Yasal bir neden olmadıkça ve anne-babanın evliliği devam ettiği sürece yetişkin olmayan çocuğun(küçüğün, istisnai hallerde kısıtlıların) bakımı, korunması ve temsil edilmesi için öngörülmüş olan velayet anne babanın ikisine aittir.
Ortak velayet, eşlerin evlilik bakımından, evlilik süresince ve evliliğin bitmesi halinde, kendi aralarındaki ve çocuklarıyla olan ilişkilerindeki, özel hukuk niteliği taşıyan hak ve sorumluluklar açısından eşit olmasını ifade eder. Daha önce hukukumuzda bu kavrama yer verilmemekle birlikte 14 Mart 1985 tarihinde imzalanan “11 numaralı Protokol ile Değişik İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmeye Ek 7 numaralı Protokol“ün, 6684 Sayılı Kanun ile onaylanmasıyla hukukumuzda yer edinmiştir. Buna göre velayet hakkının evlilik birliği sona erdikten sonra da evlilik birliği içindeymişçesine birlikte kullanılmasını öngörülmektedir ve kural olan ortak velayet, istisna olan velayetin eşlerden birine verilmesi söz konusudur. Tabi burada da her zaman olduğu gibi çocuğun menfaatleri ön planda tutulmaktadır.
Çocuğun menfaatleri göz önünde bulundurularak; anne-baba çocuğun bakım ve eğitimi konusunda kararlar alırlar. Çocuğu olanaklarına göre eğitirler ve onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişimini sağlar ve korurlar. Çocuğun dini eğitimini belirleme hakkı ana ve babaya aittir. Ana ve baba, velayetleri çerçevesinde üçüncü kişilere karşı çocuklarının yasal temsilcisidirler. Velayet altındaki çocuk, ayırt etme gücüne sahip ise ana ve babanın rızasıyla aile adına hukuki işlemler yapabilir; bu işlemlerden dolayı ana ve baba borç altına girer. Çocuk ile ana veya baba arasında ya da ana ve babanın menfaatine olarak çocuk ile üçüncü kişi arasında yapılacak bir hukuki işlemle çocuğun borç altına girebilmesi, bir kayyımın katılmasına ve hâkimin onayına bağlıdır.
Anne ve baba evli değillerse velayet anneye aittir. Anne bakamayacak durumda veya vefat etmişse, velayet babaya ya da hakim tarafından belirlenen vasiye verilir. Eğer anne baba çocuğuyla ilgilenmeyip ona kötü davranışlarda bulunuyorsa, mahkeme kararı ile çocuk bir ailenin yanına ya da bir kuruma yerleştirilebilir. Anne veya babadan biri vefat ederse velayet sağ kalana aittir. Anne ve babanın boşanması durumunda ise hakim tarafından velayetin kimde olacağına karar verilir. Ayrılık dönemlerde velayet anne ve babaya ait olmakla beraber karar verilene kadar çocuk eşlerden birinin yanında kalır.
Burada önemle belirtmek gerekir ki velayetin kaldırılması halinde ana ve babanın çocuklarının bakım ve eğitim giderlerini karşılama yükümlülükleri devam edecektir, nafakaya ilişkin hükümler saklıdır. Yargıtay 3.Hukuk Dairesi’nin E. 2015/19212, K. 2017/662, T. 26.01.2017 tarihli kararında “..velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorunda olduğu hükme bağlanmıştır. Velayet kendisine tevdi edilmeyen taraf ekonomik imkanları ölçüsünde müşterek çocuğunun giderlerine katılmakla yükümlüdür. Diğer taraftan iştirak nafakası belirlenirken ana ve babanın ekonomik durumları göz önünde tutulmakla birlikte velayet hakkı kendisine tevdi olunmuş tarafın bu görev sebebiyle emeğinin ve yüklendiği sorumlulukların karşılığı olağan harcamaların da dikkate alınması zorunludur..” denilerek bu durum açıkça hükme bağlanmıştır.
Çocuğun bedensel ve zihinsel gelişmesi tehlikede bulunur veya çocuk manen terk edilmiş halde kalırsa hâkim, çocuğu ana ve babadan alarak bir aile yanına veya bir kuruma yerleştirebilir. Çocuğun aile içinde kalması ailenin huzurunu onlardan katlanmaları beklenemeyecek derecede bozuyorsa ve durumun gereklerine göre başka çare de kalmamışsa, ana ve baba veya çocuğun istemi üzerine hâkim aynı önlemleri alabilir. Ana ve baba ile çocuğun ödeme gücü yoksa bu önlemlerin gerektirdiği giderler Devletçe karşılanır. Nafakaya ilişkin hükümler saklıdır.
Türk Medeni Kanunu’nun 338.maddesine göre, velayet sahibi anne-babanın başkasıyla evli olması halinde eşler ergin olmayan üvey çocuklarına da ilgi ve özen göstermekle yükümlüdür. Bu yükümlülüğün ihlali evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebi sayılabileceği gibi, velayet hakkına sahip ana babanın ihlali önlemedeki başarısızlığı velayetin kaldırılması sebebi de sayılabilir.
