi : 09:00-18:00
·

ÇEK İPTAL KARARI VE HUKUKİ NİTELİĞİ

TTK kapsamında düzenleme bulan kambiyo senetlerinden biri de çektir. Çek, hukuki niteliği itibariyle ticari iş ve işlemlerde çok yaygın şekilde kullanılan bir ödeme aracıdır. Bono ve poliçeden farklı olarak, ticari hayatta yaygın kullanımı dolayısıyla çekin zayi olması ve iptal prosedürünün bilinmesi önem arz etmektedir. Çek iptal kararı ve sonrasına ilişkin süreç bu düzlemde oldukça önemlidir.

Çekin, kimi durumlarda iptal edilmesi gerekebilir. Çalınması, kaybolması, yırtılması veyahut başka şekillerde zayi olması halinde iptal sürecinin işletilmesi gerekmektedir. Bu ise, çek iptali davası açılarak sağlanacaktır. Özellikle, bahsettiğimiz zayi sebeplerinden çalınma, yağma, kaybolmanın varlığı halinde çek sahibi, çek üzerindeki zilyetliğini kaybedecektir ve kuvvetle muhtemel, çeki ele geçiren kişi, kötü niyetli şekilde hak talep etmeye çalışacaktır. Bu sebeple hamil veya lehtarın TTK m. 757/1’e göre muhataptan derhal ödeme veya hamilin yerleşim yerindeki asliye ticaret mahkemesinden, ödemeden men edilmesi talebinde bulunması gerekir. Fakat mahkemece verilen ödemeden men kararı çekin icra takibine konu edilmesine engel teşkil etmemektedir. Yargıtay’ın bu yönde yerleşik uygulamaları ve doktrinde de kabul edildiği üzere, kıymetli evrakların zİyaı halinde işletilen iptal davası neticesinde elde edilen iptal kararı, maddi hukuk açısından kesin hüküm teşkil etmemektedir. Bu iptal kararları bir ilam hükmünde değil de, şekli anlamda tespite yarayan, tespit niteliğine haiz kararlardır. Bunun neticesi olarak da, dava sonucu elde edilen çek iptal kararı, davada taraf sıfatı bulunmayan iyi niyetli üçüncü kişileri bağlamadığı gibi söz konusu karar maddi hukuk açısından da bir değişiklik yaratmayacak ve senedi elinde bulunduranın takip hakkına zeval vermeyecektir. Bu ise, ticari hayatta, ticari senetlerin güvenli tedavülünün tabii bir sonucudur. Dolayısıyla kararı alan davacı alacaklı taraf, ilamların icrası yoluyla takip yapamaz. İptal kararı, çeki zayi olan tarafı kendiliğinden hak sahibi yapmaz. Maddi hukuk anlamında bir değişiklik meydana getirmez.

İptal davası, hasımsız şekilde açılır ve çekişmesiz yargı işidir. Zira hasım gösterilebiliyorsa iptal davası açılamaz, bu ihtimal düzleminde istirdat ya da menfi tespit davası açılması gerekecektir. Mahkeme, bu kapsamda dava süresince yaptığı ilanlarla, çeki elinde bulundurana, çeki mahkemeye ibraz etmesi için ihtarda bulunur. Çek ibraz edildiğinde mahkeme tarafından, iptal kararı talep eden dilekçe sahibine, çeki elinde bulunduran hamile istirdat davası açması için süre verecektir.

 

İPTAL DAVASINI KİMLER AÇABİLİR?

İptal davasını, senedin zilyetliğini yitirdiğini ileri süren her hamil açabilir. Keşidecinin söz konusu iptal davasını açamayacağı yönünde çok sayıda Yargıtay kararı mevcuttur. Fakat keşideci, çeki düzenledikten ve imzaladıktan sonra çeki lehtara
vermeden önce (henüz tedavüle çıkmamışken) çek zayi olursa, düzenleyen de iptal davası açabilecektir.

