Hafta İçi : 09:00-18:00
·

Evlilik birliğinin sonlandırılması boşanma ile gerçekleşir. Eşlerin boşanması için mahkeme kararı gereklidir. Her ne kadar eşler anlaşmalı olarak boşanmak yönünde bir irade içerisinde olsalar da mahkemenin kararı olmaksızın boşanmak mümkün değildir. Boşanma davası sürerken taraflardan biri için tedbir nafakasına hükmedilebilir. Dava sonuçlanana kadar tedbir nafakası olarak hükmedilen nafaka, boşanma kararının verilmesi ile birlikte yoksulluk nafakasına dönüşecektir. Yargıtay İçtihatlarına göre yoksulluk nafakasının amacı; yeme, barınma ve giyinme gibi zorunlu insani ihtiyaçları karşılamaktır.

Yoksulluk nafakasına süresiz olarak hükmedilir. Ancak yoksulluk nafakasını talep eden eş, belirli bir süre için yoksulluk nafakası talebinde bulunmuş ise hakimin bu süreyi aşacak şekilde nafakaya hükmetmesi mümkün değildir. Yoksulluk halinin veya yoksulluk içerisine düşme tehlikesinin geçmesi ile nafakanın kaldırılması için talepte bulunulabilir. Yoksulluk nafakasının alacaklısı olan tarafın yeniden evlenmesi ile yoksulluk nafakası kendiliğinden ortadan kalkar. Ancak nafaka borçlusunun yeniden evlenmesi nafakayı sona erdirmez. Yalnızca nafaka miktarının indirilmesi için bir sebep olabilir.

Yoksulluk nafakasına hükmedilmesi için nafaka borçlusu olacak eşin kusurlu olması aranmaz. Kusuru bulunmayan eş de yoksulluk nafakası ödemekle yükümlü tutulabilir. Yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için aşağıdaki şartların gerçekleşmesi gerekmektedir. Türk Medeni Kanunu’nun yazımında bu şartların tamamından söz edilmemiştir ancak Yargıtay Kararları ve hukuk doktrininde bu şartların gerçekleşmesi ile yoksulluk nafakasına hükmedilmesi mümkündür.

a.Boşanmanın gerçekleşmesi,

b.Taraflardan birinin talepte bulunması,

c.Talepte bulunanın boşanma dolayısıyla yoksulluğa düşecek olması veya yoksulluğa düşme tehlikesi içerisinde bulunması,

d.Talepte bulunanın kusursuz veya kusuru daha az olan taraf olması,

e.Nafaka miktarının nafaka borçlusunun mali koşulları ile orantılı olması.

 

  1. BOŞANMANIN GERÇEKLEŞMESİ

Eşler boşanmadıkça birbirlerine nafaka ödeyemezler. Dolayısıyla boşanmanın gerçekleşmemesi, boşanma davasının reddedilmesi halinde nafakaya hükmedilmez. Nitekim, boşanma ile yoksulluk nafakası arasında aslilik-ferilik ilişkisi bulunmaktadır. Boşanma davası sürerken takdir edilen tedbir nafakası, boşanma kararının kesinleşmesinin ardından yoksulluk nafakası olarak devam ettirilebilir. Yoksulluk nafakası, boşanma kararının kesinleşmesinin ardından hüküm ve sonuçlarını doğurmaya başlayacaktır. Kesinleşmeye kadarki dönemde ödenen nafaka, tedbir nafakasıdır.

 

  1. TARAFLARDAN BİRİNİN TALEPTE BULUNMASI

Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesinde yoksulluk nafakasının “istenebileceği” hüküm altına alınmıştır. Kanun, “isteyebilir” demekle talebin gerekli olduğunu belirtmektedir. Dolayısıyla eşlerden birinin süren yargılamada talebi bulunmuyorsa hakim re’sen (kendiliğinden) nafakaya hükmedemez. Tabii ki burada talepte bulunacak kişinin boşanma sonrasında yoksulluğa düşecek veya yoksulluğa düşme tehlikesi içerisinde bulunan kişi olması gerekmektedir.

Yoksulluk nafakası, talepte bulunulması gerekliliğiyle tedbir ve iştirak nafakalarından ayrılmaktadır. Çünkü hakim, tedbir ve iştirak nafakasına hükmetmekle yükümlüyken yoksulluk nafakası talebe bağlıdır. Hakim, boşanma davasının kararını bağlarken talep halinde nafakanın da durumunu açıklamalıdır. Ret veya kabul yönündeki karar, boşanma davasının kararı ile birlikte açıklanır.

Talep, boşanma davasının açılması sırasında, dava dilekçesi ile öne sürülebileceği gibi; dava sürerken, duruşma esnasında veya bir dilekçe ile, veyahut boşanma davasının sonuçlanmasının ardından ayrı ve bağımsız bir dava ile de öne sürülebilir. Talepte bulunan, talep ettiği nafaka miktarını açıkça belirtmek zorundadır. Aksi halde hakim, talepte bulunanın talebini netleştirmesi için beyanını istemelidir. Talep edilen nafakanın türü konusunda bir belirsizlik söz konusu ise yine hakim talebin netleştirilmesini isteyecektir.

