Hafta İçi : 09:00-18:00
·

AVUKATIN DURUŞMAYA MAZERETSİZ KATILMAMASI ÖZEN BORCUNU YERİNE GETİRMEDİĞİNİN GÖSTERGESİDİR

13. Hukuk Dairesi         

2013/31516 E.  

2014/12805 K.

“İçtihat Metni”
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, 15.000,00 Euro miktarındaki alacağının tahsili için avukat olan davalıya vekaletname verdiğini, davalının, talimatına aykırı olarak Şişli Asliye Hukuk Mahkemesinde sadece 5.000,00 Euronun tahsili istemiyle dava açtığını, ayrıca duruşmalara katılmayarak davanın uzamasına neden olduğunu, bu arada borçlunun bir başka alacaklısının, borçlunun hissedarı bulunduğu taşınmaza haciz koydurması nedeniyle gecikmeden dolayı alacağını tahsil edemez duruma geldiğini, davalıyı haklı olarak azlettiğini ileri sürerek, davalıya ödemiş olduğu 4.960,00 Euro ile 1.800,00 TL’nin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, azlin haksız olduğunu, kısmi dava açılmasının azil nedeni olamayacağını, davacının sunduğu belgelerin açık olmaması nedeniyle kısmi dava açtığını, bakiye miktar için davanın ıslahının her zaman mümkün olduğunu, ne var ki azil nedeniyle davayı ıslah edemediğini, mazeretleri nedeniyle davanın bazı celselerine katılmamış olmasının da, kusurlu bir davranış olarak kabul edilemeyeceğini savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, azlin haksız olduğu kabul edilerek, davanın reddine karar verilmiş, hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, haklı azil nedeniyle davacı müvekkil tarafından davalı avukata ödenen vekalet ücretinin iadesi istemine ilişkin olup, taraflar arasında öncelikli olarak çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, azlin haklı olup olmadığına ilişkindir.
Avukatın, vekil olarak borçları Borçlar Kanununun 389 ve devamı maddelerinde gösterilmiş olup, vekil, adı geçen Kanunun 390. maddesine göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özen ile ifa etmekte yükümlüdür. Vekil, sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır. “Özen borcu” ile ilgili Avukatlık Kanununun 34. maddesinde mevcut olan, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler.” şeklindeki hüküm ise, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, Borçlar Kanununun 390. maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir. Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zorundadır. Aksi halde avukatına güveni kalmayan müvekkilin avukatını azletmesi halinde azlin haklı olduğunun kabulü gerekir. Gerçekten de avukat, görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş, sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, müvekkilinin vekilini azli haklıdır. Avukatlık Kanununun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” Hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir.
Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacak olursa; davacının, davalıya vekaleten Şişli 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/429 esas sayılı dosyası üzerinden 5.000 Euro alacağın tahsili için 1.8.2005 tarihinde kısmi dava açtığı, 9.2.2006 tarihli celseye mazeret bildirerek katılmadığı, mahkemece mazeretin kabul edildiği, bundan sonra davacının 8.3.2007 tarihli celseye ise mazeretsiz olarak katılmadığı, mahkemece dosyanın işlemden kaldırıldığı, aynı gün davanın yenilenmesi için dilekçe verildiği, yine 8.5.2007 tarihli celseye de mazeretsiz olarak katılmadığından, dosyanın ikinci kez işlemden kaldırılmasına karar verildiği, 17.5.2007 tarihinde davanın yenilenmesi için dilekçe verildiği, davacı avukatın 8.10.2007 tarihinde azledilmesinden sonra da, davanın başka bir avukat tarafından takip edildiği sabittir.
Davalı avukatın takip etmiş olduğu davada, duruşmalara mazeretsiz olarak katılmayarak dosyanın iki kez işlemden kaldırılmasına neden olduğu anlaşılmaktadır. Avukatlık Kanununun 34. maddesinde düzenlenmiş olan “avukatın özen borcu”nun, objektif sorumluluk olduğu göz önüne alındığında, basiretli bir avukatın mazeretsiz olarak duruşmaya katılmaması, bunun sonucunda da dosyanın müracaata bırakılması, üstelik bir süre sonra aynı olayın tekrar etmesi, “özen borcu” konusundaki yükümlülüğün yerine getirilmediğinin açık bir göstergesidir. Az yukarda da açıklandığı üzere taraflar arasındaki “güven ilişkisi” vekalet akdinin en önemli unsurlarından olup, somut olayda davacı müvekkilin, davalı avukatına olan güveninin sarsıldığının, dolayısıyla azlin haklı olduğunun kabulü gerekir. Mahkemece açıklanan hususlar göz ardı edilerek, aksine düşüncelerle azlin haksız olduğu kabul edilmek suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Yukarda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün, temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan 24.30 TL harcın istek halinde iadesine, 22.4.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.

 

İlgili Yazılar

whatsappdestek iletişim iletişim