Velayet hakkı yetişkin olmayan çocuklarla ilgili olması sebebiyle, çocuğun ergin olmasıyla beraber sona erer. Bunun haricinde velayet hakkına sahip kişinin ölmesi, velayet hakkının kaldırılması, boşanma halinde velayet hakkının bırakılmaması durumlarında da velayet hakkı sona erer.
Çocuğun ergin olmasına karşın kısıtlanması halinde de hakim, kural olarak ana babanın çocuk üzerindeki velayet hakkının devamına veya gerekli görülürse vesayet altına konulmasına ve kendisine vasi atanmasına karar verebilir.
Çocuğun korunmasına ilişkin diğer önlemlerden sonuç alınamaz ya da bu önlemlerin yetersiz olacağı önceden anlaşılırsa, hâkim aşağıdaki hallerde velayetin kaldırılmasına karar verir:
- Ana ve babanın deneyimsizliği, hastalığı, başka bir yerde bulunması veya benzeri sebeplerden biriyle velayet görevini gereği gibi yerine getirememesi.
- Ana ve babanın çocuğa yeterli ilgiyi göstermemesi veya ona karşı yükümlülüklerini ağır biçimde savsaklaması.
Velayet ana ve babanın her ikisinden kaldırılırsa çocuğa bir vasi atanır. Kararda aksi belirtilmedikçe, velayetin kaldırılması mevcut ve doğacak bütün çocukları kapsar.
Kişiye sıkı sıkıya bağlı hak olması sebebiyle bu hakkın başkasına devri veya haktan feragat söz konusu değildir.
Çocuğun velayeti kendisinde olmayan eşin diğer eşe karşı açtığı aile mahkemesinde açtığı dava, velayet davasıdır. Kamu düzenine ilişkin olan bu velayet davasında resen araştırma ilkesi geçerlidir ve hakim gerekli gördüğü delilleri kendiliğinden toplar. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 12, Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesinin 3. ve 6. maddeleri uyarınca idrak çağındaki müşterek çocuk dinlenip, düşüncelerine ve açıklamalarına da değer verilip, gerektiğinde uzmanlardan da yararlanılarak velayetin ebeveynlerden hangisine bırakılacağına karar verilir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin E. 2016/24437, K. 2017/300, T. 12.01.2017 tarihli kararında “..iç hukuk bakımından idrak çağında bulunan çocukların kendilerini ilgilendiren konularda görüşünün alınmasını ve görüşlerine gereken önemin verilmesi gerektiğini öngörmektedir. Velayet, çocukları ilgilendiren konuların en önemlilerindendir. Velayetin değiştirilmesinin gerekip gerekmediği konusunda; mahkemece uzman incelemesi yaptırılmadığı gibi; karar tarihinde çocuk idrak çağında olduğu halde, görüşüne de başvurulmamıştır. Ortak çocuk idrak çağında olduğuna göre; mahkemece sonuçları hakkında bilgilendirilerek velayet tercihi konusunda çocuğun bizzat dinlenmesi; bu yeterli olmadığı takdirde 4787 Sayılı Kanun’un 5. maddesinde gösterilen uzman veya uzmanlardan velayet konusunda rapor alınarak, tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle velayetin düzenlenmesi gerekir..” denilerek bu durum açıkça belirtilmiştir.
Çocuğun yüksek yararı aksini gerektirmedikçe bir çocuk ile anne ve babası düzenli şekilde kişisel ilişkiyi elde etme ve sürdürme hakkına sahiptir. Gözetim olmaksızın bu kişisel ilişkinin sürdürülmesi çocuğun yüksek yararına olmadığında, gözetim altında ya da diğer şekillerde kişisel ilişki kurma imkanı da öngörülebilir. Kişisel ilişki düzenlenirken çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlak bakımından yararları esas alınır.
Üçüncü kişilerin de koşulları gerçekleştiği takdirde çocukla kişisel ilişki kurma hakkı mevcuttur. Aile bağları güçlendirmeye ve geliştirmeye elverişli olacak yeterlilikte kişisel ilişki olmalıdır, ancak bu kişisel ilişkinin süresinin anne ve babaya tanınan genişlikte olması beklenemez.
Kesinleşen boşanma davası sonucunda, velayet kendisine bırakılan ebeveynin ölümü halinde çocuğun velayeti otomatik olarak hayatta olan diğer ebeveyn ya da büyük anne-babaya geçmez. Bu durumda velayet askıda kalır, velayetin ya da çocuğun vasiliğinin alınması için dava açılmalıdır.
Durumun değişmesi halinde, çocuğun korunmasına ilişkin önlemlerin yeni koşullara uydurulması gerekir. Velayetin kaldırılmasını gerektiren sebep ortadan kalkmışsa hakim , resen ya da ana veya babanın istemi üzerine velayeti geri verir.
Boşanma davasının en önemli neticelerinden biri olan velayet hususu, çocuğun en az etkiyle bu dönemi atlatması ve davamında yaşanacak olumsuzlukların önüne geçilmesi açısından çok önemlidir. Bu nedenle konuyla ilgili bilgi ve yardım için her zaman bizimle iletişime geçebilirsiniz.