 

İPTAL KARARININ SONUÇLARI

İptal kararının olumlu sonucu, davayı açan hamilin, çek üzerindeki hak sahipliği, bir tespit hükmüyle saptanmış olur. Bu kapsamda kambiyo senetlerinin temel özelliğinden olan senet ve hakkın sert bütünlüğünü esnetir ve çek üzerindeki hak, ibraza gerek kalmaksızın ileri sürülebilir. Olumsuz sonucu ise, zayi ile çekin teşhis fonksiyonu ortadan kalkar. Keşideci veya ciranta, iptal kararını ileri süren hamile ödeme yaptığı oranda borcundan kurtulurken, çeki elinde bulunduran kişiye ödemeden imtina halinde, bir sorumluluk doğmayacaktır. İptal kararının en temel sonucu ise, Asliye Ticaret Mahkemesince verilen iptal kararı neticesinde, kararı aldıran hamil tarafından çeki düzenleyene (keşideci) ve varsa cirantalara karşı hukuken çek bedeli kadar müracaat etme hakkı doğacaktır. Buna ilave olarakta, bankanın her bir çek yaprağına ilişkin sorumlu olduğu tutarı müşterisine ödeme yükümlülüğü de ortadan kalkmaktadır. İptal kararı davacıya haklarını sadece “asıl borçlu” olan düzenleyene karşı kullanabilme imkanı tanırken “müracaat borçluları”na başvurabilme hakkı vermemektedir. Çek hakkında bu hüküm uygulanamadığından doktrindeki bir görüşe göre, mahkemeden çek hakkında iptal kararı alan hamil, hakkını muhatap, keşideci, ciranta ve aval verenlerden çek olmadan da talep edebilmesi mümkündür.

İPTAL KARARI SONRASI ÜÇÜNCÜ KİŞİLERİN HAK İDDİALARI

İptal kararının maddi hukuk anlamında bir değişiklik yaratmayacağı ve kesin hüküm teşkil etmeyeceğine ilişkin  Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 05.06.2002 tarihli kararında özetle; ” İptal kararı, aksinin ispatlanmasına kadar geçerlidir. Gerçek hak sahibi olduğunu iddia eden kişi, görevli Asliye Ticaret Mahkemesine ayrı bir dava açarak iptal kararının iptalini sağlayabilir” denilmiştir.

Yüksek mahkeme, yerel mahkemece verilen iptal kararının senedin yerine kaim olamayacağı kanaatindedir. İptal kararı mahkemece yapılan ilana rağmen hamili olduğu ticari senedi bir şekilde dava dosyasına ibraz edememiş olan meşru senet zilyedini bağlamaz. Gerçek ve meşru hamil, mahkemece verilen iptal kararının haksızlığı ve yanlışlığı iddiasıyla, iptal kararının iptalini sağlamak üzere Ticaret Mahkemesine başvurabilecektir.

Yukarıda açıkladığımız üzere, iptal kararı, maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmediğinden, kendisine başvurulan taraf, senetten doğan tüm def’ileri ileri sürebilecek, ve ödemeden imtina edebilecektir. İptal kararı, senedin yerine kaim olmadığından iptal kararı, ne hamilin alacaklı olduğunu ne de ilgilinin borçlu olduğunu iddia ve ispat edebilir. Bu kapsamda hamilin yapması gereken, açacağı tahsil davasında alacağın varlığını genel hükümlere göre tespit ettirmektir. Borçlu ise, karar hamilinin gerçekten hak sahibi olmadığını iddia ve ispat edebilir.

SONUÇ OLARAK

İptal kararı senedin yerini almadığından ve maddi hukuk anlamında değişiklik yaratıp kesin hüküm etkisine haiz olmadığından, senedi zayi olan gerçek ve meşru hak sahibinin, doğrudan temasta bulunduğu kişiye karşı, kambiyo senetlerine özgü hukuki yollara başvurma olanağı yoktur. Bu nedenle, çekin/senedin meşru hamili, muhatabına karşı temeldeki hukuki ilişkiye dayanarak talepte bulunabilecektir. [1] Yargıtay 11.Hukuk Dairesi 15.01.2007 tarihli kararı. [2] Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 05.06.2002 tarihli kararı.

İlgili Yazılar

whatsappdestek iletişim iletişim