 

  1. TALEPTE BULUNANIN BOŞANMA DOLAYISIYLA YOKSULLUĞA DÜŞECEK OLMASI VEYA YOKSULLUĞA DÜŞME TEHLİKESİ İÇERİSİNDE BULUNMASI

Kanun, boşanma davasının sonuçlanması ile yoksulluğa düşecek veya yoksulluğa düşme tehlikesi içerisinde bulunan kişinin yoksulluk nafakası talep edebileceğini hüküm altına almıştır. Bu durumda, yoksulluğa düşme tehlikesi içerisinde bulunmayan veya yoksulluğa düşmeyecek kişinin yoksulluk nafakası talep etmesi halinde talebi reddedilmelidir.

Yargıtay içtihatlarına göre yoksulluk hali, kendi kaynakları ve çalışma gücü ile geçimini sağlamaktan yoksun olmak olarak tanımlanmıştır. Her olayın özelliğine göre kişilerin bu şartı sağlayıp sağlayamadığı hakim tarafından değerlendirilecektir. Çalışan eşe nafaka bağlanamayacağı gibi bir kural olmadığı gibi her çalışmayan eşe nafaka bağlanabilir yönünde bir kural da bulunmamaktadır.

Yoksulluk nafakası talep eden kişinin, özellikle aile fertlerinden birinin hak kazanmış olduğu maaşı boşanma sonrasında alacak olması sebebiyle nafaka talebinin reddedilmesi mümkün değildir. Maaşın alınmaya başlanması ile eğer nafakanın kaldırılmasına ilişkin şartlar gerçekleşmiş ise bu halde nafakanın kaldırılması için mahkemeye başvurulması gerekmektedir.

Yoksulluk haline düşen eş, yoksulluğa boşanma sebebiyle düşmelidir. Yine eşin sırf yoksulluk nafakası talep edebilmek için kendi isteği ve arzusu ile mevcut işinden istifa etmiş olması halinde yoksulluğa düştüğü kabul edilemez.

 

  1. TALEPTE BULUNANIN KUSURSUZ VEYA KUSURU DAHA AZ OLAN TARAF OLMASI

Nafaka borçlusunun nafaka ödeme yükümlülüğü kusurdan veya başka bir sebepten kaynaklanmamaktadır. Nafaka ödeme yükümlülüğü, nafaka alacaklısı eşin yoksulluk haline düşmesinden veya yoksulluk haline düşme tehlikesi içerisinde bulunmasından kaynaklanmaktadır. Kanun her ne kadar nafaka ödeme yükümlülüğünü kusurdan ari tutmuş olsa da nafaka alacaklısının boşanmada kusursuz veya kusuru diğer eşe göre daha az olan kişi olması gerekmektedir. Dolayısıyla boşanmada tam kusurlu veya diğer eşe nazaran daha kusurlu kişinin yoksulluk nafakası talep etmesi mümkün değildir.

Buradaki kusur, boşanma sebebi veya sebepleri bakımından kusurlu olmaya ilişkindir. Bu düzenleme ile hakkaniyet bakımından kusurlu kişinin nafaka talep etmesi engellenmiştir. Yargıtay içtihatları eşlerin kusur oranlarının eşit olması halinde de yoksulluk nafakasına hükmedilebileceği yönündedir.

 

  1. NAFAKA MİKTARININ NAFAKA BORÇLUSUNUN MALİ KOŞULLARI İLE ORANTILI OLMASI

Nafaka borçlusunun mali gücünün olmaması halinde yoksulluk nafakasına hükmedilemez. Aynı şekilde nafaka borçlusunun mali gücünün fazla olması dolayısıyla çok yüksek tutarlarda yoksulluk nafakasına da hükmedilemez. Çünkü yoksulluk nafakasının koyulma amacı zayıf olanı korumaktır.

Mali koşulların tespitinde yalnızca nafaka borçlusunun içinde bulunduğu mali durum değil, birlikte yaşadığı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin giderleri de dikkate alınır. Dolayısıyla her olayda farklılık gösterecek şekilde hakkaniyete uygun biçimde mali koşullar değerlendirilmektedir. Boşanma davası sürerken tarafların ekonomik-sosyal durum araştırmaları mahkemece yapılmaktadır. Nafaka yükümlüsü, mali koşullarının sınırlı olduğunu, yoksulluk nafakası ödemeye gücünün yetmeyeceğini belirterek nafaka talebinin reddini isteyebilir.

Nafaka borçlusunun geçimini sağlayacak zorunlu giderleri, toplam gelirinden düşürülür. Geriye kalan bu tutara göre yoksulluk nafakasına hükmedilip hükmedilemeyeceği değerlendirilir. Geriye kalan tutarın üzerinde yoksulluk nafakasına hükmedilemez. Örneğin geriye kalan miktarın 200 TL olduğu bir halde yoksulluk nafakasının tutarı 200 TL’yi geçemez.

 

İlgili Yazılar

whatsappdestek iletişim iletişim